Mehmet Ali Kışlalı - Radikal
Ne konuştular?
Zamanın Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile Başbakan Erdoğan'ın 4 Mayıs 2007 günü Dolmabahçe Sarayı'nda yaptıkları, içeriği açıklanmayan uzun konuşmanın gizli tarafı kaldı mı?
Orada ne konuştukları bilinmiyor mu?
Bu soruların yanıtlarını doğru verebilmek için o günlerin koşullarını, öncelikle Genelkurmay'ın 27 Nisan gecesi internette yayımladığı 'Elektronik muhtıra'yı ve Türkiye'nin içinde bulunduğu havayı hatırlamak gerek.
Kısaca ifade etmek gerekirse; Türk Silahlı Kuvvetleri, Çankaya'ya hangi vasıflara sahip bir aday istediğini en açık şekilde belirtmişti. Ülkede Atatürk görüşleriyle çelişen kimi AKP yaklaşımlarına dikkat çekmişti.
Başbakan bunun üzerine yasal rejim için gerginliğin yarattığı tehdidin doğru değerlendirmesini yapmak için Genelkurmay Başkanı ile konuşmuştu.
Bu konuşmanın, daha önce aynı kademedeki devlet görevlilerinin yaptığı görüşmelerden farkını, hemen yarattığı elle tutulur, gözle görülür neticelerde aramak gerekir diye düşünmüşümdür.
İlk gösterge 5 Mayıs günü, askerin girişimlerinden çok tedirgin olduğu, Milli Eğitim Bakanı'nın Genelkurmay'ı ziyaretiyle ortaya çıkmıştır. Olasıdır ki Bakan, TSK'nın kaygılarını gidermek için yaptıklarını izah etmiştir.
Ardından Erdoğan'ın, yeni seçimler için hazırladığı aday listesine eski milletvekillerinden 100 kadarını koymaması adımı gelmiştir.
En önemli gösterge ise; AKP liderinin 'Cumhurbaşkanı adaylığını saptamak üzere muhalefet partileriyle temas' sağlayacağını açıklamasıyla ortaya çıkmıştır.
Bilhassa, AKP liderinin seçimi büyük oy farkıyla kazandıkları belirdiğinde, balkondan bu tutumunu yineleyerek kamuoyunu rahatlatması önemlidir.
Yetkili komutanlar her fırsatta Türk Silahlı Kuvvetleri için vazgeçilmez olan kırmızı çizgileri, birbirinden ancak küçük üslup farklılarıyla, hep ilan etmişlerdir. Ama çok iyi bildiğim askerlere özgü üslupları dolayısıyla, devletin sivil yöneticileriyle konuşmalarında onların rahatça anlayacakları dilden konuşamadıklarından, görüşlerini ulaştıramamışlardır.
İşte Erdoğan-Büyükanıt konuşmasının kanımca en önemli yanı budur.
TSK'nın çeşitli kademelerinde edindiği deneyimle, Büyükanıt, Erdoğan'a bu konuşmasında; askerin gerçek derdinin ne olduğunu, farklı insan ilişkilerinden kazandığı deneyiminden de yararlanarak anlatmıştır.
TSK'nın AKP'den kaynaklanan sorunlarının bu kırmızı çizgilerin gerektiği gibi dikkate alınmamasından ileri geldiğini, aksi takdirde askerin sivil iktidarlarla bir sorunu olmayacağını, en yetkili ağızdan anlatmış olmalıdır.
Herhalde bu yaklaşım da Erdoğan'ı rahatlatmış, daha sonraki kararlarının şekillenmesinde rol oynamıştır.
Erdoğan-Büyükanıt uyumuna, Gül'ün Erdoğan'ın Çankaya'ya ülke çapında rahatlama sağlayacak bir adayı seçme gayretini neticesiz bırakması darbe vurmuştur.
Halk desteğinin AKP'ye verildiğini gösteren seçim neticeleri ise Büyükanıt'ın, bundan sonraki adımlarında elini kolunu bağlamışsa da; bir soru üzerine TSK nın görüşlerinin değişmediğini yinelemekle yetinebilmiştir.
Erdoğan ile Büyükanıt'ın Dolmabahçe'deki mutabakatlarının ayrıntılarının açıklanması beklenemez. Daha önceki durumların hiçbirinde bu yapılmamıştır.
Ama Hilmi Özkök bile "Birçok sorunu kapalı kapılar ardında, Erdoğan ile yaptığım baş başa konuşmada halletmişimdir" demiştir.
Türkiye'nin mevcut yapısı ve gelenekleri, kendine özgü yaklaşımlar içerir.
Dolmabahçe görüşmesinin giderek genişleyen bir tartışma ve özellikle Büyükanıt aleyhine kullanılma eğilimi gösteren sorun haline gelmesinin temel sebebi; daha sonraki tavrının, daha önceki tavrına uygun görünmemesinden kaynaklanmaktadır.
Bunun sebebi de Büyükanıt'ın 27 Nisan'da sahip olduğu desteği seçim neticeleriyle kaybetmiş olmasından ileri gelmektedir.
Etiketler: Dolmabahçe Büyükanıt Erdoğan 27 Nisan Özkök