28 Şubat sürecinin “5’li Çete”sinden bugüne fazla bir şey kalmadı ama yeni çeteler oluştu ve oluşmaya devam ediyor. Dünkü düşmanlar bu gün kardeş oldular.. İş dünyasının önde gelen kuruluşları; Türkiye İşverenler Sendikası Konfederasyonu (TİSK), Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK- İŞ) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) 5’li Çete’nin üyeleri idi. Bu örgütlerin Başkanları Refik Baydur, Derviş Günday, Fuat Miras, Bayram Meral ve Rıdvan Budak, o dönemde 28 Şubatçıların safında yer almışlardı.. Bu kişiler ve kuruluşlar darbenin ve darbecilerin ‘sivil’ ayağını oluşturuyordu. TÜRK-İŞ ile DİSK’i, DİSK ile TİSK’i bir araya getiren derin bir güç vardı..
Bugün dengeler değişti. Ama senaryo değişmedi, aktörler değişse de yerlerine yenilerini bulmak güç olmadı.. Aslında bunları bir araya getirmek zor değildi, çünki zaten aynı güç merkezleri tarafından örgütlenmişlerdi. Rolleri farklıydı sadece..
Onlar kim derseniz, bu gün Ergenekon’un avukatlığına soyunan CHP ile yine Ergenekon’un avukatlığını üslenen MHP’yi bir araya getiren güçtür. Oysa dün aynı güçler, bu iki partiyi, soğuk savaşta cepheye sürmüşler, aynı ülkenin çocuklarını, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Sağ-Sol diye birbirine kırdırmışlardı..
Dün, kontrollü bunalım stratejisi gereği, tavşana kaç, tazıya tut diyerek, “Cemaat” ve Ergenekoncuları birbirine karşı kışkırtan irade bu gün, Ergenekonun avukatları ile Cemaat denilen yapıyı bir araya getirdi.. Cemaat, CHP, MHP, Koç ve Ekmel bey bugünün BEŞGEN bir masada oturarak Türkiye’nin geleceğine yön vermeye çalışıyorlar..
Kılıçdaroğlu bir anda hidayete erdi, İİK Genel Sekreteri Ekmel İhsanoğlu’nun İİK Genel sekreteri oldu diye şeriatçı olmadığını söylüyor.. O da zaten bu yeni rolüne çok çabuk ısındı, Cumhuriyet gazetesini ziyaret ederek işe başladı ve kendisine arkadaşlarının “Ekmel” dediğini söyledi, Laiklik ve Mustafa Kemal üzerine “önemli” laflar etti.. Yani dersine çalıştığını, rolünü ezberlediğini gösterdi..
Ekmel İhsanoğlu Ezher mezunu olsa da o bir kimyacı. Neyse artık CHP’liler Ezher’in bir irticai bir kurum olmadığını orada Kimya okunduğunu da öğrenmiş oldular. Zaten o “saygın bir bilim tarihçisi”. Biliyorsunuz saygın ve kabul edilmiş olmak için diplomanızda bir Amerikan, İngiliz, Fransız kaşesinin olması yeterli..
Ekmel İhsanoğlu, “baba katili ile babasını aynı saf”a koyanlarla aynı safta bugün.. Bu zat ne yaptığı kadar, yaptıklarının ve söylediklerinin nasıl anlaşıldığının farkında mı acaba!
Ekmel beyi destekleyen CHP’nin arkasında Esed var.. Ekmel beyi destekleyen Suudi kralının arkasında Sisi var! İsrail var! Amerika var, İngiltere var, Fransa var! O zaman Cemaat niye olmasın.. Bunların hepsi varsa Koç niye olmasın..
Düşünsenize, Erdoğan, AK Parti kaybederse kimler sevinecek!
Sahi Ekmel bey size daha demokratik, daha bağımsız, daha özgür ve daha kalkınmış bir Türkiye mi vadediyor.. Bu arada Ekmel bey varsayalım seçimi kazandı, ilk seyahatini nereye yapardı acaba.. Siz tahmin edin, Suudi Arabistan, Mısır, İsrail, Amerika, İngiltere, Vatikan, Almanya.. Ekmel bey açıklasa da öğrensek, Türkiye’deki Suriyeli mültecileri ne yapacaksınız? Geri mi göndereceksiniz. Suriye’den gelecek göç dalgasına karşı gelenleri yakalayıp Esed’e mi teslim edeceksiniz..
Suudileri yanınıza alıp batılıları, ABD’yi, İsrail’i mi ikna etmeye çalışacaksınız, yoksa ötekileri yanınıza alıp, Suudileri, Mısır’ı, Esed’i ikna etmeye mi çalışacaksınız..
Sahi, Cemaat’in desteğini almak için Pensilvanya’ya gitmeyi düşünüyor musunuz, ya da oradan size bir mesaj, bir işaret geldi mi? Ya da desteğinden dolayı mesela teşekkür mesajı göndermeyi düşünüyor musunuz?
Ekmel bey ne kadar farkında bilmiyorum ama, birileri onu mayınlı bir tarlaya sürüyor. Ekmel bey mayınlı bir tarlada top koşturduğunun farkında değil.. Eğer başına bir iş gelirse, kimsenin arkasından ağlayacağını da sanmıyorum..
Peki bütün bunlar niye.. Ahir ömründe, hak vaki olana kadar sırtında bir kambur gibi taşıyacağı bu utanç yükünün altına niye girdi ki! Hem de bir Ramazan ayında..
Siyaset, öfke, aşk ve ihtiras gibi bazan gözü kör ediyor..
Görünen o ki, birileri onu önünden çekiyor, arkasından iteliyor.. O da bir gaflet anının verdiği mahmurlukla, verdiği bir sözün peşinden sürükleniyor..
Sahi şu Gül öncesi Cumhurbaşkanı olan zatın adı neydi! Çoğu kimse adını bile hatırlamıyor.. Demirel’i hatırlıyoruz ama bu da onun hayrına değil.
Demirel’i 28 Şubat için tanık olarak dinleyeceklermiş. Oysa sanık olarak dinlenmesi gerekirdi..
12 Eylül’ünde bir beşli çetesi vardı: Kenan Evren, Tahsin Şahinkaya, Nurettin Ersin, Sedat Celasun, Nejat Tümer. 12 Eylül’ün beşli çetesi bunlardı.. Demirel’in de kendi çetesi vardı aslında.. Bu 5’li çete geleneği hala sürüyor.. Gün gelecek bu gün yaşananların perde gerisindeki güçlerin karanlık yüzleri de deşifre olacak..
Hayat devam ediyor.. Ve herkes yaptıkları ve yapması gerekirken yapmadıkları, söyledikleri ve söylemesi gerekirken söylemedikleri ile ya kendi cennetine sırtında tuğla taşıyor, ya da kendi cehennemine sırtında odun! Tek gerçek var, imtihan oluyoruz!
Selam ve dua ile..
yeniakit