Din Faktörü
Halk öyle örgütlenmişti. Memleketin birçok yerinde Kuvay-ı Milliye teşkilatları, müftüler tarafından oluşturulmuştu. İlk Büyük Millet Meclisi açılırken de Hacı Bayram Camii'nden başlayan merasimler, Salavat-ı Şerifeler, Tekbirler, Buhar- i Şerifler, dualar okunarak gerçekleşmişti. Sonraları, Kemalist söylem, sistem içinde dinin alanını daraltırken, Mustafa Kemal Paşa'nın bu işleri, milli mücadelede "Din faktörü"nden yararlanmak için kullandığını iddia edecekti.
Onlar hâlâ, Mustafa Kemal Paşa'yı din ile mesafeli bir kişi olarak takdim ederler ve "Din ile mesafeli bir Cumhuriyet" tanımında ısrar ederler. Başörtüsü konusundaki yasakçı direniş de bundandır. PKK'nın Marksist - Leninist bir örgüt olduğu biliniyor. DTP'nin de PKK ile ideolojik paralellik içinde olduğu malum. Peki son olarak Diyarbakır'da sakallı bir adam, Ağrı'da başörtülü bir kadın tarafından sergilenen "Mushaflı gösteri" neyin nesi? PKK veya DTP hidayete mi erdi? Yoksa basit bir "Hedefe varmak için her şey mübah" stratejisi mi? Bir hidayetin söz konusu olmadığı çok net.
Çünkü daha kısa süre önce DTP'liler, Kemalistlere "İslamcılara karşı işbirliği" teklifinde bulunuyorlardı. "Doğu - Güneydoğu'da İslami gelişmeler artıyor. Laiklik tehlikede. Oysa DTP de laik bir siyasi yapılanıştır. DTP'yi dışlamak, İslamcılara zemin hazırlamaktır" yollu açıklamalar yapıyorlardı.
Daha dün, Mehdi Zana, "Müslümanlığı yanlışlıkla kabul ettikleri"ni söylediği Kürtlere "Zerdüşlük kökeni" izafe etmekteydi. Belki oradan, "Müslümanlığı kabul etmekle yanlışlık yaptıkları"nı söylediği Türkler'e "Şamanlık kökeni" izafe eden Doğu Silahçıoğlu'na selam sarkıtmaktaydı. Abdülmelik Fırat, boşuna "Kemalist söylemle PKK söylemi birbirini üretmiştir" dememekteydi.
Altan Tan, DTP ile Kürt halkı arasında İslami hassasiyet itibariyle büyük mesafe bulunduğunu boşuna söylememekteydi. Ama gele gele geldiğimiz nokta, DTP'nin mitinginde yapılan "Kur'an istismarı"dır. Aslında bu istismar yeni değildir. Bir süreden beri Hac'da, halk arasında PKK propagandası yapıldığı bilinmektedir. Bu istismar, Kürt halkındaki DTP ağırlığını yüzde 25'in üzerine çıkarır mı, mahalli seçimlerde Diyarbakır'ı ellerinde bulundurmaya imkan verir mi? Bölgede dindar kesimlerde de "Kürt kimliği" etrafında belirgin bir siyasi bilinç oluştuğunu görmek lazım.
Bazı "Hoca"ların bile, "Kürtçü" çizgiye kayması epey zamanın işidir. Bu cenahın en ılımlı yaklaşanı, "Kardeşlik hukuku"nun gözardı edildiğini düşünür. "Bizi bağlayan İslam kardeşliği ise, o kardeşlik böyle mi olur?" der. Daha uçlara varıldığında, çok daha keskin etnik bilinç ürünü sesler duyulur. İslam oralarda etnik bilincin rengi haline dönüşür.
"Başörtüsü yasakları" vs. türünden 28 Şubat uygulamaları da, "İslam kardeşliği zemini"nin aşındırılması için malzeme olarak kullanılır. Doğrusu şu: Kürt camiasında da politika Türkiye'nin geneline benziyor. Muhtemel ki, farz-ı muhal bir "PKK - DTP zaferi"nde söylenecek ilk söz "O zaman din faktörünü kullanmak gerekirdi!" şeklinde olacak ve "Başörtüsü yasaklı" bir yapılanma oluşacaktır. Bölge halkının DTP'ye de PKK'ya da ilgisinin sınırlı olduğu bir gerçek. Bölge halkının, Ak Parti'ye yoğun ilgi duyduğu da bir gerçek. Erdoğan ve partisi bölgede "Mushaflı yürüyüş" de yapmıyor.
Ama bölgedeki Tayyip Erdoğan nüfuzunda "fukara yanlısı, mağdur ve dindar adam" imajının etkili olduğu da bir gerçek. Soru şu: Kemalist bir politikanın, Doğu - Güneydoğu'da, "özde Marksist - Leninist ve laik", görünürde ise "Mushafla yürüyen" bir siyasi istismar karşısında tutunması mümkün mü? Bu siyasi istismarı, "siyasi istismar" suçlaması ile etkisiz hale getirmek mümkün mü?
CHP, başörtüsü yasağı için Anayasa Mahkemesi'ne başvuruyor. CHP niye yok Doğu Güneydoğu'da... CHP, Doğu - Güneydoğu'ya, "Başörtüsü yasağı için Anayasa Mahkemesi'ne gittik, hadi oyları bize verin" diye gidebilir mi? Ya da bu söylemle kim gidebilir ki? "Doğu - Güneydoğu'daki sancı, sadece askeri yöntemlerle bitmez" sözü artık mütearife (kesin bilgi) haline geldi. Sosyal, kültürel, ekonomik tedbirler deyip duruyoruz. İşte onların içinde şu "Mushaflı gösteri"yi değerlendirmek de var.
Ahmet Taşgetiren / Bugün