Muntazar el-Zeydi"nin W. Bush"a ayakkabılarını atması ile ilgili neredeyse yazılmadık bir şey bırakılmadı. "Zalimin yüzüne tükürebilmenin" izzetli tadını bilenler coşku içerisinde hadiseyi kutladılar değerlendirdiler. Bir de hadiseden memnun olmayan zalim taraf ile birlikte zalim yardakçılarının "Misafire(!) bu yapılır mıydı" lafızları, ses tellerinden alfabeye kadar tüm konuşma yazma aletlerini utandıracak alçaklıkta bir ses tonu ve kişiliksizliği ile kulaklarımızı tırmaladı.
El- Zeydi"nin tavrını yerli yerince anlaya bilmek için elbette sadece kişinin gözlerinin görmesi, kulaklarının duyması yeterli olamayacaktır. Irz nedir, namus nedir, bireysel onur nedir, ülke toprağının gayri meşru çizmelerle çiğnenmesi nedir sorgusunu çözebilecek şahsiyetlilik kıvamına eremeyenlerin bu hadiseyi sadece "falan adamın ABD Başkanı"na ayakkabı fırlatması" olarak değerlendirmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu minvalde ağzı olan konuşmuş, kalemi olan yazmıştır. Ancak şahsiyet yoksunları her zaman olduğu gibi ifadelerini Batı karşısında ezilmiş Doğulu kompleksi ile dillendirmişlerdir."" Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resûlü'nün ve mü'minlerindir Ancak münafıklar bilmiyorlar " (63/8) Ayet-i kerimesinde bildirildiği üzere izzetsiz ve onursuz taifeye izzetli bir ameliyenin gerekliliğini anlatmaya gayret sarf etmenin çok da akl-ı selim olmayacağı kanaati ile izzetliler dünyasına yani mü"minlerin dünyasında konuyu değerlendirmenin gayretine girişelim.
Kaderde tesadüfe asla yer olamayacağını iyi bilen mü"minler başlangıçtan bu yana tüm hadiseleri hikmet nazariyesi ile sorgulayıp neticelendirebilmişlerdir. Hele olağan dışı garip hadiselere "bu da ne böyle?" tarzında birileri baka dururken mü"minler basiret ve ferasetleriyle cereyan eden olağan dışı, garip hadiseleri yorumlayıvermişlerdir. Rüya ilminden de istifade ederek garip hadiselere getirilen bu tür yorumlar ümmetin en sıkıntılı olduğu dönemlerde dahi ileriye dönük ümit ve dinamizm vesilesi olmuş "sözü doğru olanı Allah Teâlâ"da doğrulamıştır". Konuya tarihten bir misal verecek olursak Kadsiye savaşı öncesinde cereyan eden bir olay ve bu olayın sahabeler tarafından hikmetle yorumlanması şaşırtıcı niteliktedir. Şöyle ki:
Kadsiye savaşı; İslâm ordusu ile İran ordusu arasında oldu. İslâm ordusu, Fırat nehrinin bir kolu olan Atik nehrinin, Kadsiye denilen yerinde karargâh kurdu. Harpden önce İran"ın başşehri Medâyin"e elçiler gönderildi. İran Kisrâsı Yezd-i Cürd ile görüştüler. İranlıları İslâma da"vet ederek dediler ki:
- Ya Müslüman olursunuz, ya da cizye verirsiniz veya harp edersiniz!
İran Kisrâsı buna sinirlenerek dedi ki:
- Eğer benden önce elçi öldüren bir melik olsaydı, ben ikincisi olup, sizi öldürürdüm!
Bundan sonra bir miktar toprak getirterek, sözlerine şöyle devam etti:
- Bende sizin için başka şey yok. En büyüğünüz kimse, bunu yüklensin de reisinize götürsün ve biliniz ki, cümlenizi Kadsiye hendeğine gömmek için, kumandanım Rüstem"i göndermek üzereyim.
Bunun üzerine, elçiler arasında bulunan Âsım bin Amr kalkıp toprağı yüklendi, dışarı çıktılar. Arkadaşlarıyla beraber Hz. Sa"d"ın yanına döndüler ve dediler ki:
- Yâ Sa"d, müjde! Allah(C.C.)ü teâlâ onların toprağını bize verdi.
Ashâb-ı kirâm, verilen bu bir parça toprağın, daha sonra İran toprağının tamamının verileceğine dâir Allah(C.C.)ü teâlânın bir müjdesi olduğuna inandılar.
Bilindiği üzere 120 bin kişilik İran ordusu 30 bin kişilik İslam ordusu karşısında hezimete uğrayıp fetih haberi dönemin halifesi Hz. Ömer"e ulaştırılacaktır. Sahabe, toprak ve sırt objelerini rüya ilmiyle ilintili olarak yorumlamış olsa gerek ki İran toprağını güce delalet eden sırt ile birleşerek İslam iktidarının o topraklarda hâkim olacağı yorumuna ulaşmışlar ve Rahman-ı Teâlâ"nın izni ile fethe muzaffer olunmuştur. Böyle bir metot ile âcizane bizde Irak"ın ABD tarafından işgal sürecini ve el- Zeydi"nin ayakkabılarını W. Bush"a fırlatmasını yorumlamaya kalkışırsak; İlm-i rüyada ayakkabı; ilk evvel sıkıntıya delalet etmektedir. Hal böyle olunca Iraklı çocukların neşe ve mutluluğunu(!) yansıtan Saddam büstünün terlikle dövülmesi sahnelerinden sonra terlikle gelen W. Bush"un ayakkabı ile gitmesi cidden manidardır. Zira Irak"a sıkıntıdan başka bir şey getirmeyen ABD bozguncu ve tecavüzkâr tutumu ile Saddam zulmünü aratır halde ifsadını gerçekleştirmiştir. İşte el- Zeydi"nin ayakkabı fırlatması burada hem zahirde hem batında anlam kazanmıştır. Çünkü; sıkıntı, direnişi ve şahsiyetliliği tercih eden olan Iraklı eliyle Bush"un üzerine serpilmiştir. Bundan böyle Irak ABD için gizlenemez bir sıkıntı kaynağıdır. Diğer bir yönden de Sünnetullah"ın gereği tarih boyunca olduğu gibi her müstekbir mutlaka zihinlerde zelil oldukları karelerle hatırlanacaktır. Nasıl ki Mekkeli çocukların zihninde dengesiz saçmalayan, toplum içerisindeki İtibarını kaybetmiş bir Ebu Leheb var ise ya da kafasını tokmaklattırarak bağıra çağıra kafası kırılarak ölen Nemrut var ise bundan böyle özellikle Iraklı çocukların zihninde de el- Zeydi"den ayakkabı yiyen bir çağdaş firavunun resmi kalmıştır.
Bir başka açıdan, gecesini sıcak evinde geçirmek yerine ölümü göze alarak atom bombasından daha tesirli ayakkabılarını zalimin yüzüne tükürerek fırlatan el-Zeydi"nin, "Cihadın en faziletlisi zalim hükümdar karşısında hakkı söylemektir" .(A.Hanbel 10716) Hadis-i şerifini günümüz tercümesi ile tecelli ettirecek yiğitliği serd etmesi, susmak zorunda kalmış nice mazlumların bağırlarından çıkan "ah" bombasının haresi olmuştur.
Evet, Allah"a ve ahirete iman etmiş bir mü"min açısından Allah için zalime fırlatılan, gönderilen taş, tükürük, mermi her ne ise hacmine bakılmaksızın Rıza-ı Baki adına atıldığı için nesnenin yapacağı tesir ve yıkım Allah Teâlâ"ya havale edilmiştir. Zira Allah için zalim ve kâfire atılan her nesne ehl-i imanın eli vesilesi ile bazen Davut(a.s.)"ın sapanında bir taş, bazen ebabilin pençesinde bir siccil, bazen Bedir"de Hz.Muhammed(s.a.v.)"in avucunda kum tanecikleri, bazen Filistinli minik avuçlarda tesirli bir kesek, bazen de Iraklı bir yiğidin elinde zalime doğru hak sözler haykırarak fırlatılmış bir çift ayakkabı oluvermiştir. Ve bu küçük nesneler el-Muntakim ve el- Kahhar"ın kudret tesiri ile yıkıcı mahvedici bir güce tebdil edilivermişlerdir. Allah(c.c.) adına atılan her nesnenin, (Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları; attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı (onu). Ve bunu, müminleri güzel bir imtihanla denemek için (yaptı). Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.(Enfal-17) Ayet-i kerimesinin tecellisinde olduğunu ve tüm sıkıntıların biz mü"minleri sınamak için olduğunu, kâfir ve zalimlere sinelerimizdeki öfke ile birlikte avuçlarımızın da dolu olması gerektiğini unutmadan "dünya tarlasını" hasada hazırlamamız gerekmektedir. Ne mutlu "dünya tarlasına" bir şeyler serpmek için elinde avucunda bir şeyler barındırıp yeri geldiğinde bunları ellerinden çıkarabilenlere"
Vuslat Dergisi