Derin Gerçekler
Yarın AK Parti’de kongre var.
Bana kalırsa bu kongre onlar için tarihi bir önem taşıyor.
AK Parti'nin derdi de dermanıda kendi içinde..
AK Parti, çözümü başkalarının zaafında ya da engellenmesinde değil, kendi içindeki zaaflarından arınmakta aramalıdır. Bu sanıldığından daha zor bir hadisedir. Daha önce biberonla emzirdiklerinizin süt dişleri döküleli çok oldu, şimdi köpek dişleri var, dün onlar yapmadıkları için siz onları cezalandırıyordunuz, artık beslemekte gevşek davranırsanız onlar sizi cezalandırırlar. Onlar sizin sandığınızdan çok daha fazla şey biliyorlar, bilmemesi gereken şeyleri.
Siyesette kural, ayaktaysan elini öperler, yorulup oturursan saldırırlar, düşersen vururlar..
Ülkemizde de, bölgemizde de, dünyada da gidişat iyi değil. Bu ülkemizde, bölgemizde ve dünyada yaşananlar hayra alamet değil.
Kimi politik aktörler ve onların “dibek döğenin hık deyicisi” rolündeki kadrolu elemanları, gönüllü trolleri, şecaat arzetmeye çalışırken sirkatin söylercesine, sağdan soldan birileri işi daha da sulandırarak kendilerini aklamaya çalışıyor sanki. Kim Seçim var diye şimdiden rakibinin ayıbını, açığını arama derdinde. Millet can derdinde, birileri neyin derdinde.. Birileri kaybetmekten korkuyor, birileri doymak bilmez iştihası ile Rakiblerine karşı daha fazla kazanmak sureti ile güç gösterisinde bulunma derdinde.
Yüksek perdeden meydan okuyarak olayı sulandırmak isteyenler, bulanık sura kendini gizleme derdinde sanki.
Sahi Kayseri’nin bir ilçesinde bir veterineri öldürüp, o araçla yakalanmadan Ankara’ya geliyorsunuz ve TBMM’nin açıldığı gün, Meclisin karşısında İçişleri Bakanlığı'nın kapısında canlı bomba eylemi yapıyorsunuz. Bir takım troller de, çeteleşmeye karşı operasyon başlatan İçişleri Bakanına olay üzerinden mesaj vermeye kalkıyor.
Bakın Mevlana diyor ki, “köpeğin kuyruğuna bastım, sesi ağzından çıktı”. Siz de özel, “beyaz” birilerinin ayağına basarsınız sesini başka yerde duyabilirsiniz. Mücerreptir!. Bu işler böyledir.
Oktar’cılar, Erbakan’ın çevresini çepeçevre kuşatıp, onu korur gibi görünürken, aslında, kendilerine düşman olan bir yapının içinde onları bariyer olarak kullanarak bir güvenli alan oluşturuyorlardı.
Veli Küçük insafa gelip de konuşsa Emire’yi, Tuncay Güney’i nasıl örgütleyip bir tarikat oluşturduğunu..
Siz Tarikatların Holdingleşmesinin nasıl olduğunu hiç düşündünüz mü?
Ya da bizim yurt dışından para transfer eden Holdinglerin nasıl örgütlendiğini ve nasıl tasfiye edildiği hiç araştırdınız mı?
Bakın onlar ne kadar kurnazsa, biz o kadar safız! Onlar kadar bizim cahilliğimiz, korkaklığımız, saflığımız (!?) başımızın belası. Bir türlü daha dürüst, daha akıllı ve daha cesur olamıyoruz.
Bakın bu gün artık fuhuş ve uyuşturucu her sokakta bulunuyor. Singel takılan Eskort kızlar her yerdeler. Onların bir .ezevengi var bir de koruyucusu. Ve bunların ağına takılan milyonlar var. Bu sektör, uyuşturucu, kumar, bar-pavyon ve eğlence(!?) sektörü ile birlikte 2 milyondan fazla kişinin profesyonel olarak istihdam edildiği bir alan. Bunların ağına takılan on milyonlarca insan var. Evlenmemiş, anne-babasından ayrı, tek başına yaşayan, Singel takılanların sayısı, erişkin nüfusun %20’si!
Bakın sanal kumarla, neredeyse her ev kumarhaneye döndü! İşte bu “Kriminal Risk Piyasası”ndan devşirilen bu çocuklar bazan kurye, bazan fuhuş piyasasında bir meta, bazen tetikçi olarak kullanılıyorlar. Bunlardan her gün onlarca öldürülse ya da öldürse birilerini, bu bataklık kurutulmadan sivrisineklerle mücadele ile bu sorunu çözemezsiniz. Yaralı polislerimiz var. Allah şifa versin.
Ölen ve öldüren bu çocukları bu bataklıktan nasıl kurtaracağız. Asıl cevabını arayan soru bu! Bu sorunun cevabını yasama, yürütme, yargı, siyaset, bürokrasi, cami-cemaat, diyanet, mektep, akademi, media, sermaye aramalı. Sahi, bir takım holdingler, Mor sermaye, LGBT’lilere (Türkçesini yazsam suç olacak, birileri üzerine alınacak. Biliyorsanız, İngilizcesini söyleyince pozitif ayırımcılığa tabi bir konu. Yoksa siyasilerin ağzına almaktan haya ettikleri bir konu bu) bizim Yeşil sermaye ne buyuruyor bu hususta. (Cemaat dememe gerek kalmayacak bu gidişle. Sermaye deyince, Cemaatte zaten bir şekilde onun içinde.)!?
Herşey birbirine öyle karıştı ki, işin içinden çıkmak bu saatten sonra zor. Artık inceldiği yerden kopsun. 100. YY’a bu ahval ve şerait altında giriyoruz.
Düşünelim; Susurluk olalı 2023, 27 yıl olmuş. Bu olanlardan ibret mi aldık. Korkarım tarih bir kez daha tekerrür edecek.
Mecliste 28 Şubat'ı araştırma komisyonu kuruldu, o dönem hep meydanlarda olan, Sincan toplantısının asıl konuşmacısı olan ben’i davet edip dinlemediler. Çok önceden, Senato da F. Gülen hakkında araştırma komisyonu kurmuştu, o zamanlar onlar da onun kim olduğunu bulamamışlardı (!?). Fetullah Gülen’in kim olduğunu Kasım Gülek de biliyordu, Bülent Evevit’te. Tabi Kasım Gülek de biliyordu, Fuat Doğu’da, Diyanetçi Yaşar Tunagür de! Ama Yasama, yürütme, yargı, MGK, MİT bilmiyordu!?
Bu ülkede, Muhsin Yazıcıoğlu, Eşref Bitlis, Cem Ersever, Ersever’in yardımcısı, Uğur Mumcu, Hırant Dink (Bu listeyi çok daha uzatmak mümkün. Listede her kesimden birileri var) Bu kişileri kim, niçin öldürdü. Özal'ı kim niçin vurmuştu. Vuran kişi kimdi ve bir sürece sonra niçin serbest kaldı? Sahi Özeyir Garih’i kim, niçin öldürdü. Biz bu kafa ile ne Sıvas’ı çözeriz, ne Başbağları. Durum ortada. Bunlardan bir kaçını çözsek, oyunun arkasında kimler var ve bu oyunu nasıl oynuyorlar ve onlara niçin bir şey olmuyor.
Bu Derin ve Karanlık alemde uyuşturucu da var, fuhuş da, Tabi kumar da, para aklama işleri ve nitelikli gümrük kaçakçılığı da . Bunların izini takip ederseniz, birkaç adım ötesinde sizden olduğunu sandığınız kişileri karşınızda bulursunuz. Belli sınırdan sonra daha ileri gitmenizi istemezler. Onun bir çok sorunu çözmeyi, olayı anlayamıyoruz bile, bu gün, toplumda, siyasette, ekonomide neler olup-bittiğini tam anlayamıyoruz.
Bugün siyasilerimiz, Bürokratımız, İstihbarat örgütlerimiz, Media, STK’lar, Cemaatler HABAT’ı anlayabilmiş değiller. Habat'ı anlamadan Adnan Oktar'ı anlamak ne mümkün.. Bizimkiler FETÖ’yü anlamadılar da, CHP BÇG’yi nasıl anlamadı. Biz BÇG’yi, onlar FETÖ’yü anladılar mı sanki! Sahi bu İstanbul sözleşmesini, Lanzarote’yi bizimkilere, kim, nasıl imzalattı. Bu “sırların efendisi”, AK Parti ile CHP’yi, MHP ile HDP’yi aynı sözleşme için aynı safta buluşturanlardır!
Keşke yüzümüzü Hakk'a dönüp, Hakikatin ortaya çıkması için ne gerekiyorsa onu yapsak. Değil mi ki, Hayır da Şer de Allah’ın iradesine tabi ve Allah’ın rızası yüzünü Hak’tan yana dönenlerin yanında. O'nun yardımı bizimle olduktan sonra ne gam! Onun kolaylaştırdığından, daha kolay, zorlaştırdığından zor ne olabilir ki! Madem ecelimizden önce ya da sonra ölmeyeceğiz. Madem rızgımızdan az ya da çok da yemeyeceğiz. Kaderimizden başka Kader de yok, niye endişelenir insan.
Keşke aklımızı başımıza toplasak da, kafamızı kiraya vermesek, Din ve devlet büyüklerini, Allahtan başka birilerini İlah ve Rab edinmesek! Yoksa halimiz yaman! Selam ve dua ile..
NOT: Dilipak’ın 1988 yılında İnkılab yayınları tarafından yayınlanmış TERÖRİZM’i konu alan kitabı. Bu kitap, daha sonra Farsça da yayınlandı. Yayınlandığı dönemde geniş tartışmalara sebeb oldu. Dilipak kitabında soruyor: Kazanılmış terör savaşları kurtuluş savaşı, kaybedilmiş kurtuluş savaları kaybeden tarafın terör eylemleri mi oluyor?