Pew araştırma merkezinin dünya ülkelerinin dinler açısından heterojenliğini ölçtüğü bir çalışmadan söz ediyorduk. Pew’ın kullandığı tanım aslında heterojenlik üzerinden değil de dilimize “başkalık” olarak çevrilen “diversity” üzerinden. Türkçe’ye başkalık diye tercüme edilen kavramın kullanım yerine ve alanına göre karşılığı da değişebiliyor. Başkalık çoğulculuk manasında da kullanılabiliyor. Çokkültürlülük de bir diğer kullanım şekli. Dönelim Pew’un yaptığı araştırmaya. Bir ülkede azınlık dinleri ne denli mevcut ve görünürse o ülkede başkalık oranının da yüksek olduğunu söylüyor Pew. Bir başka ifadeyle eğer bir ülkede birbirinden farklı bir çok dinin mensubu varsa o zaman başkalık indeksi de yüksek oluyor adı geçen ülkenin. Pew’u bu çalışmada kısıtlayan önemli bir faktör, Hıristiyanlık dışındaki dinler konusunda alt gruplarla ilgili bilgi edinmede çektiği zorluk olmuş. Hıristiyanları Katolik, Protestan, Ortodoks ve diğerleri olarak sınıflandırmış. Konu Müslüman ülkeler olunca Sünni ve Şii alt grupları üzerinden araştırmasını yürütmüş. Ama bunun dışındaki dinlerde hiç bir alt grubun varlığını belirtecek bilimsel veriye rastlanmamış.
Bu çalışmadan Pew, Dinsel Başkalık İndeksi (Religious Diversity Index)ni oluşturmuş. Buna göre 1-10 skalasında 7 ve üzeri değerlere sahip olan ülkeler dinsel başkalığın çok fazla olduğu ülkeler olarak kabul edilmiş. Daha önce ifade ettiğimiz gibi bu sıralamada Singapur birinci sırada. Oniki ülkede dikkat çeken bir dinsel başkalık hakim. Bu ülkelerin altısı Pasifik bölgesinde bulunmakta. Singapur, Tayvan, Vietnam, Güney Kore, Çin ve Hong Kong. Beş tanesi ise Afrika kıtasındalar. Gine, Togo, Fildişi Sahilleri, Benin ve Mozambik. Sonuncusu da Karayipler’de bulunan Surinam demiştik. İlginçtir, Pew araştırmasına göre, ne Avrupa’da ne Kuzey Amerika’da ne de Ortadoğu’da dinsel başkalık indeksi çok yüksek olan bir ülke bulunmuyor. Bunu şöyle yorumlayabilir miyiz? Kuzey Amerika ve Avrupa’dan bahsedersek bu iki kıtada da sekülerliği yani din ve devlet işlerinin ayrımını benimsemiş ülkeler bulunmakta. Sekülerlik güya devlet aparatusuna ait kurumların her dine eşit mesafede olmasını ve böylece de dinlerin hür bir şekilde idrak edilebilmesini temin eder ise, sekülerliği benimsemiş bu iki kıtada dinsel başkalık indeksinin düşük çıkmasının iki sebebi olabilir. Bir tanesi bu iki kıtadaki ülkelerde sadece belli bir veya bir kaç dinin temsilcilerinin yaşıyor olması ihtimali vardır. Mesela Amerika Birleşik Devletleri ezici çoğunlukla Hıristiyan bir ülke. Bu sebeple de ABD’nin durumu birinci ihtimali açıklayıcı nitelikte. Diğer bir ihtimal de Fransa gibi bir ülkenin durumuyla izah edilebilir. Bu durumda da sekülerlik aslında iddia edildiği gibi din hürriyetlerini güvence altına almak maksadıyla oluşturulmuş bir kurum değildir. Bilakis dini baskılayıcı özelliğe sahiptir ve bu da tek tipleştirici sonuçlar doğurur. Bu nedenledir ki Fransa devlet makinesi Müslümanlarla problem yaşar. Devlet baskısı altında da dinler yeşeremez, takipçileri tarafından dilediğince yaşanamaz.
yeniakit