İnsanlar neden fırıldak! Çünkü fırıldaklık çok iş görüyor. Nasıl ki ‘fırıldak’ bir ihtiyaçtan doğmuşsa fırıldaklık da çıkarını put edinenler için temel bir ihtiyaca dönüşmüştür.
Toplum çıkarcı olunca “nasılsanız öyle yönetilirsiniz” hadis-i şerifi uyarınca yöneticiler de çıkarcı oluyor.
Şahsi çıkarı için oyunu para ile satanlar, oy satın alarak yönetime gelenlerin ülkeyi parsel parsel satmalarına itiraza yüzleri olur mu?! Olur, çünkü itiraz ederken yüzleri ile oyunu satarkenki yüzleri farklıdır. Kamuda birkaç kadro ile garanti edilmeye çalışılan kişisel beka, siyasetçinin kişisel bekası için güçlü zalime boyun eğme zayıf mazlumu ezme olarak tezahür eder.
Siyasetçinin daha çok taraftan destek almak için daha çok tarafa yüzünü dönmesi kaçınılmaz oluyor. İki tarafa dönmek yani iki yüzlü olmak çoğu zaman geniş bir kesimin desteğini almaya yetmeyebilir. O zaman da “çok yüzlü” başka bir ifade ile “yüzsüz” olmaya ihtiyaç hasıl oluyor.
Fırıldağın sabit kıblesinin olamaması tabiatı gereğidir. Desteğini istediği kesime göre kıblesi değişkendir. Camide, cemevinde, kilise ve havrada ön saflardadır. Herkesin onu kendisine yakın hatta kendisinden bilmesi önemlidir. Doğuya döndüğünde batıya, Batıya döndüğünde doğuya sövüp sayar. Marifet gibi gösterilen çok yönlülük, zamanla çok dinliliğe dönüşür. Bu da bir bakıma yönsüzlük ve dinsizlikle eşanlamlıdır.
Fırıldak yüzünü döndüğü tarafın alkış ve tezahüratını alırken diğer taraflara arkasını ya da yanını dönmüş olur. Fakat bu durum çok da sorun oluşturmaz. Kendilerine yan çizilen ya da sırt dönülen taraflar siyasetçinin arkasından atıp tutmaya devam eder ancak tekrar kendilerine yüzünü dönmesinden de umudunu kesmezler. Sıra kendilerine gelip onlara yüzünü döndüğünde yine Alkışlama ve tezahüratta bulunmakta sakınca görmezler.
Yani kısaca fırıldaklık iki taraflı ve çok yönlü! Herkes birbirine karşı fırıldaklık yapıyor ve bu durumdan azami derecede istifade ediyor. Süreç içerisinde böyle toplumlarda fırıldaklık artık bir karaktere dönüşüyor.
Tek ilkesi “ilkesizlik” olan fırıldaklar için “erdem, fazilet, adalet” gibi kavramlar sadece hamasi edebiyat malzemesinden ibarettir.
Bu tür toplumlarda anormal olanlar ilkeli ve erdemli olanlardır. Azınlığa düşen bu kesim siyasetçiler tarafından kendilerine engel çıkarmadıkça görmezden gelinir, çoğunluk tarafından da çıkarını bilmeyen aptallar olarak görülürler. Bu kesimin haram servetlerden haksız mevki ve makamlardan mahrum kalması aslında iradi seçimlerinin sonucudur. Kişiliğini, haysiyetini, iffetini koruma bu Erdemli insanların en büyük başarı ve zaferidir. Ancak diğer taraf ufak bir dönüş ve manevrayla elde edilecek makam ve servetlere sahip olunmamasını kayıp ve yenilgi olarak nitelendirir.
Bunlar aynı dünyada yaşayan ama ayrı dünyaların insanlarıdırlar. Fırıldaklıkla elde edilecek makamları elinin tersiyle itenler bu makamları ucuz ve değersiz gördüklerinden buna tenezzül etmeyen gerçek ve kalıcı makamların peşinde olanlardır. Vesselam. (Emin Güneş - Hürseda Haber)