Asr-ı Saadette gerçekleşen Bedir Savaşının bugün bir daha tekerrür ettiğine inanıyorum. Savaşın kodlarını günümüze, özellikle Mısır"a taşıdığımızda büyük oranda örtüştüğünü görüyorum.
Önce bu gerçeğin püf noktasını Kitabımızdan dinleyelim:
"Hani Allah size iki taifeden birini, o sizindir diye vaad ediyordu. Siz de güçsüz olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah kelimeleriyle hakkı meydana çıkarmak ve kâfirlerin ardını kesmek istiyordu. Bu, mücrimler hoşlanmasa da Allah"ın hakkı ortaya çıkarması ve bâtılı ortadan kaldırması içindi" (8/7-8)
Hatırlayın, Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte Müslümanlar evlerinden çıkarken Bedir"de Mekkeli müşriklerle savaşmak üzere çıkmamışlardı, Şam"dan dönmekte olan Ebû Süfyan"ın ticaret kervanını çevirip el koymak üzere çıkmışlardı.
Böyle yapmakta da haklıydılar. Çünkü Ebû Süfyan"ın düzenlediği bu kervanın sermayesi tamamen Mekke"den hicret eden Müslümanların el konulan, gasp edilen mallarından oluşuyordu. Ayrıca kârıyla birlikte Medine"deki Müslümanların aleyhine kullanılacak, onları yok edecek bir savaş için kullanılacaktı.
Rasûlullah (s.a.v) bundan haberdar olduğu için bu kervanı gözetleyip duruyordu, sonunda yolunu kesip el koymak üzere üç yüzden fazla Müslümanla harekete geçti.
Fakat Allah Teala onlardan daha başka bir şey istiyordu. Ebû Süfyan"ın kervanından çok daha önemli bir şey. Müslümanların eliyle küfrün kökünü kesmeyi, müşriklere çok büyük bir darbe indirmeyi istiyordu.
Kervanlarına el konulacağı haberini alarak harekete geçen Mekke müşriklerinin ordusuyla karşılaşmalarını, başta Ebu Cehil olmak üzere şirkin önderlerinden yetmiş kişinin öldürülmesini, yetmişinin de esir alınmasını istiyordu. Ve nitekim de öyle olmuştur.
Birinci Tahrir gösterileriyle sadece Hüsnü Mübarek"in devrilmesini ve ardından yapılan seçimlerle Muhammed Mursi"nin iktidara gelmesini Ebû Süfyan"ın kervanına benzetebiliriz.
Tahrir gösterileri sonrası seçim kazanmak önemli bir şey değildir, olsa olsa Ebu Süfyanın kervanını ele geçirmekten ibarettir.
Hâlbuki Allah Teala Mısırlı Müslümanlardan çok daha başka şeyler istemektedir.
Her şeyden önce Tahrir olayları tamamen Müslümanlar tarafından gerçekleştirilen bir olay değildi, nitekim aynı meydan bu defa İhvan"ın aleyhine dönüşebilmiştir.
İkincisi ve en önemlisi, bugünkü Mısırın gerçek firavunu Hüsnü Mübarek ve ekibi değildir.
Allah Teala Müslümanlara Mısır"ın gerçek firavununun ekonomi ve siyasetin bütün dizginlerini avucunda toplayan ve aynı zamanda dünya emperyalizmiyle sıkı bir ilişki içinde olan Mısır ordusu olduğunu göstermiştir.
Devrilmesi gerekenin, iktidardan alaşağı edilmesi gerekenin hem de bizzat Müslümanların eliyle devrilmesi gerekenin bu firavun olduğunu göstermiştir.
Bu ise İslam dünyasında gerçekleşecek olan çok büyük bir inkılâptır.
Hatta Allah Teala aynı zamanda Mısırla birlikte İslam Dünyasının diğer firavunlarını da Müslümanlara hedef olarak göstermiştir ki, bunların başında Suud ve diğer Arap krallıkları gelmektedir.
Mısırdaki darbeyi desteklemekten öte darbecilere milyarlarca dolar aktarmayı vaad eden, hatta ABD ve İsrail"i dahi İhvan"a karşı kışkırtan bu firavunlar, kendi halklarının önünde hiçbir zaman böylesine suçüstü yakalanmamışlardır. Yıkılıp gitmeleri için şu anda en müsait durumda olduklarını Allah Teala bu şekilde Müslümanlara göstermektedir.
Evet, başta Suud, Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer krallar hiçbir zaman böylesine İslam"a ve Müslümanlara açık bir ihanetle suçüstü yakalanmamışlardır. Şu anda en zayıf günlerini yaşamaktadırlar. Hiç beklenmedik bir anda defolup gideceklerdir Allah"ın izniyle.
Kısacası Ortadoğu"da tarihin en büyük inkılâplarından birisiyle karşı karşıyayız.
Yeter ki Ebû Süfyan"ın kervanıyla avunmayalım, yetinmeyelim, seçim ve sandık hikâyeleriyle uyutulmayalım.
Hem iyice düşündüğümüzde sadece Mısırlı Müslümanlar değildir böyle bir durumla karşı karşıya olan.
doğruhaber