Kağıthane Belediye Başkanlığı'nın hazırladığı “Osmanlı Belgelerinde Kağıthane” isimli kitap ilginç bilgiler içeriyor. Başbakanlık Devlet Arşivleri'nden belgelerin Osmanlıca'dan transkrip edilmesiyle hazırlanan kitap, sarayın mesiresi, plajı ve eğlence yeri olan Kağıthane'yi anlatıyor.
SARAYA TATLI SU KAĞITHANE'DEN
Kitaba göre Kağıthane'nin şifalı iki ayazması varmış. Muhteşem çayırları, temiz havası ile mesire yeri olarak tercih edilen Kağıthane'ye kentte hastalananlar hava değişimine gelir, şifalı sulardan içer, bir hafta on gün kalır, iyileşip geri dönerlermiş. Kağıthane'nin 1902 yıllarında Dolmabahçe Sarayı da dahil olmak üzere, Taksim, Kabataş, Tünel, Nişantaşı, Şişhane Karakolu, Unkapanı gibi merkezlerdeki 34 çeşmeye tatlı su sağlıyormuş. Top dökümü için en kaliteli çamur Kağıthane'den çıkmaktaymış. Öyle ki yabancı ülkelere mensup tüccarlar geceleri gizlice bu çamuru gemilere yükleyerek götürüyorlarmış. Bunu önlemek için Köprülü Mehmed Paşa ferman çıkarmış.
DOĞUM YAPAN KISRAĞA ÇORBA
Kitaptan öğrendiğimiz ilginç bilgilerden biri de 1922 yılında da Haliç'in temizlenmeye çalışılması. Fakat temizlenme nedeni kirlilik değil, kum. Haliç kumla dolduğu için gemiler iskeleye yanaşamıyormuş, bu nedenle ilgili bakanlık ve kuruluşlardan bir komisyon oluşturulup temizlenmesi istenmiş. Osmanlı Sarayının haraları da Kağıthane'de bulunuyormuş. 1892 yılında buradaki atların nasıl yetiştirileceğine dair 41 maddelik bir talimat yayınlanmış. Bu talimatlara göre halis Arap atları ile ecnebi dul kısraklar çiftleştirilerek cinslerinin muhafazası istenmiş. Doğum yapmış kısraklara dakik denilen bir un çeşidinden yapılan çorbanın 3 gün sabah akşam ılık olarak verilmesi istenmiş. Tayların ürkek olmaması için de davul gibi şeylerle ses çıkartılarak şamataya alıştırılması, altı haftalık taylara isim verilmesi ancak isminin ilk harfinin annesinin isminin ilk harfi ile aynı olması şart koşulmuş.
Kağıthane'den kısa kısa
* 1894 yılında Belgrad köyü Hıristiyan ahalisinin suya haç bırakmasının önlenmesi istenmiş çünkü devam eden hastalığın ahaliye bulaşmasından endişe ediliyormuş.
* 1902 yılında Kağıthane sahiline vuran insan cesedinin Koca Mustafa Paşa mahallesinin muhtarı Cevdet Efendi olduğu ve yapılan incelemede intihar ettiği anlaşılmış.
* 1907 yılında Kağıthane köyü yakınlarında Rumeli ve Batum göçmenlerinin inşa ettikleri otuz hanenin ayrı bir köy olma istekleri reddedilmiş.
* 1905 yılında Hamidiye Etfal Hastanesi'nde yapılan tahlillerde Kağıthane menba sularının mikropsuz, şeffaf, renksiz, kokusuz ve lezzetli olduğu tespit edilmiş.
Yenişafak