Numan Turâbi/Tevhidhaber
Ebu Zerr’in (r.a.) Çocukları Sokağa Çıkarsa?
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!”(Bakara155)
Yeşil Saray’ın Patronu Şam Valisi Muaviye ve yakınları ümmetin servet ve zenginliğine tahakküm ederken yukarıdaki âyetlere benzer muhtelif deliller üreterek yoksul halka “sabır” telkin ediyordu. Bu ve buna benzer âyetlerin Rasulullah’a (s.a.v.) harf harf vahy edildiğinde Peygamber’in hemen yakınında olan Ebu Zerr Ğiffari r.a. ise Kur’an’ın ve İslâm’ın özüne aykırı şekilde yorumlanmasını ve yönetimsel araç olarak kullanılmasına razı gelmiyor ve Yeşil Saray’ın patronlarına isyan ediyordu. Ve Kur’an’dan şu âyetleri sürekli okuyordu: “Kıyamette, o biriktirilen altın ve gümüşlerin üzerleri cehennem ateşinde kızdırcak da, bu mal toplayanların alınları, yanları ve sırtları bunlarla dağlanacak ve onlara şöyle denecektir; “- İşte bu, nefisleriniz için kasalara tıkıp sakladıklarınız! Artık topladıklarınızın acısını tadın bakalım!” (Tevbe 35), “Onların(Zenginlerin) mallarında (Fakirler için)belli bir hak vardır,” (Me'aric 24). Hz. Ebu Zerr r.a. bu ve buna benzer âyetleri Yeşil Saray’ın sahiplerinin yüzlerine okuyor ve onlara diyordu ki; “Fakirlik bir kapıdan girince din diğer kapıdan çıkar. Sizler servet biriktirerek ve yoksullarla paylaşmayarak insanların önce fakirleşmesine sonra da fakirleşip dinden çıkmasına vesile oluyorsunuz. İnsanların hidayetine vesile olmak nasıl sevapsa insanların dinden uzaklaşmasına vesile olmakta aynı şekilde vebaldir”
Ebu Zerr r.a. sonra da yoksullara hitaben; “ Karnı aç olduğu halde kılıcını kınından sıyırıp sokağa çıkmayana hayret ederim” diyordu. Bu hakkı haykırması ile “fitneci” ilân edilen Ebu Zerr r.a.’nın başına gelenleri bilenler biliyor.
Günümüze gelirsek; Peygamber s.a.v.’in riyazet ve takvasını, sahabenin çileli ve zorlu yolculuğunu kürsülerde anlatarak yoksul halka umut olup oy devşirenler ve bunlara çanak tutan saray mollaları dün olduğu gibi bu günde Ebu Zerrler’in varlığına tahammül edemeyip bitmeyen sürgünlere imza atmaktadırlar. Kendileri lüks ve şatafat içerisinde yaşarken “hak sahibi yoksullara” haklarını vermeyip “ sabır muhterem, sabret Peygamber de yoksulluk çekti. İnşaallah cennette bunların karşılığını alacaksın. Benim oturduğum saraya benzer bir saray istiyorsan hatta daha iyisini istiyorsan günde onbinyediyüzonsekiz bilmem kaç tane tesbih çek cennette alırsın” gibi havuçsal avuntularla dinin kutsallarını uhrevi kapitalizme kurban edenler elbette Ebu Zerr mezhebini kendilerine yaklaştırmazlar ve sürgün ederler.
Ama bir gün gelir de Ebu Zerr’in r.a. çağlar sonraki evlatları ve torunları sokağa çıkarsa ve haklarını almaya kalkarsa o gün hangi mızrakların ucuna hangi Kur’an yapraklarını assanız da inanın ki sizin mızrağınızı ve yaprağınızı hiçbir çuval almayacak. Ve o gün mızrakların ucuna taktığınız yapraklar Ebrehe’nin durumu gibi “yenilmiş çiğnenmiş ekin yapraklarına dönecek”