Emin Güneş İran İzlemlerini Yazdı

İslami Analiz yazarı Emin güneş İran'a yaptığı gezi ile ilgili bir yazı kaleme aldı

Emin Güneş / İslami Analiz.com

2022 yılının ilk günü bir grup arkadaşla Şehit Kasım Süleymani’nin birinci anma anlama etkinliklerine katılmak üzere Tahran aktarmalı Kirman’a gittik. Şehadetinin birinci yılında pandemi nedeniyle etkinlikler yapılamamıştı. 40 kadar ülkeden katılım olmuştu ama en dikkat çekeni Yemenliler ile Bizim kafilemiz idi.

Herkes kendi standında ülkesinde yapmış olduğu direniş eksenli faaliyetlerin video kayıtlarını gelen ziyaretçilere izletiyordu. Mesela bizim stantta ülkemizde çeşitli vesilelerle ABD ve İsrail konsoloslukları önünde yapılan protesto gösterileri izletildi. Yemenliler, adeta ülkelerindeki savaştan canlı yayın yapar gibi idiler.

Şehidin kabrinin bulunduğu alan zaten şehitler kabristanı idi. Kabristan alanına giriş ve çıkış kapıları erkek ve kadınlar olarak ayrılmıştı. Meşhed’de de benzer bir ayrım vardı. Ancak kapılar erkek kadın değil “bacı ve kardeşler” kapıları olarak yazılıydı. (Vürudu Khaheran-Vürudu beraderan) Sadece bu ifadelerin yorumu ayrı bir yazı konusu olabilir.

Kabristanda kurulan platformlarda çoğunluğu şehidin dava ve silah arkadaşları olmak üzere muhtelif milletlerden konuşmacılar şehidi anlattılar. Zaman zaman kadın konuşmacılar da özellikle şehit anneleri duygu ve düşüncelerini dile getirdiler. Çocuk koroları ilahi ve marşlar okudular.

Araç trafiğine kapatılan yaklaşık iki kilometrelik yol boyunca ikram çadırlarında (MEVKIB) közde çay, kahve, çorbalar, meyve çeşitleri, kekler ve sıcak süt gibi çeşitli ikramlar adeta yollarımızı kesercesine ikram ediliyordu.

Şehit, Kirmandaki evini “Beyti Zehra” adıyla Hüseyniye olarak bağışlamış komşuları da kimi bağış kimi satış yoluyla evlerini bu Hüseyniye’ye tahsis ettiklerinden büyük bir Hüseyniye oluşmuştur. Bu Hüseyniyeyi ziyaretimizde şehidin yakın arkadaşları bizi evinin altındaki garaj gibi bir yere davet ettiler. Aşağı indiğimizde mekânın cephedeki “mevzi” gibi kum torbalarının üst üste dizilmesi şeklinde düzenlemiş olduğunu gördük. İran Irak savaşından beri muhtelif cephelerde beraber savaştığı silah arkadaşlarıyla Kirmana geldiği zamanlarda buluşup cephe anılarını ve şehit arkadaşlarını yâd ettikleri bir mekân olarak kullanıldığını öğrendik.

Standımızı (Mevkıbımizi) ziyarete gelen komşusu, şehidin eyyamı Fatıma’da (Hz. Fatıma günleri) mersiye ve ağıtlar nedeniyle verilen rahatsızlıktan dolayı bizzat kapı kapı dolaşıp komşulardan helallik istediğini söyledi.

Ertesi gün Kirmandaki dört üniversiteden biri olan Azad İslam Üniversitesine davet edildik. Rektör (eski milletvekili) Sayın Alirıza Manzari Tevekkuli bize şehidi ve ortak anılarını anlattı. Özetle Şehidin bir ulusa mal edilemeyeceğini zaten bir hatta değil bütün satıhta savaştığını, o nedenledir ki bugün çeşitli ülkelerden gelen heyetlerin anma toplantısına katıldığını söyledi. O’nu emsalsiz kılan şeyin bütün komutanların emrindekilere hedef göstererek ilerleyin GİDİN! derken, en riskli hedeflere bizzat gidip askerlerine GELİN! demesiydi. Bir arkadaşının şehitten çocuğuna nasihat etmesini istediğini onun da çocuğa “sanma ki sadece babalar çocuklarını büyütürler, çocuklar da babalarını büyütürler, babana iyi bak onu iyi büyüt” dediğini ancak bu veciz nasihatin anlamını şehidin babasının vefatında tam olarak kavradığını söyledi. Zira gariban bir köylü olan babasının cenazesine on binler iştirak etmişti.

Kirmandan Meşhede uçak bileti bulamadığımızdan trenle yolculuk etmek zorunda kaldık. Trende görevlilerin bizi sabah namazına uyandırması harika idi. Aslında normal ve olması gereken bir şey ancak son kale diye kendimizi avuttuğumuz ülkede namaz için değil tren otobüs dahi durduramadığımızı düşününce gerçekten hayranlık duymamak mümkün değil. Trenden kadınlı erkekli insanların hızlı bir şekilde mescitlere koşuşturup yine hızla trene dönmeleri İslam ülkesinden yaşamanın hazzını yaşatıyordu.

Meşhed’de Sayın Reisi’nin de hazır olduğu Cuma namazına gittik. İlk Hutbede yüzbinlerin “merg ber emrika, merg bir İsrail” sloganlarının atılması onlarla işbirliği yapan hain körfez yöneticilerinden bahsedildikçe sloganların tekrarlanması ayrı bir heyecan yaşattı bize. “İşte Cuma!” dedik. İkinci hutbede kısıtlı Farsçamla anladığım kadarı ile 86 yıl önce İngiliz uşağı Şah Rıza Pehlevi’nin (1925-1941) hicabı yasaklaması ve fesat projeleri lanetlendi.

Yazı uzadı ama kısaca ekonomik duruma da değinmem lazım. Meşhed’de esnaflık yapan Mardinli bir kardeşim, bu ay 10 TL su, 15 TL elektrik, 30 TL doğalgaz faturası ödediğini, bazı aylarda kota aşılmadığından hiç fatura gelmediğini, aylık herkese 60 litre bedava akaryakıt verildiğini söyledi. Ambargolara rağmen her şeyin bulunduğunu, meyve sebze ve benzeri gıda maddelerinin bol olduğunu, İran’ın sağlıkta kendisine yettiğini vitaminler dışında ilaç ithal etmediğini söyledi.

Rabbim direniş cephemizi aziz, düşmanlarını zelil kılsın. Amin. (İslamianaliz)

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Bize yalan Söylediler
Mücahit Gültekin: Suriye Tartışmaları, "Kökü Dışarıda Olmak" Söylemi ve Politik Hafıza Üzerine
Abdurrahman Dilipak: Suriye İsrail’le karşı karşıya gelirse!
Abdurrahman Dilipak: Suriye’deki halk devrimine nasıl bakıyorum
Abdurrahman Dilipak: Allah’a ve ahiret gününe inanmak!