Peygamber Efendimiz, damadı Hz. Ali’ye evlenme giderleri, mehir ve düğün harcamaları hususunda son derecek anlayışlı davranmıştır.
Bir ailenin asgari ihtiyaçları karşılanmış; yuvanın kurulmasında mütevazı bir anlayış sergilenmiştir. Bu durum ailelerin evlenecek gençlere maddi ve manevi anlamda destek olmaları ve ihtiyaçlarını karşılamaları hususunda orta bir yolu izlemeleri gerektiğini göstermektedir. Örneğin Hz. Ali’nin, Rasulullah’ın kızı Fatıma’ya çeyiz olarak aldığı eşyaları şu şekilde bildiriliyor: Kadife kumaş, su kabı ve kenarları süslü yastık... Ayrıca Hz. Ali’nin verdiği mehirlerle bir sedir, bir yün yatak, bir hurma lifi minderi, bir kilim, bir yatak örtüsü, bir su kabı, bir takım elbise alındı. (Nesai, Sünen, 81)
Bu örnekler bize maddi imkansızlıklar nedeniyle mutlu bir yuvanın kurulmasına aileler tarafından engel olunmamasını da göstermektedir. Evlilikte esas olan maddi üstünlüklere dayalı yapay mutluluklar değil; dini ve ahlakî değerlerden güç alan yaratılış, kültür, gönül ve zihin uyumunu örnek alan genç çiftlerin yuva kurmalarıdır.
Resulullah, düğün gecesi Hz. Ali’nin kapısına gidip kapıyı çaldı. Ümmü Eymen kapıyı açtığında, “Kardeşim burada mı?” diye sordu. Ümmü Eymen, “Nasıl olur? Hz. Ali’yi hem kardeş olarak çağırıyorsun hem de kızını onunla evlendiriyorsun!” dedi. Hz. Peygamber “Söylediğim gibi” dedi ve ardından da “Esma binti Umeys de burada mı?” diye sordu. “Evet!” deyince, “Sizler Peygamber’in kızına olan saygınız için mi buradasınız?” buyurdu. Yine “Evet!” cevabını alınca, “Çok iyi!” dedi ve hayır duasında bulundu. Rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber, kızı Hz. Fatıma ve damadı Hz. Ali için şöyle duada bulundu: “Allah’ım, bu ikisini herkesten daha çok seviyorum. Rabb’im sen de onları sev, evlatlarını ve nesillerini mübarek ve kutlu kıl.
Kendi katından onlar için bir koruyucu tayin et. Bu ikisini ve evlatlarını şeytanın şerrinden senin korumana bırakıyorum.” Ardından Hz. Fatıma için dua etmiş ve onu övücü güzel sözlerle gönlünü almıştır. Gönüller sultanı Peygamber’imiz (sas) Hz. Fatıma’ya, “Kızım Allah senden kusur ve kiri atmış, seni temiz ve masum kılmıştır.” diye buyurdu. (İbn Sa’d, Tabakat, 23)
Bu örnekte Hz. Peygamber’in Hz. Ali’yi gönül ve ahiret kardeşliği yakınlığıyla hem oğlu hem can bağıyla bağlı kardeşi vasfıyla bağrına bastığı görülmektedir. Aynı zamanda Hz. Peygamber düğün gecesi kızının yanında ona destek olup Fatıma’yı teskin eden kimselere de hayır duada bulunmaktadır. Bu örnekte en çarpıcı nokta ise Hz. Peygamber’in kızı ve damadı için ayrı ayrı saadet ve hayır duasında bulunmasıdır.
Evlenecek çiftlere moral vermeliyiz
Hz. Peygamber, kızının en mutlu gecesinde yaptığı dualar ve övücü sözlerle yeni bir hayata mutlu bir başlangıç yapması noktasında kızına moral vermiştir. Bizler de yeni evlenecek ve evlilik bağıyla birbirine bağlanmış çiftlere yuvalarını mutlu ve sağlam temeller üzerine kurmaları için manevi destek sağlamalıyız. Onları güzel sözlerimiz ve tavırlarımızla iki cihanda beraber olacakları bir evliliğe hazırlamalıyız. Evlenecek ve evlenmiş çiftler için yapacağımız hayır, saadet ve bereket dualarını gönüllerimizden hiç eksik etmemeliyiz. Âlemlerin efendisi Peygamber’imiz mutlu günlerinde de sıkıntılı ve acılı anlarında da kızı Hz. Fatıma’ya ve damadı Hz. Ali’ye hakkı ve sabrı tavsiye ediyordu. Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın ortak yaşamı, Rasulullah’ın değerli gölgesinde en zor geçim şartlarında kanaat ve sabırla geçiyordu. Evin beyi ve hanımı işlerde birbirlerine yardımcı oluyorlardı. Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın kurduğu ailenin en mutlu geçim kaynakları kanaat, sabır ve dayanışmaydı.
En mutlu geçim kanaat, sabır, dayanışma, karşılıklı sevgi, saygı ve anlayıştır.
Hz. Peygamber’in damadı Hz. Ali’nin bir aile reisi olarak geliri sadece ordu hizmetlerindendi. Ancak bu gelirler Arap yarımadasında kalan seferlerden elde edildiğinden çoğunlukla, alelade bir işçinin ücretinin altında kalıyordu. Her çocuk doğduğunda Hz. Peygamber bu geliri biraz artırıyordu; ama bu da ferahlık getirecek bir miktar olmaktan çok uzaktı. Yine de Hz. Fatıma, ev işlerinden dolayı çok yoruluyordu. Bu sebeple babasından kendisi için bir yardımcı istemişti. Hz. Aişe bu olayı şöyle anlatıyor: Hz. Ali şöyle arz etti halini: “Ey Allah’ın Resulü, su çekmekten omuzlarım, göğsüm ağrıdı.” Hz. Fatıma da şöyle arz etti halini: “Benim de un öğütmekten ellerimin içi kabardı. Ey Allah’ın Resulü lütfetseniz de alınan esirlerden bir tane verseniz, bize yardımcı olsa...” Resulullah onları dinledikten sonra şu cevabı verdi: “Vallahi öyle bir şey yapamam. Suffa ehli açlıktan kıvranır ve onlara yedirecek bir şey bulamazken sizin bu isteğinizi karşılayamam. Esirleri serbest bırakıp alınacak fidyelerle Suffa ehlini doyuracağım. Size o istediğinizden daha hayırlı bir şey, Cebrail tarafından öğretilen bir duayı öğreteceğim: Her namazın ardından on kere ‘Sübhanallah’, on kere ‘Elhamdülillah’, on kere ‘Allah-u Ekber’ deyin. Ayrıca bunları yatağınıza girdiğinizde otuz üç defa tekrarlayın.” buyurmuştur. (Müslim, Sahih, Kitabü’l-Zikir, 80)
Bu örnekler bizlere ailenin en mutlu geçiminin kanaat, sabır, dayanışma, karşılıklı sevgi, saygı ve anlayış olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda bu örnekler evin beyi ile hanımının özellikle zor günlerinde karşılıklı anlayış, adaletli bir iş bölümü, daha güçlü bir sevgi ve saygı bağı ile birbirlerine bağlanmaları gerektiğini göstermektedir.
Tartışmalar oluyor; arayı Resulullah buluyordu
Her evlilikte eşler arasında ufak tefek tartışmalar olduğu gibi Hz. Ali ile Hz. Fatıma arasında da oluyordu. Bu tartışmalar büyümeden kapanıyor ya da Hz. Peygamber’e intikal ediyordu. Hz. Peygamber de onları sorgulamadan, yargılamadan, sözlerini kesmeden, onlar sözlerini bitirmeden herhangi bir yorum yapmadan dinliyor; sorunlarını çözümlüyor ve aralarını düzeltiyordu.
Amr bin Said’den nakledildiği üzere bir gün Hz. Fatıma, kocasının sert davranmasından ve zorluk çıkarmasından dolayı “Seni Peygamber’e şikâyet edeceğim.” deyip evden çıkınca, Hz. Ali de Fatıma’nın peşinden gitti. İkisi birlikte Hz. Peygamber’in huzuruna vardılar. Hz. Fatıma, kocasından şikâyetçi olduğunu babasına söyledi. Hz. Peygamber, Hz. Fatıma’yı hoşnut etmeye çalıştı ve Hz. Ali’ye de ona daha yumuşak ve dostça davranmasını tavsiye etti.
Hz. Ali, eşi ile birlikte eve dönerken “Allah’a yemin ederim bundan sonra sana istemediğin bir şeyi yapmayacağım.” dedi. (İbn Sad, Tabakat, C.8, s.26) Hz. Peygamber, Hz. Ali’nin hatasını anlamasını sağlayarak genç çiftin arasını düzeltmişti. Hz Ali ve Fatıma-ı Zehra'nın evinde huzur herdaim hakimdi.