1 Mayıs öncesi Mısır’dan gelen idam haberleri tüm dünyada şok etkisi yaptı.. Tabii ki İslam dünyasında, Arap dünyasında ve Türkiye’de de..
Karar nereden bakarsanız bakın tam bir rezalet.. Ne esas ve ne usul bakımından hiçbir değer taşımıyor. Adeta insan aklı ve vicdanı ile dalga geçen bir karar bu..
Bana göre, bu karar sadece Sisi cuntasının günahı ve yüz karası değil. Bunlara destek veren ya da bu rezalet karşısında sessiz kalan herkes için utanç vesilesidir..
1 Mayıs’ın eski bir sloganı vardı, “Dünya işçileri birleşiniz” diye. Bizim işçiler bir türlü birleşemedi gitti.. Emeğin sahibi, emeğin onuru için el ve gönül birliği yapamadı gitti.
Bakalım Mısırlı işçilerin, halkın insan hakları mücadelesi 1 Mayıs’ta kimin ne kadar gündeminde yer alacak.. 1 Mayıs için sokağa çıkacak olanlar, Mısırlı işçilerin acılarını paylaşacaklar mı?
Haydi, Mısır’daki zulüm, sömürü, yoksulluk ve diktatörlük karşısında Türkiye’de emeğin temsilcileri Mısır halkı Suriye halkı ile dayanıştıklarını göstersinler.. Var mısınız. Rabia olarak biz de destek verelim. Hak-İş, Memur Sen, Türk-İş birlikte meydanlara çıkalım..
Dünyanın tüm erdemli ve mazlum insanlarını birlik olmaya çağırıyorum ben.. Ya dinde kardeş, ya tende bir eşiz.. Bütün Müslümanların vahdetini savunuyorum.. Tüm dünyadaki mazlumları, erdemli, hikmet sahibi insanları ittifak yapmaya çağırıyorum. Değer üreten herkesi nimet-külfet dengesine dayalı bir itilafa davet ediyorum..
Mısır’daki yargı her anlamda meşruiyetini kaybetmiş, Baltacıların meydanlarda yarı bıraktıkları işi tamamlamak üzere seçilmiş tetikçi, infaz memuru gibidir.. Onlara fetva veren mollalar da bu katiller sürüsünün suç ortağıdır. Bunlara destek veren alkış dağıtan, kafasını kuma gömen Arap ülkeleri, uluslararası örgüt temsilcileri, batılı ülkelerin yöneticileri, Nur Partisi hepsi bu cinayetin suç ortağıdır..
Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır.. Her zaman söylüyoruz: Zulüm tek bir millettir. Zulüm ile abad olunmaz.. “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” denmiştir.. “Zalimlere yardım etmeyin, sonra ateş size de dokunur” denmiştir..
Hiç kimse bu yaşananları görmezden gelemez.. Kimlik tesbit etme süresinde verilen idam kararları, hiçbir değer taşımamaktadır. Mısır cuntası en azından, bırakın hukuk devletinin gereklerini yerine getirmeyi, sıradan bir kanun devletinin gereklerine bile uyma gereği duymamaktadır. Onların bu cür’et ve cesaretinin arkasında İsrail, Batıdaki işbirlikçileri ve Arap dünyasındaki birtakım Arap rejimleri vardır. Bunlar suç ortakları ve zihniyet ikizidirler..
Bunların öfkeleri ağızlarından taşmaktadır..
Yaşanan gerçekler bunların gerçek yüzlerinin anlaşılması için önemli bir fırsat oluşturmuştur. Batılıların insan hakları, hukuk devleti ve demokrasi konusundaki çifte standartları deşifre olmuştur.. Çıkarları sözkonusu olduğunda ilkelerini nasıl ayakları altına aldıkları gözler önüne serilmiştir..
1 Mayıs öncesi, öte yandan 3 ayların başlangıcında, Kutlu Doğum haftası içinde yaşanan bu olaylar aslında biraz da “kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” kabilinden örtülü bir tehdit anlamı taşımaktadır.. Ama bunu yaparken insanlığın önünde küçük duruma düştüklerinin farkında bile değiller.. Batılı ülkeler de Mısır’da yükselen ateşin aydınlığında suçüstü oldular..
Mısır’da, Suriye’de, Filistin’de, Türkiye’de yaşanan olaylar İslam ümmetinin ufkunu aydınlatmaktadır..
Bunlar ölümcül bir hastalığın sancıları değil, bir doğum sancısı! Bu süreçte dostlarımızı, düşmanlarımızı tanıyoruz. Kim kimdir onu görüyoruz.. Gerçeklerle bu vesile ile yüzleşiyoruz..
Bu yoldan geri dönüş yok.. Bu mücadele İslam ümmetinin saflarını sıklaştırmasına vesile oluyor.. Gelecek günler geçen günleri aratmayacak..
Kavgadan yorulduk artık. Marka krizler üretmekten, öfkeli açıklamalardan bıktık. Merhametimiz gazabımızdan, sevgimiz nefretimizden büyük olmalı..
Gezi’deki yanlışı tekrarlamamalıyız.. Yakıp yıkanlara “hayır” demeyi bilmeliyiz..
Bilmem farkında mısınız, 98 yıl önce 29 Nisan’da biz Irak’ta Kut’ül Ammare zaferini kazanmıştık.. Daha sonra o Kut’ül Ammare kahramanları, Anadolu’nun Kafkaslar’dan işgaline karşı Müslüman kardeşlerine yardım etmek için yazlık elbiseleri ile Allahuekber Dağlarına doğru yola çıktılar.. Çoğu Araptı.. Anadolu’ya geldiklerinde onları Kürt beyleri ve medrese hocaları karşıladı. Onların önlerine düşüp, Allahuekber Dağlarına geldiklerinde kar basmıştı. Açtılar ve üşüyorlardı. Karadeniz’den Laz uşakları kardeşlerine ulaşmak için çetin bir yolculuğa çıktılar.. Battaniye, pekmez, ekmek, kim ne bulduysa atlara, eşeklere yüklediler.. Geldiklerinde geç olmuştu. Bir kısmı geri de dönmedi.. Türk, Kürt, Arap birlikte şehid oldular.. Şimdi o ruha ve o imana ihtiyacımız var.
Birileri bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmek istiyor. Bu oyuna gelmemeliyiz. Soğuk savaşın kanlı senaryolarına ucuz figüranlar olmamalıyız. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalimlere karşı durmalıyız, Mısır’da, Suriye’de ya da Türkiye’de..
Selâm ve dua ile..
yeniakit