Emin Güneş : Birinci Uluslararası Şehit Süleymani Mektebi Kongresi'nden Notlar

İslami Analiz.com yazarı Emin Güneş'in yazısını iktibas ediyoruz

3, 4 ve 5 Ocak 2023 tarihlerinde Tahran’da düzenlenen Uluslararası Şehit Süleymani Mektebi Kongresi'ne iştirak ettik. Şehadetin üçüncü yılında uluslararası kongrenin birincisi düzenlenmişti. Bu yazımda kısaca kongreden bahsetmek istedim.

Kongreye dünyanın bütün renkleri katılmıştı diyebilirim. Asya, Avrupa, Afrika’dan farklı renk, dil, din ve mezheplerden katılım olmuştu. Özellikle Filistin, bütün örgütleri ile oradaydı. Fetih, Hamas, İslami Cihad ve diğerleri!

Kongre konuları çok çeşitli ve kapsamlı idi. Aynı anda birden çok salonda şehit Hacı Kasım Süleymani’nin farklı yönleri üzerinde konunun uzmanlarından oluşan komisyonlar çalıştaylar düzenliyorlardı. Bizim katıldığımız İran dışından gelen misafirlerin katıldığı kongre oturumlarında da benzer şekilde şehidin farklı yönleri üzerinde konuşmalar yapıldı. Kısaca üç günümüz çok bereketli geçti diyebilirim.

Kongre salonunda sergilenen sırf Şehit Kasım Süleymani konulu irili ufaklı onlarca kitap şimdiden piyasaya çıkmıştı. Hala da farklı ülkelerde farklı dillerde kitaplar makaleler yazılmaya devam ediyor.

O’nu bu kongreler vasıtasıyla yakından tanıdıkça bilmediğimiz nice üstün vasıflarının olduğunu anlıyoruz. Mesela O’nun dış politika ve uluslararası ilişkilerindeki başarılarını anlatan eski İran dış işleri bakanının anlatımlarına göre sanırsınız ki O hayatını savaş alanlarında değil de diplomasi koridorlarında geçirmiş bir dış politika uzmanıdır.

Bir tarihçi olarak yazının icadından günümüze geçen 5.000 yılda Şehit Süleymani emsali bir komutana tarihte rastlamadım. Çok büyük savaşlar kazanan topraklarını genişleten hükümdarlar biliyorum. Ama bunların emsalleri çoktur. Bunlar çekirge sürüsü misali ordularının çokluğu ve günün şartlarına göre silah üstünlüğü ile birçoğu da insan öldürmedeki merhametsizliği ile bu zaferleri(!) kazanmışlardır.

Şehit Kasım Süleymani’nin emsalsizliği şuradan kaynaklanıyor. Tarihte gördüğümüz hükümdarlar genellikle hükümdar çocuğu idiler. Şehidimiz bir köylü çocuğu. Askeri okullarda eğitim görmemiş, bütün eğitimini savaş alanlarındaki pratiği ile kazanmıştır. Nice büyük generaller yıllarca teorik savaş bilgisi almış mükemmel bilgi donanımına sahip olmuş ama asla savaş alanı görmemiştir. Bu donanımları nedeniyle servet ve bolluk içinde yaşamış ancak hiç savaşmamış iken şehidimiz çocukluk yılları hariç ömrünün tamamını savaşlarda geçirmiş ama son derece kısıtlı ve tasarruflu bir hayat yaşamıştır.

Mücadelesinde Allah’a, Resulüne ve Veliyyül emre sadakati nedeniyle sünnetullaha uygun olarak asıl desteğini Rabbinden almış, normal şartlarda imkânsız denilebilecek zaferlere imza atmıştır. Her zaman en kısıtlı şartlarda, düşmanın orantısız gücüne rağmen galip gelmiştir.

Dünyanın bütün generalleri ulusal bayraklarını en yükseklere çıkarmak için mücadele ederken Şehidimiz Resulullahın sancağını yüceltmek için savaşmıştır. Irk ve mezhep prangalarını kırmış, ümmetin zulüm ve işgalden kurtulmak için mücadele veren bütün cephelerine koşmuş, en ön saflarda savaşmaktan geri kalmamıştır. Bu nedenle Hamas lideri İsmail Heniyye’nin O’nun için “şehidül kudüs, şehidül kudüs, şehidül kudüs” demesi doğrudur ancak yetersizdir. Doğrusu O “Şehidül ümme” dir.

Bir nevi VAHDET toplasına dönüşen kongrede gördük ki Şiilik ve Sünnilik mezhepleri İslam binasının farklı daireleridir. Şehidimiz bir dairenin değil bütün binamızın müdafiidir. Bu nedenle O’nun Resulullahın sancağını yüceltmek için savaştığını söylemiştim. Resulullahın mezhebi mi vardı? Ama Resulullah, bütün mezheplerin önderi ve rehberidir.

Bir Hanefi/Maturidi olarak O’nu duygu, düşünce ve ideallerimin komutanı olarak gördüm. Mümin olan her kes O’nu kendi mezhebinden, kendi kavminden biri olarak görüp kucaklayabilir, bağrına basabilir. Bunu yapamayan Mümin, kalbinde nifak olmasından korkmalıdır. Resûlullah'ın (s.a.a.) İmam Ali için “Seni ancak mümin sever, sana ancak münafık buğzeder” buyurduğu gibi zamanımızda da Şehit Süleymaniyi ancak müminlerin seveceği ve O’na ancak münafıkların buğz edeceği kanaatindeyim.

O’nu şehit eden Büyük Şeytan Amerika’nın işgal ettiği, kaynaklarını sömürdüğü, yönetimlerini tasallut altına aldığı devletlerin kahir ekseriyetinin Ehli Sünnete ait olduğundan şüphe yoktur. En büyük gayesi Amerika’yı coğrafyamızdan çıkarıp okyanus ötesindeki inine göndermek olan Şehidin mücadelesi Şia’dan çok Ehli Sünnete hizmettir. Ama biz bu ayrımları gereksiz görüyor ve O’na kısaca İslam’ın şehidi diyoruz. Tıpkı Hz. Selman-ı Farisi’nin kendisini tanıtırken “ben İslam’ın oğluyum” demesi gibi Şehit Kasım Süleymani de “İslam’ın oğlu ve şehidi”dir.

Biz diyoruz ki ümmetin vahdet sancağı Mescid-i Aksa’dır, Kudsü Şeriftir. Dünyanın bütün Müslümanlarının öncelikli meselesi bu mübarek beldemizi melun Siyonistlerin işgalinden kurtarmaktır. Şehit Kasım Süleymani de Kudüs Gücü ordusunun başkomutanı iken şehit olmuştur. İşbirlikçi hain yönetimlerine rağmen nasıl ki Kudüs’ü kurtarma gayesinde ümmet tek yürek ise Kudüs’ün Şehidine ihtiramda da tek yürek olmalıdır ve öyledir.

Bu kongrede en çok dikkatimi çeken şahsiyetlerden biri Rus siyasetçi ve hukukçu Sergey Nikolayeviç Baburin oldu. Onun ne diyeceğini merak ediyordum. Özetle Kasım Süleymani’nin insanlık değerlerinin muhafaza ve müdafaası için savaştığını bu nedenle “insanlık şehidi” olduğunu söyledi. Batının aileyi yıkmakla, eşcinsel evlilikleri yasalaştırıp güç kullanarak zayıf devletlere dayatmakla, insanlık değerlerine savaş açtığını oysa bu değerlerin bütün dinlerin ve insanlığın ortak değerleri olduğunu söyledi.

O bunları söylerken ben derin düşüncelere dalmıştım. Bu adamın tehlikeli dediği, insanlığın imhasını amaçlayan sözleşme Hz. Ebu Eyyûb el-Ensarî (ra)’ın fethinde şehit olduğu İstanbul’da imzalanmış ve ‘İstanbul Sözleşmesi’ adını almıştı. Ne acıdır ki insanlık değerlerini tahrip etme görevi İstanbul’a verilmiş, Moskova ise direniyordu. Ne hazin tablo!

Şehit hakkında söylenecekler kitaplara sığmazken benim bir makalede tamamını söylemem mümkün değildir. Vesselam. (Emin GÜneş - İslamianaliz)

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Bize yalan Söylediler
Mücahit Gültekin: Suriye Tartışmaları, "Kökü Dışarıda Olmak" Söylemi ve Politik Hafıza Üzerine
Abdurrahman Dilipak: Suriye İsrail’le karşı karşıya gelirse!
Abdurrahman Dilipak: Suriye’deki halk devrimine nasıl bakıyorum
Abdurrahman Dilipak: Allah’a ve ahiret gününe inanmak!