Dolar tarihin en büyük illüzyonudur. Büyülü bir kâğıttan başka bir şey değildir bir başka açıdan, ya da Kapitalist global sermayenin hisse senedidir. Tarihte ilk altın/gümüş para M.Ö. kimine göre 12. yüzyılın sonlarında kimine göre 7.YY’da batı Anadolu’da Salihli Manisa’daki eski Lidya kralı Alyattes emriyle basıldı. M.Ö 11.YY’da, Çin’de, bıçak, maça veya diğer silahlara benzeyen küçük metal eşyalar para gibi kullanıldığı da rivayet edilir. Lydia’nın madeni paraları bastırdığı yıllardan Çinliler deriden bugünkü banknota benzer, deriden para gibi kullanılan senetleri tedavüle soktukları ileri sürülür. M.Ö. 320 yılında bir yüzüne Büyük İskender’in profili basılan paralar basıldı. Büyük İskender’in portresinin basılı olduğu paralar İpek Yolu üzerinde doğudan batıya nerede ise tüm dünyada tedavüle giren ilk global para oldu. Bu arada şu bizim Galata’nın, dünyanın ilk serbest finans bölgesi olduğunu hatırlatalım. Bugünkü İsviçre, dünkü Galata’nın devamıdır. Galata’nın çöküşü ve İsviçre’nin yükselişi aynı zaman dilimindedir. Altın paranın Roma’ya tedavül edilmesi Kral Sulla devrinde oldu. Kral Croesus ise, kıymeti devletçe garanti edilmiş altın ve gümüş paralar bastırdı.. Bugünkü Pakistan sınırları içindeki Aşağı İndus kıyılarında M.Ö. 29.YY’a ait ait paralar bulundu. Asur hükümdarı Sennasherib’in de M.Ö. 7.YY’da 224,5 gr ağırlığında gümüş külçe para bastırdığı biliniyor. M.Ö. 5. yüzyılda ait Çin hanedanı ilk kez bozuk paralar çıkarttı. Kâğıt paraların ilk kullanımına ilişkin bir başka bilgi ise 11. yüzyılda Moğol İmparatoru Kubilay Han, askerlerinin maaşlarını kâğıt para ile ödemeye başladığı ile ilgili. Avrupa’da ise kâğıt para ilk kez 1661 yılında Stockholm’de basıldı. Birkaç yıl sonra İngiltere’de de kâğıt paralar görülmeye başlandı. Amerika kıtasında ilk kâğıt banknotlar, 18. yüzyılda ortaya çıktı. Parasız uygarlık, devlet olmaz diye bir şey yok.Babil’lilerin, Mısır’lıların, İnka ve Maya uygarlıklarının parası yoktu ve bütün ticaret “takas usulü”ne göre yapılıyordu. Mısırlı bir inşaat ustasının aylık ücreti, 200 somun ekmek ve beş kavanoz bal, ya da bir başkası 10 ölçek buğday verip bir at ya da eşek alabiliyordu. Daha sonra eşeğini verip şu kadar çömlek alabilirdiniz. Bugüne gelene kadar para birçok değişikliğe uğradı. 1870-1914 arasında para altın standardına bağlandı. Gümüş de olsa yine altına nisbet ediliyordu. Altın ana belirleyici unsurdu. Altın ayar ve gram olarak etkinliğini zayıflayarak da olsa 1914’den 1929’a kadar devam ettirdi. 1929’deki ekonomik kriz sonrası 1933’den sonra altın standardı kaldırıldı. Onun yerini parayı tedavül eden devletin taahhüd ve saygınlığı aldı. 1933-1946 arası 2. Dünya Savaşı yıllarında para sistemlerinde bir kaos dönemi yaşandı. 1946-1973 Bretton Woods uluslararası para sisteminin doğuşu.. Doların bugünkü tartışmasız saltanatının arkasında Bretton Woods süreci var. Bu sürecin nasıl geliştiğini anlamak için dünya para piyasasının nasıl Amerikan Dolarına ve onun aracılığı ile altına bağlandığını görmek gerekiyor. Bakın TL dolar karşısında değer kaybedince Bitcoin dahil, diğer bütün para birimlerine ve altına karşı da değer kaybetti. Çünkü sistem birbirine bağlı. IMF ve Dünya Bankası’nın niçin kurulduğunu anlamadan sistemin nasıl yürütüldüğünü anlamak mümkün değil. LIBOR ve diğer rating kuruluşları ile sistem ABD ve İngiltere ekseninde hareket ediyor. LIBOR yani “London Interbank Offered Rate”, Londra bankalararası para piyasasında likiditesi yüksek bankaların birbirlerine Amerikan Doları üzerinden borç verme işlemlerinde uyguladıkları faiz oranını belirler. Bu şekilde paranın değeri de belirlenmiş olur. LIBOR uluslararası para piyasaları açısından 1980 krizinden sonra global bir referans adresi olarak belirlendi. Bir bakıma bu iş Londra’nın ekonominin Grivinch’i olması anlamına geliyor. TRlibor Türkiye’de 2002 yılında uygulanmaya başlandı. Bugün LIBOR’a karşı, Dolar yerine Euro’yu esas alan ayrı bir sistem daha uygulamaya konmuştur. Libor sistemine alternatif olarak Avrupa Birliği’ne üye ülkelerdeki 47 banka tarafından oluşturulan Eurlibor sistemi vardır. Dolar artık, referans ve rezerv para idi. Kaydi para sistemine geçerek artık basılmayan sadece seri numaralı paralarla ABD dünya ekonomisini para manipülasyonu ile kontrol eder hale geldi. Gerçekte Dolar, ABD devletinin de değil. 7 global patronun ürettiği hayali bir paradır ve paranın yönetimi FED’e aittir. FED de bir bakıma ABD Merkez Bankası gibi bir rol üslenmektedir. Asıl görevi Doların değerini korumaktır. Basında yer alan haberlere göre; “2012’de liborun belirlenmesinde etkin olan bankaların kendi çıkarları için faiz oranları üzerinde yaptıkları oynamalar ve yanlış beyanlar ortaya çıkmıştır. 2012’de ortaya çıkan bu duruma libor skandalı da denebilir. Bunun sonucunda Barclays, Bank of America, Bank of Tokyo-Mitsubishi UFJ, CITI, Credit Suisse, Deuthsche Bank, Lloyds, HSBC, HBOS, JPMorgan, Rabobank, RBS, RBC, UBS, West LB, Norinchuckin olmak üzere 16 banka hakkında soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma sonucunda Barclays, UBS ve RBS bankaları zarara uğramış ve 2.6 milyar dolar cezaya çarptırılmıştır.” 2. Dünya Savaşının ardından 1944 Temmuz’unda ABD’nin New Hampshire eyaletinin Bretton Woods kasabasında 44 ülkenin katılımı ile gerçekleştirilen konferans ile dünya ticaretini geliştirici finansal sistem üzerinde görüşmeler sağlanarak “Uluslararası Para Anlaşması” imzalanmıştır. Bretton Woods ile hayata geçen IMF sisteminde bütün ülkelerin milli paraları sabit kurdan dolara bağlamış oluyordu. Bu sistem ABD’yi dünyanın merkez bankası haline getirdi. ABD ise doları 1 ons (ounce= 31 gram) =35 dolar şeklinde altına endekslenmişti. FED buna göre diğer ülkelerin merkez bankalarının kendisine dolar vermesi halinde 35 dolar fiyatından altın vermeyi taahhüt ediyordu. Clarles De Gaulle kendi ellerindeki doları verip altın isteyince böyle bir karşılık olmadığı ortaya çıktı, ama sistem devam etti. 1971 yılından beri ABD Doları artık altına endeksli bir para değil, karşılıksız bir paradır. Bugün bu gerçekler çerçevesinde uluslararası yeni bir para sistemine geçiş konusu tartışılmaktadır. 18 Aralık 1971’de Washington Smithsonian Kur Ayarlamaları ile doların % 9 devalüe edilmesinin ardından sistem ciddi eleştiri ve endişelere sebeb oldu. Dolardan kaçış FED’de paniğe sebeb oldu. Bu uluslararası piyasalarda dolardan kaçışa neden oldu. Dolar 1973’de yeniden % 5 oranında devalüe edilince 16 Mart 1973’de sabit kur sistemi sona erdi ve bunun yerine dalgalı kur sistemine geçildi. IMF 1976’da yayınladığı deklarasyonla, ülkeleri sabit ya da dalgalı kur sistemi konusunda merkez bankalarını serbest bıraktı. 2. Dünya Savaşı sonrası döviz kurlarında istikrar sağlanması, dünya ticaretinin liberalleştirilmesi, uluslararası rezerv sorununun çözülmesi, devletçi ekonomiden, karma rekonomiye, ardından rekabetçi liberal ekonomiye geçiş sürecinin örgütlenmesi için uluslararası ödemeler sistemini oluşturmak üzere ikiz kuruluşlar olarak tanımlanan IMF ve Dünya Bankası örgütlendi. IMF’nin görevi buna göre acil durumlar için ülkelere borç vermek iken, Dünya Bankası’nınki ise uzun vadeli kalkınma projeleri için fon sağlamaktı. Kâğıt üzerinde her şey güzeldi. Kalkınmakta olan ülkelerin gelişmesi için çaba harcanırken uluslararası güvene dayalı bir işbirliği ile ekonomik bir sistem oluşturulacaktır. Ama zaman içinde bu iş batılıların ihtiyacını karşılamaya dönük, temelde ise ABD’nin dünya ekonomisini manipüle etmesine yarayan bir aygıta dönüştü. Dolarla ilgili size özet bir ansiklopedik bilgi sunmak istedim. Başımızın belası Doların, daha doğrusu paranın kısa tarihi böyle. Selam ve dua ile. Yeniakit