Emin Güneş : Şiddeti İran'da Alkışlayıp Fransa'da Lanetleyen Melunlar

Hürseda Haber yazarı Emin Güneş'in yazısını iktibas ediyoruz

Olaydan sonra göstericiler sokakları savaş alanına çevirdi. Adeta Paris’i ateşe veren göstericiler Polisle çatışıyor, araçları, otobüs durakları ve çöp konteynırlarını tahrip edip yakıyorlar. Olaylarda onlarca Fransız polisi yaralanmış ve eylemler ikinci güne taşmış, ne kadar süreceği de belirsizliğini koruyor.

Paris’teki şiddet olayları nedeniyle ‘demokrat numarası yapan Kürtler’ dünden beri adeta kendini parçalıyorlar. “Yapmayın etmeyin, hak öyle aranmaz, şiddet yoluyla hak arayanlar haklı iken haksız konuma düşerler. Terör ve şiddet asla bir hak arama yöntemi değildir. Hak ancak meşru ve demokratik yollarla aranırsa amaca ulaşılabilir vs.

Halbuki aynı numaradan demokratlar, İran’daki şiddet eylemlerini ayakta alkışlıyor, daha çok yıkma daha çok yakmayı teşvik ediyorlardı. Sokakları ateşe verip polisle çatışarak yapılan eylemlerin İran’da demokratik, Paris’te anti demokratik eylemler olduğunu bu çok yüzlü münafıklardan öğrenmiş olduk.

Kürt meselesini istismarda, ranta dönüştürmede, yakıp yıkma ihalelerinde rakip tanımayan örgüt, aldığı yakma yıkma işinin hakkını vermekte(!) yer zaman ayrımı yapmamaktadır. Onlar için Tahran, Diyarbakır, Paris fark etmez, iş iştir. Batıl davalarında o kadar samimidirler ki Bayan Mitterand’ın övgü ve desteğine rağmen manevi annelerinin ülkesini yakıp yıkmaktan çekinmiyor, sonradan silmek zorunda kalsalar da “Paris yanıyor, bırakın yansın” diyebiliyorlar.

Kürdistan yansa yüreği Paris yangını kadar kavrulmayacaklar bu olaylarda deşifre oldular. İran’ın Kürt şehirlerini terör örgütleri ateşe verirken evleri yananlar, malları yağmalananlar, çocukları ölüp yaralananlar Kürtlerdi. İran’da Kürtleri de yakan ve yangına körükle gidenlerin şimdi yürekleri yanıyor. Ben de “bırakın yansın” diyorum.

Aslında Kürtlerin gasp edilmiş haklarının aranacağı adres, Kürdistan değil Emperyalizmin başkentleridir. Çünkü Kürtleri en temel haklarından mahrum bırakanlar coğrafyamızı Emperyal amaçlarına göre parçalayıp sınırlarımızı çizenlerdir, Müslümanlar değil! Kürtleri devletsiz bırakanlar, asla Araplar, Türkler ve Farslar değildir. İngiltere ve Fransa imzaladıkları Sykes Picot antlaşması ile Osmanlının Anadolu ve Ortadoğu topraklarını aralarında paylaşmadılar mı?

Sınırları belirlemede Türklerin rolü ve etkisi olsaydı Kürtlere vermedikleri Musul, Kerkük, Süleymaniye ve Erbil’den Afrin’e kadar olan toprakları Araplara verirler miydi?

Bağdat’ı, Şam’ı, Amman’ı, Beyrut’u ayıran sınırların mantığı nedir? Atlas Okyanusundan Hint Körfezine kadar milyonlarca insan Arap ve Müslüman! Neden tek çatı altında bir Arap devleti olmadırlar. Bu parçalanmışlık Arapların ve Müslümanların iradesi ile mi oluştu?

25 Eylül 2017'de Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin yaptığı bağımsızlık referandumunu diyelim ki bölünme korkusuyla Araplar, Türkler ve Farslar kabul etmediler; peki, kendilerini Kürtlerin hamisi diye yutturan Amerika, Fransa, İngiltere veya BM güvenlik konseyi neden kabul etmedi?

Ümmetin topraklarını gasp edip çiftliklere dönüştürenler Fars, Arap ve Türklerden kâhyalar buldular. Kürtleri kâhyalarının insafına bıraktılar. Zenci kâhyanın çiftlikteki zencileri kırbaçladıkça çalışanların beyaz adamın merhametine sığınması gibi, Kürtlerde emperyalistlerin kâhyalarınca kırbaçlandıkça onlardan medet umuyorlar.

Kürtlerin devlet olma hakkını gasp edenlere karşı şiddete başvurulacaksa yakılıp yıkılacak şehirler Paris’ten Londra’ya, Washington’dan Moskova’ya çok sayıda başkenttir. Şiddetsiz ve demokratik yöntemlerle hak aranacak ise yine muhatap bu başkentler ve BM genel kuruludur. (Emin Güneş - Hürseda Haber)

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Bize yalan Söylediler
Mücahit Gültekin: Suriye Tartışmaları, "Kökü Dışarıda Olmak" Söylemi ve Politik Hafıza Üzerine
Abdurrahman Dilipak: Suriye İsrail’le karşı karşıya gelirse!
Abdurrahman Dilipak: Suriye’deki halk devrimine nasıl bakıyorum
Abdurrahman Dilipak: Allah’a ve ahiret gününe inanmak!