Asil bir mücadele idi başlatılan. Ya sağcı ya solculuktan, ne sağcı ne solculuğa diyerek Muhammedi İslam’ı dava edinmiştik.
Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar karış karış dava anlatılmış, yıkılıp yakılarak adeta küle dönmüş medeniyet öbeklerine üfürülerek kıvılcımlar tutuşturulmuştu. Her ayağa kalkma asker postalı ile çelmelenmiş, aynı kulvarda yarıştıklarımız mağlup olacaklarını anladıkça karşımıza Amerika’nın çocuklarını çıkarmışlardı.
Ta ki içimizden birilerinin direnci kırılana kadar. Direnci kırılanlarımız şu veciz(!) cümle ile yenilgilerini itiraf ederek bizden ayrılmışlardı: 'Bizler yenilmiş bir medeniyetin çocuklarıyız'.
İbn-i Haldun: "Yenilmiş medeniyetin çocukları gâliplerin erdeminden bahseder." Demişti çağlar öncesinde!
Celladına: “Dünya barışı için son elli senede dünyada en çok Amerikalılar kendi çocuklarını feda etmişlerdir. Diye övgüler düzen ve celladınca madalyalarla ödüllendirilen bir sürü yenilmişlerle yönetilmeye başladık maalesef.
Galip zalimler, kimi İslam ülkesinde totaliter rejimlere geçit verip desteklerlerken, kimine ise demokrasi getiriyoruz diye ya gökten bomba olup yağıyorlar masumların, bebeklerin, kimsesizlerin üzerine ya da palet palet geçiyorlar ırzların, namusların üzerinden. Ümmeti Muhammed acınacak hale gelmiş, ellerine tutuşturulan silahlarla kardeşlerini vurmak, yok etmekle meşgul.
Bizler yenilmiş ve hatta kendi kendini yemiş bir medeniyetin çocukları olarak, “galiplerin erdemlerinden bahsedip”, ey büyük Amerika, ey büyük batı uygarlığı, sizin kurmuş olduğunuz muasır medeniyetler seviyesine çıkacağımıza azmü, cezmü, kast eyledik, ne olur bizi de aranıza alın, zulüm medeniyetinize, vahşetinize, barbarlığınıza ortak edin diye kul kapısında bekler gibi yalvaran gözlerle efendilerimize bakmaya, iltifatlarını havada kapışmaya zorlandık, şartlandırıldık on yıllarca!!!
Onlar tabii ki bu iltifatları, övgüleri, beklentileri karşılıksız bırakmadılar. Dünyaya barış(!) getirmek için ortaklık talebimizi kabul ederek bizi BOP eş başkanlığı ile ödüllendirdiler. Afganistan, Irak ve Suriye’nin işgalinde rol ve görev verdiler. Öyle ki, Suriye’nin talanı için bizimle ortak ordular kurdular.
BOP’un en önemli amacı İsrail’in önündeki tehlikeleri bertaraf ederek güvenliğini garantiye almaktı. 28 Şubat döneminde Amerika’nın çocukları Ezher Üniversitesinin denkliğini ve çocuklarımızın aldıkları diplomaları iptal etmişlerdi. Çünkü Ezherde İhvan Müslüminden etkilenme tehlikesi(!) vardı. İhvanı Müslümin demek HAMAS demekti. Şimdi de El Mustafa Üniversitesinin denkliği İptal edildi. Çünkü Siyonist bir site El Mustafa tehlikesine dikkat çekmişti:
El Mustafa Üniversitesi Türkiye temsilciliği Dünya Kudüs Günü Münasebetiyle “KUDÜS EKSENİMİZDİR” konulu konferanslar düzenlemektedir. İsrail’i ilk tanıyan, NATO üyesi bu ülkede 6 Eylül 1980 tarihli Kudüs mitinginden dolayı darbe yapılmış, Kudüs gecesi nedeniyle postmodern darbe yapılmış Sincan’da tanklar yürütülmüştür. El Mustafa Üniversitesi Türkiye temsilciliğinin “KUDÜS EKSENİMİZDİR” konferansını görmezden gelmesi beklenemezdi. (Emin Güneş - Hürseda Haber)