Erdoğan İngiltere’den döndü. Ramazan başladı. Sürece Kudüs damgasını vurdu.. Erdoğan bir yandan partisinin milletvekili adaylarını belirleyecek, bir yandan Kudüs için kafa yoracak. Bu seçim Ramazan ve Kudüs’ün gölgesinde gerçekleşecek. İnşallah bu manevi iklim adayların kimliklerine yansır.
Duam o ki, Allah’ım bu kulunun gönlünü genişlet, sabrını, ferasetini ve cesaretini anlayışını artır ve sözlerini etkili kıl. Zalimler, cahiller, fasıklar, münafıkların hilelerine, planlarına karşı ona yardım et ki, onun son şeklini vereceği listede bunlar elensinler, milletin iradesinin tecellisinin vesilesi olarak listeye girmesinler. Eline, diline, beline güvenilmeyen insanları makam sahibi yapanlar, onların fitne ve fücurlarından da sorumlu olacaklardır.
Bu aday adayları, bu noktaya gelene kadar, temayüller ve mülakatlardan geçirildiler. Sonra bir heyet tarafından elendiler. Zalimler ve cahillerden yüz çeviren Rabbim, halka vekalet noktasında işi ehline ve liyakat sahiplerine vermek yerine, akrabalık, hemşehricilik, menfaat peşinde koşan, ya da tehdit ve şantaja boyun eğerek vazifelerini Senin rızana uygun olarak yapmayanlara, hak sahiplerinin hakkını engelleyerek birilerini haketmedikleri halde yüceltmeye kalkanlara fırsat verme. Onları her iki cihanda da zelil et. Malları ve makamlarını, onlara, onlara destek veren, onları himaye edenlerle birlikte onların başına bela et. Mazlumların intikamını onlardan al Rabbim. Bizi, mazlumlara yardım, zalimlerden mazlumların intikamının alınması yolunda vesile eyle Rabbim.
Ve tabii bu süreçte, gerçekten Allah rızası için çileye talip olan adaylardan ve doğru adayı seçmek için çabalayan delegelerden, onlarla mülakat yaparken aklından ve kalbinden başka düşünceler geçirmeyen heyet üyelerinden Allah razı olsun.
Erdoğan, keşke birtakım erdemli insanları engelleyen ya da sahtekarları aklayan isimleri de tesbit edip, onları teşkilatından uzaklaştırsa ve onların yüzüne bir daha bakmasa.
Zaman çok dardı. Temayüller istendiği gibi olmadı. Mülakatlar da adayları tanımak için yetersizdi. İnşallah bu eksiklikler bu süreçte telafi edilir.
Bu aday adaylığı meselesinde benim üzüldüğüm bir başka konu da, aday adayları belli olduktan sonra bu binlerce kişiden bir kişi de olsa, “bu listede benden daha değerli insanlar var, ben çekiliyorum” diye adaylıktan çekilmedi. Herkes bu konuda kendinden çok emin ve cesur. Ya da, “ben şu kişi lehine adaylıktan çekiliyorum. Ben aday olmuş gibi partim için çalışacağım” diyemedi!
Şimdi bakmak gerek, aday adayı olup, listeye girmeyenler, bundan sonra ne yapacak, ne diyecek! Seçicilerin doğru adayları listeye yazması gerek, seçmenin de doğru adayları seçmesi gerek.
Ya iyilerden en iyiyi, ya da kötülerden en az kötüyü seçmeliyiz. Tercihte bulunmamak en kötüye razı olmak anlamına gelir. Şunun seçilmesi mümkünken, oy vermediğin için, ya da bir başka sebeble bir başkasına oy verdiğinde daha kötü birinin gelmesi sözkonusu ise bunu görmezden gelemeyiz.
Bu işler, yazıldığı, söylendiği kadar kolay değil elbette. Daha önce dürüst, bilgili, cesur zannettiğin adamlar, bir bakıyorsun o koltuğa oturunca tamamen değişmiş. Şeytan bu adamlarla daha fazla zaman geçirmek için “fazla mesai” yapıyor. Siyasetin şeytanları daha kurnaz. Çünkü oradaki başarıları bütün bir toplumu etkiliyor.
Aslında seçimlerin sonuçlarına ilişkin benim fazla bir kaygım yok. Sonuçta her topluluk layık olduğu gibi idare olunacak.. İktidar değişikliğinden önce, toplumun değişmesinin yönü ve liyakatı beni ilgilendirir. Değil mi ki, Allah bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecek. Ve değil mi ki, Allah servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirip çevirerek. Değil mi ki, bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır murat etmiş olabilir. Değil mi ki, bizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi, “ol” diyince olduran, “öl” diyince öldüren bir Allah var ve O kadere, rızga ve ecele hükmetmektedir. Hayır ve şer O’nun iradesi içindedir. Bize düşen ise O’nun rızasına tabi olmaktır. Sabredenlerden, şükredenlerden, direnenlerden olmaktır.
Ben, ne, haşa Allah’ı kıyamete zorlayanlardan, ne de iktidara zorlayanlardan olacağım. Şüphesiz ki Allah iradesini gerçekleştirmek konusunda kimsenin yardımına muhtaç değildir. Allah dilerse kafirleri, hatta Şeytanları bile dinine, iradesine hizmete memur edebilir.
Sonunda Allah’ın dediği olacak. O zaman ne gam!
Bu seçime Ramazan damgasını vuracak. Kudüs damgasını vuracak. Kim ne yapıyorsa yapsın, Ramazan’ın ve Kudüs’ün ruhaniyeti içinde atsın adımını!.
Sonuç ne olursa olsun, zerrei miktar iyilik ya da kötülük yapan, yaptığı şeyin karşılığını görecektir. Kimse, haşa, Allah’ın yetmeyen gücüne güç, yetmeyen aklına, akıl, yetmeyen parasına para yetirmeye kalkmasın. Mü’minler müsterih olsunlar, “La tahzen”, “Allah bizimle” diyebiliyor muyuz ona bakalım. Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olabiliyor muyuz!
28 Şubat’ta direnenler Cennete gidecekler, bugün ihanet edenler, iktidarı kendi heva ve hevesleri, ihtirasları uğruna kullanmaya kalkanlar bugün cehenneme gidecektir. Ne zaman nerede yaşadığınız değil, ne yaptığınız önemli. Peygamber evinde küfre sapmak da mümkün, Firavun’un evinde Musa olup, cennete yükselmek de mümkün. Biz işimize bakalım. Yapıp yapmadıklarımızla ya kendi cennetimize sırtımızda tuğla taşıyacağız, ya da kendi cehennemimize odun taşıyacağız.
Bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatinin bize gösterileceği bir gün var.
Siyaset bazı insanların gözünü kör ediyor. Ben diyorum ki, “ABD, AK Parti üzerinden BOP ile bölgedeki 22 ülkenin sınır, rejim ve iktidar yapılarını değiştirmek için bir plan yapmıştı. Erdoğan ‘One minute’, ‘Mavi Marmara süreci’nde bu oyunu bozdu”. Ben diyorum ki, ABD, AK Parti içindeki AKP’liler, FETÖ’cüler üzerinden, Türkiye’yi bir sıçrama tahtası olarak kullanmak istiyordu. Laik Türkiye’yi bir rol model olarak kullanarak İslam dünyasının din algısını değiştirmek istiyordu. Amerikano İslam’ın misyoner merkezi yapmak istiyordu. Erdoğan bu oyunu bozdu. Daha işin başında şiir okudu diye Erdoğan’a siyaset yasağı getirenler de bunlardı” diyorum, “Dilipak, AK Parti bir Amerikan Projesidir dedi” diye sosyal media’da kampanya düzenliyorlar. Oysa konuşmalarım ve yazılarım ortada. Kendileri ABD’nin, CIA’nın, MOSSAD’ın kucağına oturmuş, başkalarını suçluyorlar. Ve birtakım hainler ve ahmaklar da, siyasi ihtirasları gözlerini kör etmiş olmalı ki, bu yalanlara sarılıyorlar. Kim ne derse desin, ne yaparsa yapsın, sonuçta her şeyi, gören, duyan, bilen ve hesap soracak bir Allah var.. İlk ve son gerçek bu!
Bu aday listeleri ile ilgili son bir söz: İster hile yapsın, ister görevini hakkı ile yapsın, sonunda Allah’ın iradesi tecelli edecek. Kimse Allah’ın hükmünü ya da kişilerin kaderini belirlemeyecek, sadece bu sonuca vesile olacak. Bu vesile aslında, bu işe alet onların akıbetini belirleyecek. Yoksa kimse şu şöyle yaptı diye, ne rızgından az veya çok yiyecek, ne ecelinden az ya da çok yaşamayacak.
Allah’ım bizim ellerimizle zalimleri cezalandır ve mazlumlara yardım et! Listeleri hazırlayacak ellere ümmetin iradesinin tecelligahı olacak makama gidecekleri Senin rızana muvafık olacakların isimleri yazdır. Eli haktan sapanları zelil eyle! Seçmenimizi Kudüs’ün kurtuluşuna vesile olacak kadroların meclise girmesi yönünde meylettir. Zulme sapanlara fırsat verme ve onları perişan eyle. Sen, cahil ve zalimlere yardım etmezsin. Alemlerin Rabbı’na hamdolsun..
Rabbım, bize Mescidi Aksa davasını kendine dava edinecek, zalimlerin korkusu olan, mazlumların yardımcısı insanların ağırlıkta olduğu bir meclis ihsan et ve bizi böyle bir meclise layık bir ümmet kıl.
Esselamu menittebaül Hüda ve dua ile.,