Dostum, sen bir alt yazıdan ibaretsin!

Mehmet GÖKTAŞ

Hem de ekrandan bir defacığına geçen ve bir daha hiç geçmeyecek olan bir alt yazıdan ibaretsin dostum!

Kainatın milyarlarca yılı içerisinde sana ayrılan zaman işte bu kadarcıktır vesselam. Göründüğünle kaybolduğun bir olacak.

Şu anda ekran çizgisinin altından hızlıca görünüp kaybolma anındasın.

Ve bundan sonra sen hiç yoksun, nasıl ki bundan önce de yok olduğun gibi.

Senden önce gelip geçen ve yok oluveren milyarlarca insandan biri de sen olacaksın!

Yokluk. Ne korkunç bir şey.

Muhterem bir genel cerrah kardeşimiz anlatmıştı, sonra da fetvasını sormuştu; Narkoz verilmek üzere olan bir bayan hastası ameliyat masasında ”ne olur elimi tut” diye uzatmış, o da tutmuştu. Masada kalma, bir daha uyanamama korkusuydu. Hatta can vermekten de korkunç bir şeydir yok olmak.

Biliyor musun dostum, geçmişi ve geleceği göz önüne aldığımızda senin ömrünün tamamı bir alt yazı kadar olduğu gibi cüssen de bu kadarcık. Sen bir tarafa, üzerinde yaşadığın şu dünya bile varlık âlemi içinde bir iğne ucu kadardır vesselam.

Ölümün aramızda kol gezdiği, kol gezmese bile bir gün erinde geçinde geleceği bir zamanda bu konuyu yazmak çamura dönen ve içinden çıkılmaz hale gelen siyasetten yazmaktan çok daha iyidir diye düşünüyorum.

Evet dostum, ne diyorsun bir alt yazı olarak bu dünyadan gelip geçmeye, kabullene biliyor musun bunu?

Dostum dedimse anlamışsındır kime söylediğimi öyle değil mi ey nefsim? Ne de olsa dostum sayılırsın, bir alt yazı müddetince de olsa aynı bedeni paylaştık seninle?

Ve dostum da bana dedi ki;

“Hayır, hayır! Yokluk asla insanın kabullenebileceği bir şey değil. İçimizden bir ses bize yok olup gitmeyeceğimizi söylüyor.”

“Evet biz bir hiçiz, hem de koskoca bir hiç. Fakat değil mi ki Yüceler Yücesi birine iman etmişiz, bizim hiçliğimiz gam değil, değil mi ki Hayy ve Kayyum olan bir zata iman etmişiz, yokluk da kim oluyormuş?