Bir zihin jimnastiği çerçevesinde bu soruları sizlerle paylaşmak istiyorum, şöyle ki:
-Acaba AK Parti'nin, artık değiştirilmesi gerekir kanaatine vardırmak üzere parlamenter düzene yönelik en temelli eleştirileri nedir?
-Acaba Tayyip Erdoğan için üç dönem sınırlaması olmasaydı, yine de başkanlık sistemi olmazsa olmaz görülür müydü?
-Parlamenter düzen içinde, Başbakan'ın yetkileri, başkanlık veya yarı başkanlık sisteminde başkanın yetkilerinden daha az mıdır?
-Başkanlık veya yarı başkanlıkta parlamentonun, icraya yönelik daha etkin bir denetime imkân bulacağı tezi ana motif ise, AK Parti şu anda, parlamentonun Başbakan'ı yeterince denetleyemediğini düşündüğü ve ileride başkanı daha iyi denetleyebileceği için mi başkanlık sistemini istemektedir? Malum, parlamentonun Başbakan'ı yeterince denetleyemediği tezi, genelde muhalif çevrelerin tezidir ve şimdilerde bu tezi, başkanlık savunmasında AK Partili sözcüler kullanmaktadır. Başkanlık-yarı başkanlık sisteminde, diyelim, bünyesinden başkan çıkaracak parti -söz gelimi favori gözüken AK Parti- başkanı bugün Başbakan'ı denetlediğinden daha sıkı mı denetleyebilecektir?
-Şu andaki cumhurbaşkanlığı statüsünün, cumhurbaşkanı olması durumunda Tayyip Erdoğan'ın icra arzusunu karşılamayacağı, Başbakan'ın daha başat yetkileri olacağı, bunun da Cumhurbaşkanı Erdoğan-Başbakan ...... ilişkisinde problemlere yol açacağı kanaatiyle mi bir sistem değişikliği öngörülmektedir?
İki seçilmişin ahenk sorunu
-Şu andaki statüde seçilmiş cumhurbaşkanı-seçilmiş başbakan ikilemi bulunduğu, bu durumda icracı bir görev olan başbakanlıkla seçilmiş olmanın prestiji ile donanmış bir cumhurbaşkanlığının dengesizlik doğuracağı, bu dengesizliği gidermek için de, "seçilmişlik"e, "Başkanlık" statüsünü de eklemek mi amaçlanmaktadır?
-Tayyip Erdoğan, "başkan" hüviyetinde cumhurbaşkanı seçildiğinde de yoğun biçimde icranın içinde olacaksa, ki öyle bekleniyor, şu andaki Başbakanlık yetkisi yeterli olmamakta mı ki, başkanlık talebi getirilmektedir?
-Başkanlık-Yarı Başkanlık sisteminde, eyalet-federasyon gibi yapıların da devreye gireceği, dolayısıyla Kürt sorununun, Irak'ı, Suriye'yi de kapsamak üzere (ne kadar uçuk görünse de) böylece çözüleceği gibi iddialar seslendirilmektedir. Bir, Kürt sorununun çözümü için eyalet-federasyon yapılanması kaçınılmaz mıdır? Aslında AK Parti'nin, demokratik özerklik talebini ve hatta AB çerçevesinde gündeme gelen yerel yönetimlerin özerkliği çerçevesini bile problemli bulduğu görülüyor. İki, acaba başkanlık servisi yapılırken, AK Parti'ye, böyle bir proje de içirilmek mi istenmektedir?
Gül ne yapacak?
-Acaba, bu sistem değişikliği talebinde, Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan arasında herhangi bir iletişim olmuş mudur?
-Kamuoyu, genelde sadece Tayyip Erdoğan'ın "Üç dönem sonrası" konumu etrafındaki çözümler üzerinde düşünce jimnastiği yapmaktadır. Bunda, AK Parti'de tek belirleyicinin Erdoğan olduğu kanaatinin de etkili olduğu kuşkusuzdur. Acaba, Gül'ün yarın ne yapacağı önemli değil midir ya da AK Parti'deki "üç dönem" boşalması karşısında, partinin kurucuları arasındaki bir kişi olarak söyleyeceği hiçbir şey yok mudur?
-At sahibine göre kişner sözünden hareketle düşünürsek, bir de Tayyip Bey'in "Hepimiz faniyiz" duyarlılığına dikkat edersek, aslında başkanlığın da, parlamenter sistemin de, o yapıyı dolduran kadrolarla bir misyon kazanacağı kuşkusuz değil midir?
-Soru çok. Sonuç çok net bir bilgilenme gereği.
bugün