YARDIMLAŞMA SANDIKLARI VE VAKIF SİSTEMİ
İslam toplumunda, eğitim, dini hizmetler, altyapı ve bayındırlık, sağlık gibi alanlarda hizmetlerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sağlayan ve özellikle toplumun muhtaç durumda bulunan kesimlerini himaye altına alan vakıflar önemli kurumlardır. Vakıflar vasıtasıyla himaye altına alınanlar arasında, elbette ki en önemli kesim yetimlerdir. Genel olarak düşünüldüğünde vakıfların muhtaç durumdaki yetimler için bir sosyal güvenlik şemsiyesi oluşturduğu söylenebilir. Bütün vakıfların “meşrutun lehi” yani vakfın imkânlarından faydalanabilecek kişiler arasında yer alan fukaranın içinde yetimler de bulunmaktadır. Bu çerçevede, vakıf müessesesinin farklı uygulamaları olarak karşımıza çıkan mahalle ve köylerdeki avarız vakıflarının, esnaf teşekküllerine ait esnaf sandıklarının, yeniçeri birliklerine ait orta sandıklarının ve benzeri kuruluşların, diğer fonksiyonlarının yanında, ilgili oldukları topluluğun veya mensuplarının yetimlerine yönelik ciddi bir destek oluşturduklarını, fakir ve muhtaç durumda olan yetim çocukların gündelik ihtiyaçlarının yanında barınak ve eğitim gibi İhtiyaçlarını da karşıladıklarını söyleyebiliriz. Bu tür vakıfların oluşturduğu fonların miktarları önemli rakamlara ulaşmaktadır.
Esasen vakıf sistemi AHİRETE YATIRIM yöntemidir. Müminler amel defterlerinin kapanmaması için sadaka-i cariyeye önem vermişlerdir.
KARZ-I HASEN:
Bakara Suresi, 244 - 245. Ayetler: “Allah yolunda savaşın ve bilin ki, Allah her şeyi işiten ve bilendir. Kim Allah'a güzel bir borç verirse Allah da bunu kat kat fazlasıyla öder. Daraltan da genişleten de Allah’tır ve O'na döndürüleceksiniz.”
İlgili Ayetin Açıklaması:
İnfak, sadaka, karz-ı hasen Kur'ân-ı Kerîm'in müminleri teşvik ettiği üç yardım ve dayanışma şeklidir.
İnfak, öncelikle akrabaya ve bazen ihtiyaç gözetilmeden yapılır, sadaka yahut tasadduk daha ziyade muhtaç durumdaki akraba olmayanlara yönelik malî bir ibadettir. Bu ikisi bağıştır geri dönmez, ecrini Allah verir.
Karz-ı hasen ise, Allah rızasından başka bir menfaat beklenmeden verilen borçtur. Bu borç karşılığında borçludan menfaat beklenmez, yalnızca ödeme imkânına kavuştuğunda borcun aslını ödemesi istenir.
Kutsî hadislerden öğrendiğimize göre Allah Teâlâ, nerede ve hangi davranışta rızası bulunuyorsa orada kendi bulunuyormuş gibi bir ifade kullanarak kullarını hayırlı işlere, güzel davranışlara, yardımlaşma ve dayanışmaya teşvik etmektedir. Bu cümleden olarak "hasta ziyaretini kendini ziyaret, aç bir kimseyi doyurmayı kendini doyurmak" olarak ifade buyurmuştur. (Müslim, "Bin", 43)
Burada da güzel borç vereni kendisine borç veren gibi kabul ederek, yardım sever mümine şereflerin en büyüğünü bahşetmiş, onu dinî heyecanın doruğuna yükseltmiştir. Ne yazık ki maddeci ahlâkın etkisine giren Müslümanlar, geleneğimizde mevcut bulunan bu güzel davranışı büyük ölçüde terk etmişlerdir. Terk edilen sünnetleri, İslami gelenekleri ihya eden, yeniden uygulama alanına koyan müminlere büyük müjdelerin bulunduğu unutulmamalıdır.
DEVLET DESTEĞİ/AİLEYE YÜK OLMAMA:
İslam devleti mustazafların hamisidir. Gücünü tabii olarak kaybeden yaşlılar, özürlüler küçükler devlet güvencesindedirler.
Buna gayrimüslim tebaa da dâhildir. Şimdi devletler “sosyal devlet” politikalar güderek benzer güvenceler getirmeye çalışıyorlar. Yaşlılık aylığı, çocuk yardımı, özürlü aylığı gibi.
İSLAM BİR LOKMA BİR HIRKA FELSEFESİNİ SAVUNMAZ:
Birileri halkı buna yönlendirirken onların malına çökmeyi amaçlamışlardır.
İslam, Zekât vermeyi kurtuluşa felaha kavuşma nedeni saydığına göre zenginliği övmüş oluyor. Zira zekat mükellefiyeti zenginliği gerektirir.
Güçlü mümin zayıf olandan, veren el alandan üstündür. Mümin dünya ve ahireti birlikte ister.
EN HAYIRLI KAZANÇ YOLU CİHAD VE GANİMETTİR.
Tarihte İslam devletinin sugur ve avasım şehirleri vardı. Kâfir devletlerin sınır boylarındaki bu şehirlere giden gençler bir yandan ilim tahsil ederken bir yandan da seriyeler şeklinde düşman kalelerine birliklerine saldırır ganimet elde ederlerdi. Dil öğrenip istihbarat faaliyetlerinden bulunurlardı. Ya ticaretin en büyüğünü yani Şehadeti kazanır ya da elde ettiği ganimet ve tahsil ettiği ilimle şehrine döner yuvasını kurardı.
Cihattan sonra en hayırlı kazanç ticarettir. Zira ticaret efendimizin mesleği olup sünnettir.
Merhum Hasan el Benna memuriyeti rızkın en dar kapısı olarak nitelendirir.
D-8 SİSTEMİ ORTAK PARA BİRİMİ:
Esasen İslam’da devlet tektir. Yönetici tektir, Ordu tektir, para birimi tektir. Maalesef şimdi bu tek olması gerekenler parçalanmış, parçalanmakla yetinilmemiş birbirleri ile rekabete hatta savaşa tutuşmuş durumdadırlar.
Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider….(Enfal 46)
Siyasal birlik olmayınca siyasal bağımsızlık da kaybedilmiştir. Esasen siyasal bağımsızlık ekonomik bağımsızlık olmadan da mümkün değildir. İşte bunun halli için D-8 Projesi önemli proje idi ancak proje olarak kaldı. Hayata tatbik edilemedi. Vesselam. (BİTTİ)