İslami camiada bu güne kadar hiç böylesine bir parçalanmışlık, bölünmüşlük görülmemiştir. İttifakların bizi bu kadar ayrıştıracağını hayal bile edemezdim.
Eskiden sağcı, solcu, milliyetçi, Türkçü, Kürtçü, sosyalist, komünist, laik guruplar vardı. Bütün bunların yanında tarikatçısı ile cemaatçisi ile Şiisi ile Sünnisi ile bir de İslamcılar vardı. İslamcılıktan kastım İslam’ın camiye ve vicdanlara hapsedilmesine itiraz eden, İslam’ı inzal maksadına uygun olarak hayata hâkim kılmak isteyenlerdir. İslamcılığı sütçülük gibi ticaret metaı olarak kullananlar mevzumuzun dışındadır. Onlar müslümanların içinde müminlerin başına bela olan münafıklardır.
Bu seçim sürecinde ittifaklar her bir partinin, cemaatin, camianın kendi içinde bölünmesine neden oldu. Bir partide yüzde altmış bir tarafa, yüzde kırk diğer tarafa; bir partide merkez bir tarafa, gençlik bir tarafa; bir partide 6284’çüler bir tarafa karşıtları bir tarafa ayrıldı.
Dışardan İran’cı olarak bilinen ancak onların kendilerini Mektebi olarak tanımladığı kesim bile kendi içinde çok ciddi ayrışmalar zaman zaman sert tartışmalar yaşamaktadır.
Bütün bunların hayra alamet olmadığı açıktır. Bunun İslami kesime zarar vereceğinden şüphe yoktur. Bu bölünmüşlüğümüzden Küresel Siyonizm’in karlı çıkacağı tartışmasızdır. Ne yazık ki herkes bunun farkındadır ve buna rağmen adeta bir çaresizlik içindedirler.
Buraya nasıl geldik? Biz eskiden Milli Görüş çatısı altında Küresel Siyonizm’e, Amerikan emperyalizmine karşı muhkem bir kale idik. İşte bu kalede açılan ilk gedik, ilk ayrılık, ilk parçalanma bizi buralara getirdi. İlk parçayı koparanlardan kopmalar devam etti ve kopan parçalar bu gün karşı karşıya!
Milli görüş lideri merhum Erbakan’ın “biz ve onlar” tanımlaması giderek silikleşti ve anlamını kaybetti. Hangi tarafın Milli Görüş olduğu tartışılır hale geldi. Zira kopanlar da Milli Görüş olduklarında ısrar ediyorlardı, hala da ediyorlar.
Bizi bizden ayıran planın bir Amerikan projesi olduğu üzerinde ittifak vardır ancak lehimize bir proje olduğuna dair teviller mevcuttur. Merhum Erbakan bütün çabalarına rağmen bu tevillerin tezvirat olduğuna maalesef ekseriyeti ikna edemedi.
Her iki ittifakta da Milli Görüşçüler olduğu gibi Küresel Siyonizm’le barışık, dost ve müttefik olanların varlığı tartışılamaz. İttifaklar bizim imkânsız olarak düşündüğümüz Siyonistlerle anti Siyonistleri aynı çatı altında birleştirmeyi başarmıştı. Bu da hakkın batılla karışması idi ve çok tehlikeli idi. Şimdi izlediğim tartışmalarda gördüğüm şey bir tarafın, diğer tarafın Siyonizme hizmetlerini hedefine koyarken kendi tarafındaki Siyonistleri perdelemesi, kendi yanındaki anti Siyonist çabaların varlığını vitrine çıkarmaya çalışmasıdır.
Tarafların birbirlerini iknası imkânsız gibi görünüyor. İttifaklara dâhil olmayan biri taraflara Siyonistlerden teberri etmelerini önerdiğinde de “ehveni şer” savunmasına geçiyorlar.
Umudumuz ve beklentimiz seçimlerden sonra bu dağınıklığın son bulması herkesin yerli yerine geçmesi asli vazifelerine yoğunlaşmasıdır.
Bizim durumumuz tarihte Evs ve Hazrec’in Yahudilerin saflarında birbirlerine saldırmasına benziyor.
Allah’ım! Evs ile Hazrec’in kalplerine nasıl birbirlerine ısındırdıysan, bizim de kalplerimizi öyle birbirine ısındır! Amin. (Emin Güneş - İslamianaliz)