Terör, darbeler ve savaşların tek bir sebebi var, o da egemenlerin kurulu düzenini koruması ya da o düzeni değiştirmek, ele geçirmek isteyenlerin direnişi.
Bu uğurda dört ırktan biri, dünyanın karasal büyüklüğünün üçte biri büyüklüğündeki bir kıtada yaşayan Kızılderililer yok edildi. Kara derililer köleleştirildi ve sarı ırk sömürüldu. Bu sömürge mirası uğruna 1., 2. ve soğuk savaşta yaklaşık 60 milyon insan öldürüldü. Hava, su, toprak kirletildi.
Bugün gelinen noktada, “dünyanın en zengin yüzde 1’lik kesiminin serveti yüzde 99’un toplamına eşit” hale geldi. Bu konuda çarpıcı bilgilere yer veren BBC’nin haberine göre, “İngiliz yardım kuruluşu Oxfam’ın Credit Suisse’in ekim ayındaki verilerine dayandırdığı rapor, bu hafta düzenlenecek Davos Dünya Ekonomik Forumu öncesi dünya liderlerine eşitsizlik konusunda harekete geçme uyarısında bulunuyor. Oxfam’ın verilerine göre dünyanın en zengin 62 milyarderinin serveti de dünya nüfusunun en yoksul yüzde 50’lik kesiminin servetine denk geliyor. Dünyanın en yoksul yüzde 50’lik kesiminin varlıkları, 2010 ila 2015 yılları arasında nüfus 400 milyon artmasına rağmen yüzde 41 oranında düştü. Aynı zaman diliminde dünyanın en zengin 62 kişisinin varlıkları da 500 milyar dolardan 1.76 trilyon dolara çıktı. Kuruluşun raporunda, 2010 yılında dünyanın en zengin 388 kişisinin varlıklarının en yoksul yüzde 50’ye denk geldiği belirtilirken, bu oranın 2014 yılında 80’e düştüğü, 2015 yılında da düşmeye devam ettiği belirtiliyor. Oxfam’ın raporunda, “Herkesin refahı için işleyecek bir ekonomi yerine, gelecek kuşaklar ve gezegen için, yalnızca yüzde 1’lik kesim için bir ekonomi yarattık” deniyor. Credit Suisse’in araştırmasını kapsayan süre zarfında, en zengin yüzde 1’lik kesimin servetinde 2000 ila 2009 yılları arasında her yıl düşüş yaşandı. Oxfam, hükümetlere eşitsizliğe son verilmesi çağrısında bulunuyor ve işçilerin geçinebilecekleri bir maaş almaları gerektiğini savunuyor. Kuruluş ayrıca maaşlarda cinsiyet ayrımına son verilmesi, ilaçların ücretlerinin düşürülmesi ve tüketimden çok varlıkların vergilendirilmesi çağrısı yapıyor.”
Aslında durum bu açıklanandan daha vahim.. dengesizlik sadece en zenginler açısından değil. Yoksul ülkelerde, bu en zenginlerin acentası olarak iş yapan zenginler ile o ülkenin yoksulları arasında da aynı uçurum sözkonusu. Uganda’nın en büyük 60 zengini, ülke gelirinin yarısından fazla. Yani yoksulluk paylaşımında da adalet yok. Çin’de ya da Hindistan’da da durum farklı değil. Zengin ülkelerde de zenginliğin dağılımı adil değil. ABD dünya gelirinin yaklaşık yarısına sahip olduğu halde ABD de yoksulluk sözkonusu..
Bugün 100’den fazla şirket, dünyadaki devletlerin yarısından fazlasından daha zengin. Türkiye örneğine bakalım ilk 100’ün serveti ile halkın servetine, ya da İstanbul’un ekonomik gücü ile Türkiye geneline bir bakalım, değişen bir şey yok. Almanya’nın her eyaletinde gelir dağılımı aynı mı? Ya da Almanya’nın ilk 100’ü ile diğerlerinin durumu ne?
Para değil sadece nüfusa bakalım. Çin ve Hindistan yaklaşık dünya nüfusunun yarısına sahip.. Gelir başkasının, nüfus başkasının, toprak başkasının, Çin ve Hindistan’ın geliri Amerika kadar değil, toprağı da 170 milyonluk Rusya kadar değil.
Dünyanın toplam yüzölçümü 510.100.000 km2, bunun 148 milyon km2’si toprak. Rusya’nın yüzölçümü 17.098.242, Kanada 9.984.670, Çin 9.598.094, ABD 9.629.091, Brezilya 8.514.877, Avusturalya 7.692.024, Hindistan 3.287.263, Arjantin 2.780.400, Kazakistan 2.724.900, Cezayir 2.381.741, Kongo 2.345.410, Sudan 1.886.065, Grönland 2.166.086, S.Arabistan 2.149.690, Meksika 1.964.375, Endonezya 1.904.569, Libya 1.759.540, İran 1.648.195, Moğolistan 1.564.100, Peru 1.285.216, Çad 1.284.000, Nijer 1.267.000, Angola 1.246.700, Mali 1.240.192, G. Afrika 1.221.037, Kolombia 1.138.914, Etiyopya 1.104.300, Bolivya 1.098.581, Moritanya 1.025.520, Mısır 1.002.000 km2. En büyük toprağa sahip yedi ülke tek başına dünyanın karasal büyüklüğünün yarısına sahip.
Mesela dünyanın tüm kullanılan önemli madenlerinin yarıdan fazlası büyük şirketlerin doğrudan ya da dolaylı bir şekilde kontrolünde. Petrol ya da stratejik madenlerde durum daha da vahim. “Bir damla kan, bir damla petrol” anlayışı ile bütün bölgeyi denetimlerine aldılar. Petrol Arapların kontrolünde imiş gibi gözükse de bu konuda yetki belli şirketlerin denetiminde. Petrolün arama, sondaj, rafineri, taşıma ve pazarlama çok büyük ölçüde bu çevrelerin elinde. Finans, altın-elmas, ilaç, şimdi de gıda, kozmetik, elektronik, media, haberleşme, uzay teknolojisi, nükleer teknolojisi, savunma sanayi büyük ölçüde bunların kontrolünde.
Evet “dünya 5’ten büyüktür”. Bu dengesizlikler son bulsun isteniyorsa ve bu konuda bu ülkeler samimi iseler, BM Güvenlik Konseyi’ndeki daimi üyelerin veto yetkisine son verilmesi ve daimi üyelik uygulamasının ya kaldırılması ya da adil bir şekilde yeniden düzenlenmesi gerek. Bakalım Davos, kapitalizmin krizine çözüm üretebilecek mi, ya da kapitalizm son çıkışı da kaçıracak; faşizm ve komünizmin başına gelen kapitalizmin de başına gelecek mi?
Selâm ve dua ile.
yeniakit