Düşündürücülüğünden öte, utandırıcı da olan itiraflar

Selâhaddin Çakırgil

Yığınla itiraflar ve hele de darbe teşebbüsüne, büyük hıyanete karışmış subayların ağzından olan dökülenler, koklanması ayrı bir tahammül isteyen zakkum çiçekleri misali.. 

Kezâ, kocaman-kocaman orgenerallerin, Gen. Kur. Başkanı ve Kuvvet Komutanları’nın, hem de en yakınlarındaki yâverleri, özel kalem müdürlüğünü yapan tuğ veya tümgenerallerce ya da kurmay albaylarca, topluca birkaç saat içinde rehine alınmaları ve koskosaca bir ordunun fiilen başsız hale gelmesi etrafında, bazı kuvvet komutanlarının nasıl tuzağa düşürüldüklerine dair anlattıkları, gerçekten de ibret almanın ötesinde ürkütücü ve bu ülkenin savunmasını bu insanlar mı üstlenmiş dedirten cinsten..

***

Darbeye katılan ve rütbeli askerlerin neredeyse yarısından fazlasını içine aldığı anlaşılan kişilerin akılları-fikirlerinin, sadece darbe yapmaya kurulduğu anlaşılıyor.. Güneydoğu’daki sınır komutanlarının bile darbeye kafa yordukları anlaşılıyor. O zaman, PKK’yla nasıl savaşsınlar.

Ankara’da Meclis’i bombardıman etmeye gelen uçakların Diyarbekir’den havalandırıldığı bildiriliyor. Meclis’i borbardıman eden bir pilot yüzbaşı Huseyin Türk, ifadesinde, ‘Önce TürkSAT merkezini bombaladım, sonra verilen koordinatların şehir içi olduğunu görünce; şehir içi dedim, bana, sıkıntı yok, atış serbest dediler, emri yerine getirdim.’ diyor.

Bu kadar robotvarî..

Bu kadar insafsız, acımasız ve vatanı korumak adına, emirlere hıyanet derecesinde bir körü körüne itaat..

Ya da, emirlere itaat kılıfı içinde, hıyanete gönüllü olarak katılmak..

***

Hele tutuklanan bazı yargıç ve savcıların yaptıkları itiraflar.. Ya da yıllarca büyük haksızlıklar ve zulümler yaşadığına inanılan Ferhat Sarıkaya isimli savcının, F. Gülen Cemaatiyle yaptığı işbirliği etrafında, herhangi bir sorgulamaya mâruz kalmadan kendiliğinden yaptığı dehşet verici itiraflar..  

***

Aynı şekilde, Cumhurbaşkanı’nın yâveri olan kişinin ve Tayyip Bey’in nerede olduğunu öğrenebilmek için ‘Ben Gen. Kur. Başkanı’ndan önemli bir mesaj getireceğim’ diyerek, yerini öğrenme çabası içine girmesi.. Kezâ, darbenin en son çalışmalarıyla ilgili toplantının -en güvenli yer olarak nitelendiği içinCumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’nda yapılması!.

Evvelki gece, eski Gen. Kur. Baş. İlker Başbuğ bile, kendisini bu kadar gizleyebilmiş kimselerin farkedilmelerinin imkansızlığını dile getirmek zorunda kalıyordu, bir TV kanalında..

***

Hatırlayalım ki, işbu C.Başkanlığı Muhafız Alayı, geçmiş askerî darbelerde de, âdeta, darbecilerin muhafazası vazifesini üstlenmişcesine, hep darbecilerin yanında yer almıştı. 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi öncesinde CB. Muhafız Alayı Komutanı olan Kur. Alb. Osman Köksal’ın ihtilalciler içinden, Millî Birlik Komitesi üyesi olarak çıktığı gibi; bir diğer MBK üyesi olarak ortaya çıkan Yzb. Ahmet Er’in de İstanbul Radyosu’nu korumakla vazifeli birliğin komutanı iken, o radyoyu ele geçirenler arasında yer alması..

27 Mayıs öncesinde İstanbul Örfi İdare (Sıkıyönetim) Komutanı iken, hattâ üç kişiden fazla bir araya gelmiş topluluklara ateş açılacağına dair en sert bildirileri yayınlayan OrgFahri Özdilek’in de, son anda darbecilerin safına geçip milletin karşısına MBK Üyesi olarak çıkması..

***

Bugün de değişen bir şey olmadığı görülüyor.. ‘Az gittik-uz gittik, dere-tepe düz gittik’ ama yarım asır sonra geldiğimizde bir daha görüyoruz ki, hele de nice subaylar, halkın iradesine saygılı olmak konusunda, bir arpa boyu yol alamamışlar. Karşılaştıkları karmaşık darbe tabloları karşısında, nice komutanların ise duruma göre tavır takınmayı maharet bilip, başarı halinde darbecilerin yanında; başarısızlık halinde de onlara yardımcı olmamış ‘kahramanlar’ olarak hükûmetin yanında yer almak gibi bir ikirciklilik kurnazlığı, bu son büyük hıyanet esnasında da gözükmedi mi?

stargazete