Efsane Liderin eşi konuştu

“ Tenvira ile 35 yıldan fazla evli kaldık. Bu 35 yıl içinde en fazla 3 yılı bir ara geçirebildik. Tenvira Patani’yi her şeyden, hatta benden bile fazla seviyordu. Bazı zamanlar Patani’nin Tenvira’nın ilk eşi olduğunu, benim de Tenvira’nın ikinci eşi olduğ

Patani Halkı'nın yıllardır sürdürdüğü özgürlük mücadelesinin en önemli önderlerinden biri olan Kebir Abdurrahman Tenvira 3 hafta önce Şam'da vefat etmişti. Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'daki bir hastanede tedavi gördüğü için eşinin cenazesine yetişemeyen Hamide Muhammed Nur Hanım'ın geçen hafta Şam'a geldiğini öğrendik. Bu büyük dava adamının eşini merak ediyordum ve Tenvira'yı bir de eşinden dinlemek istiyordum. Bütün ısrarlara rağmen şimdiye kadar basın karşısına çıkmaktan kaçınan Nur Hanım, Patanili arkadaşlarımızın ısrarları üzerine röportaj talebimizi kabul etti. Bir akşam vakti 40'dan fazla Patanili Öğrencinin de iştirak ettiği bir programda biz sorduk, Nur Hanım kendisine sorduğumuz soruları cevapladı. Tenvira'dan 13 yaş büyük olan Nur Hanım kültürü, samimiyeti ve zarif davranışlarıyla bize Osmanlı hanımefendilerini anımsattı"

ADEM ÖZKÖSE-ŞAM

-Eşinizi ilk defa ne zaman gördünüz? Bize nasıl tanıştığınızı anlatır mısınız?

Tenvira'nın ismini daha önce birkaç kez arkadaşlarımdan duymuştum. Fakat onu ilk görüşüm bir konferans esnasında oldu. Açeli Ünlü Alim Davut Devril Malezya'ya gelmişti. Ben de Devril'in vereceği konferansı dinlemek için Mescid-i Negara'ya gittim. Tenvira'yı ilk kez Mescid-i Negara'daki bu konferansta gördüğümü hatırlıyorum. Mısırlı Alim Davut Çelebi ve eşi de konferansa gelmişlerdi. Davut Çelebi'nin eşi Tenvira'yla daha önceden tanışıyormuş. Bana Tenvira'yı ilk kez o gösterdi.

-Tenvira'yı ilk defa gördüğünüzde neler hissettiniz? Mesela ondan etkilendiniz mi?

(Gülüyor") İyi bir insana benziyordu. Yanında Patanili öğrenciler de vardı. Onlarla birlikte Devril'in konferansını dinliyordu. Onunla ilgili ilk düşüncelerim olumluydu.

-Bu konferans esnasında mı tanıştınız?

Hayır. Bu konferanstan bir yıl sonra hac için Suudi Arabistan'a gittim. Mısırlı alim Davut Çelebi ve eşi de Hac için Mekke'ye gelmişlerdi. Tenvira'nın konuşma yapacağını duyunca Çelebi'nin eşiyle birlikte Tenvira'nın konuşmasını dinlemeye gittik. Çok güzel bir hitabeti vardı ve konuşmasından çok eğitimli bir insan olduğu anlaşılıyordu. Patani'deki Müslümanların yaşadıklarını anlatıyor, konferansa katılan insanlara Patani'deki cihada destek vermeleri yönünde tavsiyelerde bulunuyordu. Konferans bittikten sonra Çelebi'nin eşi beni Tenvira ile tanıştırdı. Tenvira o gün bize çok nazik davranmıştı. Tenvira bu tanışmadan kısa bir süre sonra Davut Çelebi'nin eşiyle bana haber gönderdi. Evlenmek için benimle görüşmek istiyordu. İlk başta şaşırdım. Çünkü Tenvira'dan böyle bir teklif beklemiyordum. Görüşme teklifini kabul edince 2 kez bir araya geldik ve bu görüşmelerden 3 ay sonra Kuala Lumpur'da evlendik.

-Nasıl bir eşti Tenvira? Bize onun insani özelliklerinden bahseder misiniz?

Konuşmayı çok seven bir kişi değildi ve vaktini daha çok düşünmeye ayırırdı. Bir taraftan Patani'nin özgürlüğü için uğraş verirken, diğer taraftan da eğitimini sürdürmeye çalışıyordu. Sağlıklı olduğu dönemler sabahlara kadar çalışırdı. Özellikle çocuklara çok düşkündü, kendini ziyarete gelen Patanili çocuklarla saatlerce oyun oynardı. Tenvira kolay kolay sinirlenmezdi; fakat sinirlendiği zaman onu sakinleştirmek çok uzun zaman alırdı. Sadece Patani'de yaşanan zulümlere değil, Filistin'de başka İslam Ülkeleri'nde yaşanan zulümlere de çok üzülürdü.

"EN BÜYÜK AŞKI PATANİ'YDİ"
-Evde size karşı nasıldı?

Bana karşı çok nazikti. Bana hediye almayı çok severdi. Fakat o Patani'yi her şeyden fazla seviyordu.

-Kendilerini bir davaya adan adamlarla evlilik genelde zordur. Siz de bu zorlukları yaşadınız mı? Mesela ailesini ihmal ettiğini düşündüğünüz oluyor muydu?

Tenvira Patani'yi her şeyden, hatta benden bile fazla seviyordu. Bazı zamanlar Patani'nin Tenvira'nın ilk eşi olduğunu, benim de Tenvira'nın ikinci eşi olduğumu hissediyordum. Hatta bunu Tenvira'ya birkaç kez söyledim. Tenvira ile 35 yıldan fazla evli kaldık. 35 yıl içinde en fazla 3 yılı bir ara geçirebildik. Tenvira sürekli olarak Mısır'a, Irak'a, Suriye'ye, Libya'ya, İsviçre'ye gidiyordu. Bu ülkelerde çeşitli çevrelerle görüşerek Patani için kamuoyu oluşturmaya çalışıyordu. Ayrıca Tayland Hükümeti tarafından arandığı için sürekli olarak yer değiştiriyordu.

-Kadınlar eşlerinin hep yanlarında olmalarını isterler. Siz de mutlaka eşinizin hep yanınızda olmasını istemişinizdir. 35 yıl süren evliliğiniz boyunca sadece 3 yılı bir arada geçirmişsiniz. Böyle bir duruma katlanmak zor olmadı mı?

Zor tabiî ki. Fakat ben Tenvira ile ne şöhreti, ne de malı için evlendim. Tenvira ile evlenmemin en büyük nedeni onun Patani için mücadele eden bir mücahid olmasıydı. Evliliğimiz boyunca Tenvira'nın cihadına hep saygı duydum ve Tenvira'nın cihadını elimden geldiği kadar desteklemeye çalıştım. Ayrı olduğumuz zamanlar bana birbirinden güzel mektuplar yazardı. Sağlığı bozulana kadar her ay mutlaka bana 2 veya 3 mektup göndermiştir.

-Tenvira ile en son ne zaman görüştünüz?

Vefatından bir hafta önce telefonla görüştük.

-Neler konuştunuz bu görüşmede?

Tenvira çok hasta olduğunu ve beni görmek istediğini söyledi. Ben de o zaman Kuala Lumpur'da bir hastanede tedavi görüyordum. Tenvira'ya hastaneden çıktıktan sonra kendisini ziyaret edeceğimi söyledim. Fakat ben hastaneden çıkmadan önce Tenvira vefat etti. Onu görmeyi ben de çok istiyordum; fakat Allah nasip etmedi.

"PATANİ'YE HİÇ GİDEMEDİM"
-Kocanız hayatını Patani'ye adayan büyük bir lider? Sizin Patani'yle ilginiz hangi boyutta? Mesela hiç Patani'ye gittiniz mi?

Hayır, hiç gidemedim.

-Niçin?

Tayland Hükümeti Tenvira'yı yakalamak istiyordu. Bu nedenle eşim Patani'ye gidersem Budist Tayland Hükümeti'nin bana zarar vereceğinden çekiniyordu. Tenvira'nın Patani'de yaşayan anne ve babası da sürekli olarak Tayland Askerlerinin baskılarına uğruyorlardı. Bir keresinde Tayland Askerleri yine Tenvira'nın Patani'deki evine gelip babasına Tenvira'nın nerede olduğunu sormuşlar. Tenvira'nın babası; "Oğlumu bulursanız benden de Tenvira'ya selam söyleyin, ben de uzun zamandır Tenvira'yı göremiyorum" demiş. Tenvira bu olayı anlatıp sürekli gülerdi. Patani'ye gidemesem de hayatım boyunca hep Patani Halkı'na destek olmaya çalıştım ve Malezya'da yaşayan Patanili Öğrencilerin eğitimleriyle ilgilendim. Tenvira eğitime çok önem veren bir insandı. Bu nedenle benim Malezya'da kalıp Patanili mülteci kadınların eğitimleriyle ilgilenmemi istiyordu. Hastalığı döneminde bile Malezya'dan ayrılmamı, Patanili Mülteciler için Patani'de yaptığım çalışmaları bırakmamı istemedi.

-Tenvira, Patani Halkı için ne ifade ediyor? Ayrıca Patanililer Tenvira'yı niçin bu kadar çok sevdiler?

Tenvira Patanililere tıpkı bir öğretmen gibi dünyadaki en değerli çabanın özgürlük için mücadele etmek olduğunu öğretti. Patanililer dinleriyle, dilleriyle, kültürleriyle kendilerinin Tayland toplumundan farklı bir toplum olduğunu fark ettiler. Tenvira hep Patani Halkını ayakta tutan en büyük değerin İslam olduğunu anlatmaya çalıştı. Tenvira Patani'yi çok sevdiği için Patanililer de Tenvira'yı çok sevdiler. Bu nedenle Patanililer Tenvira'ya "baba" diyorlardı. Tenvira hayatı boyunca Patani Halkı'na babalık yaptı ve onları Budist Tayland Hükümeti'nin zulmünden korumak için uğraş verdi.

-Tenvira'nın Tayland Hükümeti tarafından zehirlendiği ve vefat sebebinin şeker hastalığı değil, zehirlenme olduğu yönünde iddialar da var. Bu konu ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Tenvira Budist Tayland Hükümeti tarafından birkaç kez zehirlenmek istendi. Biz Mısır'da kalırken Tenvira'ya bir hediye çantası gelmişti. Çantanın içinde elbiseler vardı. Tenvira bu durumdan şüphelendi ve çantayı açmadı. Daha sonra çantadaki elbiselerin zehirli oldukları ortaya çıktı. Başka bir olayda da yine Mısır'da Tenvira'nın yemeğine Taylandlı ajanlar tarafından zehir katılmıştı. Tenvira yemekten bir kaşık aldıktan sonra yemeğin içinde zehir olduğunu fark etti. Bu olaydan 6 ay sonra Tenvira hastalandı ve eşimin sağlığı bir daha düzelmedi. Suriye'deki doktorlar Tenvira'nın şeker koması nedeniyle vefat ettiğini söylüyorlar; fakat ben onun zehirlenme sonucu vefat ettiğini düşünüyorum. Çünkü Tenvira'nın sağlığı zehirlenme olayından sonra bir daha düzelmedi.

"PATANİ'NİN EĞİTİMLİ KADINLARA İHTİYACI VAR"
-Bize biraz da Patanili kadınlardan bahseder misiniz? Patani toplumunda ve bağımsızlık mücadelesinde kadının yeri nedir?

Patanililer kadına çok önem veriyorlar. Patanili kadınlar bir çok alanda erkeklerden daha da etkilidir. Mesela Patani'de ticaretle uğraşan kadınların sayısı erkeklerden hiç de az değil. Özellikle eğitimli kadınlar Patani'nin özgür olması için büyük çaba gösteriyorlar. Mücahidler için para topluyorlar, Patani'nin özgür olması için gösteriler düzenliyorlar, kocalarını direnişe katılmaları için teşvik ediyorlar. Budist Tayland Hükümeti Patani kadınını eğitimsiz bırakmak istiyor. Biz de yaptığımız çalışmalarla Patanili kadınların eğitim düzeylerini arttırmaya çalışıyoruz. Patanili kadınların eğitim düzeyleri artarsa özgürlük mücadelesine katılan gençlerin sayısı çok daha fazla artacak. Türkiye Halkı'ndan özellikle eğitim çalışmalarımızda bize destek olmalarını istiyoruz.

-Türkiye'ye birkaç kez ziyaret yaptığınız öğrendik. Nasıl buldunuz Türkiye'yi?

İstanbul'daki mescidler çok güzeldi; fakat Türkler İslam'dan çok uzaklaşmışlar. Ülkenize yaptığım ziyaretler esnasında Türkler de yoğun bir Batı özentisi gözlemledim. Türkler Osmanlı'nın adetlerinin bir çoğunu terk etmişler. Giyimlerinde, davranışlarında Batılılara benzemeye çalışıyorlar. Türkiye'de bulunduğum dönemlerde başörtülü kızların okullara alınmadığını öğrenince çok şaşırdım. Malezya'dan bir arkadaşımın Ankara'daki bir üniversitede ders veren kızı vardı. Ankara'ya gidince onu da ziyaret ettim. Şok şaşırdım, başörtüsü takmıyordu. Bu kızı Amerika'da da ziyaret etmiştim, Amerika'da başörtülü olarak derslere giriyordu. Kendisine niçin başörtüsünü çıkardığımı sorduğumda, Türkiye'de başörtülü bir şekilde üniversitelerde ders vermenin yasak olduğunu söyledi. Türkiye gibi bir İslam Ülkesinde başörtüsünün yasak olması bize çok garip geliyor. Çünkü sizin dedeleriniz yıllarca İslam'ın koruyuculuğunu yaptılar.

-Siz aynı zamanda Malezya'nın ileri gelen alimelerinden birisiniz. Müslüman kadınların toplum içindeki yerleri hep tartışılıyor. Kimileri kadının evde oturup çocuklarını yetiştirmesi gerektiğini savunurken, kimileri de kadının toplumsal hayatta son derece aktif şekilde görev almasını istiyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Müslüman kızlar eğitimli olmalılar ve sürekli olarak kendilerini geliştirmeliler. Kendilerini geliştirirken hayâlarını, ahlaklarını korumaya da özen göstermeliler. Özellikle Avrupa'da eğitim gören Müslüman kızların ahlaki yapıları kısa bir süre sonra bozulmaya başlıyor. Avrupa'ya yaptığım geziler esnasında buna çok şahit oldum. Müslüman kızlarımız kendilerini koruyarak toplumsal hayatta da aktif bir şekilde görev almalılar. Annelik bir Müslüman kadın için en güzel görevdir. Fakat Müslüman kızlar sadece anne olarak kalmamalılar. Hayâlarını koruyarak öğretmen, doktor veya yönetici olmaya gayret göstermeliler. Eğitim çok önemli" Kızlarımız anne olabilirler, fakat eğitimlerini asla aksatmamalılar.

-GERÇEK HAYAT DERGİSİ-

Hamide Muhammed Nur Kimdir?
1926 yılında Malezya'da doğan Hamide Muhammed Nur orta ve lise eğitimini Malezya'da tamamladıktan sonra üniversite eğitimi için Endonezya'ya gitti. Endonezya'da ilk olarak İslami İlimler Üniversitesi'nde eğitim gören Nur Hanım, 10 seneden fazla bir süre İslami İlimlerin çeşitli alanlarıyla ilgilendi. Daha sonra Malezya'ya geri dönen Nur Hanım, 3 yıl da Malezya'da okudu. Uzun yıllar süren eğitim sürecinin ardından Malezya'nın Başkenti Kuala Lumpur'daki Mescid-i Negara'da haftalık konferanslar vermeye başlayan Nur Hanım, kısa sürede Malezyalı hanımlar arasında büyük bir ün kazandı. Kebir Abdurrahman Tenvira'dan 13 yaş büyük olan Nur Hanım, Tenvira ile evlendikten sonra Malezya'da yaşayan Patanili mültecilerin eğitimleriyle ilgilenmeye başladı. Kebir Abdurrahman Tenvira ve Hamide Muhammed Nur'un 35 yıl süren evliliklerinden çocukları olmadı.

Medya-Makale Haberleri

Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak
Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı