Dünyanın en zor hediyesi: “AYNA”




Hocamız Fatma Kutluoğlu Hanım, Hicaz"dan ayna getirmiş bizlere. Hacılardan hediye beklemek adettendir.

Adettendir de, bu Umre hediyesi bizler için çok özeldi. Fevkalade heyecanlandık duyunca. Ama hocamız aynı zamanda bir hiciv ustası olduğu için; "Aynaya bakıp, kim olduğunuzu cevaplayın" diye de biberiyeli bir not düşmüş" Allah"ım kimim ben? Ve nereye gidiyorum?..
Atlasa bakmayı ne çok severdik çocukken. Gerçi baktığımız "Orta Atlas"tı, ama gördüğümüz "gitmeye" yazgılı kocaman bir rüyaydı" Her sene Nisan ayı geldiğinde içimizdeki tüm karlar erir, küçük derelerimiz yeniden kaynamaya başlar, ispirtolu kalemle gitmeyi düşlediğimiz dünya kentlerini yuvarlak içine alırdık"
Büyüdükçe insanın rüyaları azalıyor oysa, kırmızı kalemle yuvarlak içine aldığım kaç şehir kaldı içimde? Artık gitmeyi değil, içinde uzanıp kalakalmayı düşlerken yakalıyorum kendimi şehirler deyince" Bazen; işte tam da gömülecek yer diye, ölümlerden ölüm tuttuğum bile oluyor kendime. Arkadaşlarımı istiyorum yanımda kıyameti yattığım yerden beklerken. Bakıyorum da, atlaslarda şehirler değil artık kovaladığım, bana arkadaşlarımı getirin diyebileceğim bir son nefes"
Sanki arkadaşlarım yanımda olursa, ölmek daha kolay geçiştirilebilecekmiş gibi veya şayet arkadaşlarım da yanımda olursa Münker ile Nekir bana daha iyi davranacaklarmış gibi ya da mezarda yatarken de korkumu ancak arkadaşlarımla yenebileceğimi hayâl ediyorum" Karanlıktan korkarım, havasız kalmaktan, başıma torba geçirilmesinden, fısıltılardan korkarım, hafriyat makinalarından, ısırgan dalamasından, cinlerden, yılandan, böceklerden" Bilmiyorum şu zavallı bedenim nelerle karşılaşacak; günün birinde atlaslarda adı yazılmamış o kente gittiğimde?.. Nasıl baş edeceğim korkularımla, kentin sahiplerini nasıl ikna edeceğim kabul görebilmek ve selamet adına...
Yani farzedelim ki; maruzatımızı anlatacağımız kişi rektör olsun, polis olsun veya eli coplu bir güvenlik görevlisi olsun, ben bunların hepsiyle baş edebilmenin belki bin yolunu denemiş, bunlarla başa çıkmaya alışmış biriyim de" Bu sefer ki BÜYÜK KAPI" Giremediğiniz okul kapılarına, yolunuza dikilen barikatlara, gözünüze sıkılan biber gazına veya kapatıldığınız İkna Odası"na benzemez! Burası yeryüzünde gidebileceğiniz son şehir, son kapı" Ya Rabbi! Orada eylem koymak da yok, veya basın bildirisi de okutmaz adama Münker ile Nekir, suç duyurusu yazacak kalem de vermezler insana, pankart da taşıyamazsınız"
Peki ne yaparsınız orada? Allah'a sığınıp, dua okumaktan başka ne gelir aklınıza? Bir de varsa sizi seven arkadaşlarınız" Yani günahınızla sevabınızla, hatanızla kusurunuzla, sizi seven, affeden, kalbinden silmeyen arkadaşlarınız" Sizi toprağa yatırdıktan sonra, korkunuzu yenmeniz için size yukarıdan dualar okuyacak, sizi teskin edecek sözleri söylemeye devam edecek arkadaşlarınız" Mesela Eyüp Sultan"da yatan canım arkadaşlarım Macide Göç, Özlem Özyurt, Nurulhak Saatçioğlu, birbirlerinden haberdarlar mıdır? Geçenlerde Macide abla ile Özlem"in arasına oturdum. Çocukken mezarlıklardan da korkardım oysa, şimdi öyle değil" Başlarında bitmiş çiçekleri sevdim. Sonra dayanamadım Macide ablanın yanına uzandım. O olsaydı böyle yapardı bana, yani beni ölmüş olsam bile bırakmazdı. "Yerin de pek güzelmiş be yahu!" dedim onu güldürmek için" "Bak gökyüzü ne güzel gözüküyor buradan! Eylemlerin en ön sırasında, ağzında megafonla yumruğu sıkılı yürürdün hep, işe bak; kabristanda da en ön sıraya yatırmışlar seni!" dedim" Bir halka ile tutunmuşlar büyük Sahabe"nin hırkasına sanki, en uçtalar"
Allah kendi rızasının makbul tuttuğu kullarla eylesin bizi, hayatta, ölümde, kabirde ve sonrasında" Kabristanda tanımadığınız binlerce ölü de kıpırdaşa kıpırdaşa sanki yanınıza gelmek istiyor, siz arkadaşınızla konuşurken. Hemen dualarınıza onları da alıyorsunuz ve tüm ruhları da" Sanki tüm mezar taşları bir koro gibi yan yana dizilip gözlerini size dikiyor, ah size neleri söylemek istiyor?..
Oysa siz tam da işinize gitmektesiniz veya öğlen tatilinde birkaç metre ileride karnınızı doyurmakla meşgulsünüz, bir hatıra fotoğrafı çektirmek için yaslanıyorsunuz onlardan birine veya nişanlınızla kuracağınız yeni evin hayalini kurarken yanlarından geçiyorsunuz, bir çocuğun balonu kaçıyor, tembel kediler kuyruklarını eğmiş ağır ağır geçiyor mezarlıklar arasından"
Tüm karmaşa bir lunapark hızıyla dönerken, sessiz şahitleri hayatın, dilsiz mezar taşları, bizleri seyrediyor" Harfleri bir bir düşmüş alfabelerinden neleri söylüyor?
Allah'ım bize yardımını gönder ne olur" Dünyada ve gideceğimiz o şehirde ne olur bize yardımını gönder" Bizi bırakma, merhamet et, affet ve tut ne olur" Bizi Müslümanlardan ve Müslümanlara dost olanlardan eyle"




vakit