Setr-i avret, bilinç yolculuğunda önemli dönemeçlerden birisidir. Ahir zaman ümmetinin kadın ve erkek mü’minleri olarak, şuur noktasında en çok açık verdiğimiz yerlerden birisi de burasıdır. Erkek mü’minler, setr sınırlarının daha geniş olması ve erkek olmanın da verdiği rahatlıkla, Namaz’ı sahih kılmayacak veya ancak kerahetle caiz kılabilecek darlıkta pantolonlar giymektedirler. Yine “düşük bel” gibi garip bir kıyafetle rükû ve secdede açılan bel, kuyruk sokumu bölgesinin bir tesbih miktarı yani “Subhane Rabbiyel ala” diyecek zaman dilimi kadar açılmış, görünmüş olması Namaz’ı bozan bir şart ihlâlidir. Kadında ise yüz ve eller istisna (ayakların üstü ihtilaflıdır) olmak üzere örtücü bir kıyafetle Namaz sahihtir.
Setr-i avret şartı da bir bilinç yüklemesi ve öğretisidir. Şöyle ki; Namaz’da böyle örtün, Namaz’dan sonra nasıl örtünürsen örtün gibi bir yanılgıya girmeyip, Namaz’da örtünme şuurunu elde edip, Namaz’dan sonra Allah Teâlâ’nın seni görüp durduğunu bilerek aynı şuur ile ha- yata dönmendir. Zira Allah Teâlâ sadece seccadenin, mescidin Rabbi değildir. Âlemlerin Rabbidir. Namaz’ın setr-i avret şartı, pratik hayattaki tesettür bilincinin bir nevi öğretmenidir. Kadının dişil kimliği ile değil de insan ve kul kimliği ile var olup bu kimlikte toplum içinde yer edinmesinin öğretisidir. Dolayısı ile kadının dişil kimliğini ön plâna çıkaran, daha cazip gösteren, gereği gibi örtmeyen kıyafetler ile sokağa çıkmaması gerektiğinin bir gerçek olduğunu öğretir. Zâhirî bilinci elde eden mü’minler iç dünyalarında da örtmeyi, kapatmayı tâlim etmiş, öğrenmiş olma sürecine girerler. Avret mahallini örtmemiş bir cahil, fasık, fuhşiyat sahibi ile karşılaştıklarında göz kapaklarıyla setr ederler, bakışlarını çevirirler.
Bunlarla birlikte setr-i avret bilincinde yolcu olan mü’min bir baş- kasının ayıbını araştırıp, ortaya çıkarmak yerine ayıp ve kusurları örtmeye, sözü geçiyorsa nasihat ederek kötülüğü gidermeye çalışacaktır. Yoksa setr-i avret sadece bir kumaş parçası ile tenin kaplanması değildir.
Mü’mine birisi Allah’ın, meleklerin ve cinlerin dışında başka kimsenin olmadığı yerde “Namaz elbisesi” adında bir elbise ile Namaz kılacak, sonra Allah’ın, meleklerin, cinlerin, kâfirlerin, müşriklerin, münafıkların ve mü’minlerin de olduğu sokakta “Namaz elbisesi”nden daha az örtücü bir kıyafet ile sokakta olunacak öyle mi? Bu durum hiçbir ölçekte mâkul(!) olacak şey değildir.
Namaz Okumaları kitabından iktibas edilmiştir.