Yüz küsur yıldır Dünyayı ateşe verenlerin başını İngilizler ve onların ipten kazıktan kopmuş ayak takımından oluşan Amerikalılar çekiyor.
Amerika kuruluşundan itibaren kelle avcısı, soykırımcı, vahşi bir devlettir. İlk Atom bombasını kullanan, kimyasal silahları gelişi güzel kullananlar bunlardır. Irak’ı, Afganistan’ı yerle bir ettikleri yetmezmiş gibi fitne ateşini körüklemeye devam ediyor. Suriye ve Yemen'i de yerle bir etmeye yeminli olan Amerika, Müslüman kanı içmeye ve dökmeye doymuyor.
Amerikan vampirinin bu kan emiciliğini gör(e)meyeneler, olayları ırk ve mezhep temeline dayandıranlar; bunu bilinçli yapıyorlarsa işbirlikçi hain, bilinçsizce yapıyorlarsa ahmak ve aptaldırlar.
Irak’taki son çatışmalar göstermiştir ki kavga asla Mezhep kavgası değildir. Irak'taki kavga Amerikan kuklası Şiilerle, Amerikan karşıtı Şiiler arasında cereyan etmektedir. Amerikan kuklası Kürtler yandaş Şiilerin yanında, Amerikan karşıtı Kürtler karşıt Şiilerin yanında yer almışlardır.
Halen devam eden Ukrayna savaşı ve çıkarılmaya çalışılan Tayvan savaşı aynı emperyal amaçlarla tezgâhlanmaktadır.
Amerikan yandaşlığı ve karşıtlığı artık Kıtalar, Okyanuslar ve Ulusal sınırları aşmış durumdadır. Güney Amerika kıtasında Nüfusunun dörtte üçü Hristiyan olan Venezüella Hristiyan Amerika’ya karşı iken Haremeyn’i Şerifeynin bulunduğu Suudi tam bir Amerika işbirlikçisidir.
Hemen hemen her ülkenin içinde Amerikancı ve Amerikan karşıtı siyasi parti ve hareketler var. Söz gelimi Pakistan’ın şimdiki hükumeti ile bir önceki hükümeti arasında ne ırk ne de mezhep farklılığı vardır. İhtilaf Amerikan’ın işbirlikçiliği ve muhalefeti ile ilgilidir.
Şu anda özellikle İslam coğrafyasında savaş ve kargaşanın olup da içinde Amerika’nın olmadığı bir metrekare yer yoktur.
İngiliz ve Amerikalıların coğrafyamıza çöreklendiği 1900’lü yıllardan beri Direniş hareketleri de başlamış, çok ağır bedeller ödenmiş, kısmi başarılar elde edilmiş ancak İran İslam İnkılabı dışında tam bir zafer elde edilememiştir.
İran İslam Cumhuriyeti haliyle kendisi gibi Amerika’ya karşı özgürlük mücadelesi veren hareketlere her türlü destek vermektedir. Bunu gizli değil, açık açık ve herkesin gözü önünde yapmaktadır.
Amerikancı İslam(!) uleması: “otoriteye itaat farz” diyerek, Amerika’ya itaatkâr hükumetlere itaat etmeyenleri baği; Amerika’nın terörist dediklerini terörist ilan etmektedirler.
İngiliz ve Amerikalıların çizdiği sınırlarda birbirlerine karşı nöbet tutarak ibadet ettiklerine inandırılmış zavallı ordular Amerikalıların ülkelerine girişlerini kırmızı halılarla karşılamakta, Amerikalıların vurdukları savaş gemilerini daha onlar bir şey demeden “yanlışlıkla vurmuşlardır” diyerek suçlarını örtmektedirler.
Arkadaşın biri;
“İslam inkılabını, İran halkının milyonluk gösterilerini İmam'ın Uçaktan inişini dün gibi hatırlıyorum ama benim anlamadığım” dediği anda söze ben girdim ve dedim ki;
“Yüce Amerika nasıl buna izin verdi; yerlerin, göklerin ve okyanusların yegâne hâkimi olan Amerika, Fransa’dan kalkan uçağı görmedi mi? Ondan izinsiz kuş uçmayacağına göre uçak nasıl havalandı. Haydi, havalandı neden vurulmadı.
Demek imamın İran’a gelişi, Şahı devirmesi Kadir-i Mutlak olan (haşa) Amerika’nın izni ile olmuştur”. Diyorsun öyle mi?!
Arkadaş anlamsız bir bakışla baktı ve söyleyecek söz bulamadığından mı, söylemeye cesaret edemediğinden mi bilmiyorum bir şey demeden ayrıldı.
İmam merhum kırk hadis kitabında Allah’ın sıfatlarını, gücünü ve kudretini bilmekle iman etmenin farklı şeyler olduğunu söyler. Müslümanlar Allah’ın (cc) Amerika’dan çok çok güçlü olduğunu biliyorlar ancak hakkıyla iman etmiyorlar. İmam bunu şu örnekle açıklıyor; "Herkes kabirlerdeki ölülerin insanlara zarar veremeyeceğini bilir. Ama geceleyin kolay kolay bir kabristanda ya da bir cenazenin olduğu odada yalnız başına kalamaz." Demek ki bilmekle iman etmek aynı şeyler değil! (Emin Güneş - Hürseda Haber)