Çok anlattım ama; “iki kör”ün hikayesini “tam yerine rast geldiği” için, yine anlatacağım...
Hikâye malûm...
Körlerden biri, diğerini; “Dolmaları niye çift çift yiyorsun” diye suçlamış...
Öteki; “Ulan Allah’tan kork” demiş;
“Sen kör, ben kör, nereden çıkardın dolmaları çift çift yediğimi?”
Arkadaşını itham eden kör demiş ki;
“Ben öyle yiyorum da!”
NEREDEN BİLİYORSUN?
Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın dünkü yazısını okuyunca, her nedense bu hikâye geliverdi aklıma?..
Ekrem Dumanlı, “Nefret dilinin sonu” başlıklı dünkü yazısında demiş ki; “Bugün kullanılan zehirli dil, olsa olsa şiddet doğurur maazallah... Hafta içinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı, muhtemel şiddetin işaret fişeğidir!”
Sormak lâzım Ekrem Bey’e;
“Kılıçdaroğlu’na atılan yumruğun, muhtemel bir şiddetin işaret fişeği” olduğunu nereden biliyorsun?..
Böyle bir “emare” mi var, yoksa “müneccim”liğe mi soyundun?..
Ama ben, kime soruyorum ki;
Ekrem beyimizin, zaten böyle bir “kabiliyeti” var!.. “Rüyasında” mı görüyor, yoksa “kulağına birileri mi fısıldıyor” bilinmez, ama, her nasılsa, “olacakları” çok çok önceden biliyor!..
“5 YIL SONRA”SINI BİLMİŞTİ!
Bilmem hatırlar mısınız;
26 Aralık 2013 tarihli Akit’in sürmanşetinde, “Müneccim Ekrem” başlıklı bir haber vermiştik...
Niye “Müneccim Ekrem” dedik?..
Çünkü efendim;
Ekrem Dumanlı, “5 yıl önce” yani 29 Aralık 2008’de kaleme aldığı bir yazıda; adeta; “AK Parti Hükümeti’nin bitirilmesi için 17 Aralık’ta başlatılan kirli operasyonda başvurulan yöntemler”i tek tek sıralıyor ve diyordu ki;
l Seçimin meşruiyetini tartışmaya açmak
l Yoksulluk haberleri ile felaket tellallığı yapmak
l Yolsuzluk iddiaları ile kamuoyu oluşturmak
l İstenmeyen sonuca yargı yoluyla gölge düşürmek
l İstenmeyen partinin güçlü olduğu yerlerde rakip siyasi partileri desteklemek
l Mahalle baskısı oluşturmak ve Türkiye’yi dışarıya jurnallemek
l Yandaş medya suçlamasıyla ezber bozan medyayı sindirmek.
Söyleyin Allah aşkına;
“AK Parti’yi bitirmek” için 17 Aralık’ta sahneye konulan “psikolojik harp taktikleri” ve “siyaset mühendisliği” çabaları, aynen “Ekrem Dumanlı’nın yazdıkları gibi” olmadı mı?..
Hepsini gördük, yaşadık...
l Özellikle “Gülen Cemaati’nin medya organları”, 17 Aralık’tan itibaren “yoksulluk” haberleri ile “felâket tellâllığı” yapıp, “yolsuzluk” iddiaları ile “kamuoyu oluşturmaya” çalışmadılar mı?..
l “İslamcı!.. Muhafazakâr!.. Yandaş!.. Partizan!.. Havuz medyası” diyerek, “17 Aralık tezgâhı”nı bozan medyayı “sindirmeye” çalışmadılar mı?..
l “İstenmeyen parti”nin güçlü olduğu yerde, “rakip siyasi partileri” yani CHP’yi, MHP’yi, SP’yi, BBP’yi ve hatta BDP’yi desteklemediler mi?..
l “İstenmeyen sonuç”(!) ortaya çıktığında, “yargı yoluyla gölge düşürmeye” çalışmadılar mı?..
l Today’s Zaman ve “twetter militanları” kanalıyla Türkiye’yi dışarıya jurnallemediler mi?..
Bırakın “Jurnalleme”yi;
Fetullah Gülen’in fahri başkanı olduğu Barış Adaları Enstitüsü tarafından, “yabancı ülke temsilcileri”ne birer “mektup” gönderilerek, Türkiye karalanıp; “90 yıllık demokrasi krizde” denilmedi mi?..
Bu da yetmedi;
Rayına girmeye başlayan “Türk-Ermeni ilişkileri”ni hedef alıp; gündemde bile olmayan “Sözde Soykırım Tasarısı” hazırlayan Amerikalı Senatör Robert Menendez’i, oylamadan bir gün önce, Cemaat’in ABD’deki çatı kuruluşu olan Türk-Amerikan Birliği’nin “gala yemeği”nde ağırlamadılar mı?..
Örnekler çok...
Bütün bunlar oldu!..
Hem de;
Ekrem Dumanlı’nın, 5 yıl önce yani 29 Aralık 2008’de “öngördüğü strateji”ye uygun olarak!..
TAHMİN Mİ, PLÂN MI?
Söyleyin hele;
“5 yıl sonra olacakları, 5 yıl önceden görmek” bir “müneccimlik” midir, “uygulamaya konulan bir plân”dan haberdar olmak mıdır, yoksa; “dolma”ları çift çift yiyen “kör”ün dediği gibi; “Ben öyle yiyorum da!” demek midir?..
Dumanlı’nın 5 yıl önce yazdığı ve “7 madde” halinde sıraladığı “olacaklar”dan bir teki bile gerçekleşmemiş olsaydı, “tahminleri tutmadı” diyebilirdim!.. Ama birader, 7’sinde de “tam isabet” olmaz ki!..
Dolayısıyla;
Dumanlı’nın yazdıkları, bir “tahmin” ve “öngörü”nün, hatta “duyum”un çok çok ötesinde, bir “bilgi”ye dayanıyor olmalıdır!..
İyi de;
“Bilginin kaynağı” kim?..
Acaba; “5 yıl sonra sahneye konulacak stratejiyi planlayanlar” mı?!?..
ONLAR ÇOK MU SEVİYELİ?
İşte bunları düşünerek ve Ekrem Dumanlı’nın “müneccim”(!)liğine de itibar ederek diyorum ki; “Ekrem Dumanlı yazıyorsa, vardır bir bildiği!”
“Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı, muhtemel şiddetin işaret fişeğidir” diyorsa, “ufukta bir şiddet var” demektir!..
Öyle ya; Dumanlı boşa konuşmaz!..
Ağustos 2013’te, Hacıbektaş’ta, hem de “CHP’li bir gazeteci” tarafından “yumruklu saldırı”ya maruz kalan Bekir Bozdağ için “muhtemel bir şiddetin işaret fişeği” demeyen Ekrem Dumanlı, Kılıçdaroğlu’na atılan yumruğu “şiddetin işaret fişeği” olarak görüyorsa; durup, düşünmek lâzım!..
Dumanlı, bu saldırıyı;
“Hakaret”lere, “nefret söylemi”ne ve hatta “soykırım dili”ne bağlıyor!..
Hakaret, nefret ve soykırım!!!..
Peki, kime karşı ve kimden?..
Başbakan Erdoğan’ı suçluyor Dumanlı... Kemal Kılıçdaroğlu ve Fetullah Gülen’e karşı; “nefret ve soykırım dili” kullanıldığını iddia ediyor!..
Peki, adama sormazlar mı;
Erdoğan’a, “Firavun!.. Karun!.. Tımarhanelik deli!.. Hain!” diyen ve oturduğu yere “raptiye” konulmuş gibi havalara zıplayıp, “beddua” yağdıran Fetullah Gülen değil miydi?..
Başbakan Erdoğan’a; “4 bakan, bir Başçalan” diye hakaret eden CHP Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu değil miydi?..
Ne yani;
Fetullah Gülen ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözleri; “Hakaret, nefret ve soykırım dili” değil midir?..
Yoksa onlar, Ekrem’in “koruma ve kollama”sı altında mıdır?..
Erdoğan’ın sözleri “seviyesiz suçlama, yalan ve iftira”dır da, Fetullah Gülen ve Kılıçdaroğlu’nun sözleri çok mu seviyelidir?..
YENİ BERKİN’LER Mİ?
Dedim ya; Ekrem Dumanlı bir şey söylüyorsa, ona itibar etmek lâzımdır... “Bugün kullanılan dil şiddet doğurur!.. Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı, muhtemel şiddetin işaret fişeğidir” diyorsa, bu “öngörü”(!)leri hiç de yabana atmamak gerekir!..
Demek oluyor ki;
“Muhtemel şiddet kapıda”dır!..
İyi de;
Seçimler yapılmış, “ortalık durulmaya” başlamışken, “şiddet” nereden gelecek, “kimden” gelecek?..
Tam bunu düşünüyordum kiii...
Dün gelen ve bugün 1. sayfamızda verdiğimiz haber; Dumanlı’nın bahsettiği “muhtemel şiddet”in işaret fişeği midir acaba?..
Haber, özetle şöyle:
“Gezi kalkışmasında terör estiren kirli sol örgütlenmeler yeni Berkin Elvan’ların peşinde koşuyor... Daha çok Ezilenlerin Sosyalist Partisi ile birlikte hareket eden Liseli Öğrenciler Birliği adı altında sosyal medyada örgütlenen bir grup, 1 Mayıs’ta gençleri polisle çatışmaya teşvik ediyor.
Sol yapılanmaların tüm eylemlerinde boy göstererek adeta oyuncağı haline gelen LÖB, öğrenci sorunlarından daha çok siyaset ve ideoloji anlamında ön plana çıkıyor. Gezi Parkı kalkışmasında aktif şekilde yer alan LÖB yapılanmasının polisle çatıştığı ve küçük yaştaki çocukları ön saflara sürerek kullandığı belirlenmişti.”
Dumanlı’nın sözünü ettiği “muhtemel şiddet” bu “hazırlık” olabilir mi acaba?..
Malûm, kendileri “Gezi kalkışması” esnasında “sessiz” kalarak, eylemlere “zımmen destek” vermişler, hatta Cemaat’in bazı kalemleri; “Evet, Gezi’ye destek verdik” itirafında bulunmuştu!..
Tüm bunlar göz önüne alındığında, Ekrem Dumanlı’nın yazdıkları; acaba “İki Kör’ün hikâyesi” ile izah edilemez mi?..
“Ben öyle yiyorum da!!!”
****************************************************
Ben demiyorum, CHP’liler diyor... Peki ne diyorlar?
* İzmirli 3 avukat: CHP, Kemalizm’den vazgeçerek demokrat olunacağını sananların partisi değildir ve olmayacaktır. Türk devriminin temellerinin atıldığı, CHP’nin tek parti dönemini savunmak bir yana, bizzat Genel Başkandan başlayarak tek parti dönemini sürekli suçlayan bir söylem geliştirilmiştir.”
* Birgül Ayman Güler: “Biz, seçim sürecinde Türkiye’yi en büyük zararlara uğratan unsurla, yani cemaatle resim verdik. Cemaat, bir deniz kabuklusudur. Kabuklular balinaya yapışmadan hayatlarını sürdüremiyor... Bizim adaylarımız cemaat televizyonlarında propaganda yapmaya başladıysa, bizim izlediğimiz televizyonlarda Fetullah Gülen reklamları boy göstermeye başladıysa, eğer cemaatin ileri gelenleri ‘biz CHP’ye oy vereceğiz’ diye konuşmaya başladıysa, o zaman bu kabuklu bize yapışmıştır demektir.”
l Nur Serter: “AKP yerel yönetimlerde başarılıdır ve insanları kucaklayıcıdır. Herhangi bir AKP’li belediyenin kapısını çalan herkes buyur ediliyor, çay ikram ediliyor, sorunu not alınıyor. CHP’li belediyeler de; özellikle kendinden olanlara karşı tarafsız olayım kaygısıyla dışlayıcı ve onlara yabancılaşan bir politika izliyor. (...) Bu gelenek, tabanımızın, üyelerimizin, örgütlerimizin önemli ölçüde şevkini kırıyor.”
Dedim ya;
Ben demedim, bunları CHP’liler dedi.
yeniakit