Kendisi de bir tarikat lideri olan merhum M. Esad Coşan’ın tarikatlarla ilgili manifesto niteliğindeki yazısında: “… Bugün maalesef tüm İslâm âlemi emperyalist güçlerin sultası altındadır. Kuş uçurtmazlar, takip ederler... Hem de kendisi takip etmez... Amerika seni John'la takip etmez, Smith'le takip etmez. Adı senin benim gibi olan Müslümanla takip eder; canına okur. O milletin içinden çıkmış hain vasıtasıyla takip eder ve millete en büyük zararı, kendi içinden çıkmış insanlara yaptırır. Parayla satın alır, ajan edinir ve öyle kullanır.”
“Herkese ajan demiyoruz; metod bilmediğinden, ilimden uzak olduğundan emperyalist onu kullanır, fark etmez. Sahte birtakım organizasyonlar var, topluyorlar insanları etraflarında, ondan sonra onları toptan satıyorlar! Götürüyor, olmadık yere bağlıyor... Mü'min feraset gözüyle bunları anlayabilmeli. ‘Hizmet ediyorum’ diyen insanları, organizasyonları irfan teraziniz ile tartın!”
“Böyle birtakım insanlara, organizasyonlara körü körüne bağlanmayın! Her birinize istiklâl tavsiye ediyorum. Hür olun, hizmeti kendiniz tespit edin, yapmaya çalışın!”
“Emperyalistlerin türlü oyunları var. İslâm, bir kimsenin hizmetiyle yürüyecek hâle gelirse, o kimseyi yok ederler, öldürürler, satın alırlar, tehdit ederler. Ne yapmak lâzım? Hizmeti yaygınlaştırmak lâzım, herkesin lider olması lâzım. "Tek lider, vazgeçilmez insan..." diye bir şey olmaz. Bakın, Filistinli çocuklarla niye başa çıkamıyorlar? Hepsi lider.”
“Bir lidere, tek hocaya, tek ekibe bağladığı bir yığın insanı, böyle üzüm salkımını sapından tutar gibi istediği yere götürüyor!”
“Onun için, teşkilât kurdurtuyorlar; teşkilâtın başına kendi adamlarını --hain bir kimseyi-- koyuyorlar. Öteki insanların hepsini, üzüm salkımı gibi oraya buraya götürüyorlar.”
“Müsaadeli, ağabeyli, bilmem neyli hizmet olmaz... Tâbî olmayın kimseye!
Bana da tâbi olmayın!... ”(1) demişti.
Bu gün tarikatlara herkesten çok istihbarat örgütlerinin ihtiyacı olduğu tartışmasızdır. Yüzbinlerce insanı üzüm salkımı gibi bir araya getirip dilediği yere taşıyabilme, dilediği gibi kullanabilme imkânı veren emsalsiz bir araca dönüşen tarikatların neredeyse tamamına yakını artık CIA/ MOSSAD ve MI6’nın denetim ve gözetimi altındadır.
Sadece lideri razı etmekle satın alınacak oy depolarına siyasetçilerin de ihtiyacı vardır. Devletler için böylesine etkili ve stratejik öneme sahip kurumları kapatmaya hükumetlerin gücünün yeteceğini sanmıyorum.
Bir nevi tarikat olan FETÖ’nün darbeyi başarmış olsaydı koca bir ülkeyi nasıl ele geçirip efendilerinin hizmetine vereceği artık deşifre olmuştur.
Amerika’nın Irak’ın işgali sırasında kontrolü altındaki ordu ve tüm güvenlik güçlerinin işgale direnişini engellediği bilinen Kesnezani tarikatının lideri Muhammed Kesnezani, tedavi gördüğü ABD’de ölmüştü.
Bu tarikatlardan birinin sözcüsü MI6’nın kendisini ziyareti ve talepleri hakkında ifşaatlarda bulunmuştu. Bir istihbarat görevlisi gibi topladığı bilgileri ilgili makamlara ilettiğine de şahit olmuştuk.
Amerika, İsrail ve İngiltere’nin rahatsız olduğu devlet ve örgütlerden maalesef bu tarikatlar de rahatsızdırlar. Bahsi geçen şarlatan “Filistin ve Kudüs mitingine katılımın caiz olmadığını” söyleyecek kadar ileri gitmiş, Siyonizm’e hizmette FETÖ’yü aratmamıştı.
Müritlerinin aklını alıp yerine duygu yükleyen bu yapılar her bir müritlerini pimi çekilmiş bombaya dönüştürme imkânlarına sahip oluyorlar.
Tarikatların kapatılmasını isteyenler de aslında bunların hizmetlerinden yararlanamadıkları zaman bu talepte bulunuyorlar. Mesela CIAMAT iktidarı destelerken derhal kapatılması gerektiğini söyleyen muhalefet, iktidarla kavgaya tutuşunca kendilerini CIAMATA kalkan ettiler.
Bu yapılara devletler ve istihbarat örgütlerinin ihtiyacı kadar olmasa da avam tabakasının da ihtiyacının olduğunu biliyoruz. Dinin inceliklerini öğrenmek ve dahası uygulama zahmetinden kurtulmak isteyenler, kendilerinin bir tarikatın kucağına bırakıyorlar. İlmi ledünn(!) dahil bütün ilimlerin sahibi, istediği zaman peygamberle görüşen(!) bir şeyh varken ve o kişinin şefaatiyle sırattan sorunsuz geçmek mümkün iken neden ilimle, fıkıhla, akaitle uğraşılsın ki?! Şeyhe biat edip tarlasında, inşaatında çalışarak tarlada biçilen her mercimek veya buğday sapı için bir sevabın yazılıp bir günahın silindiği, inşaatta taşınan her tuğla için aynı şeyin olduğu, günahtan kurtulma ve sevap kazanmanın bu kadar kolaylaştığı bir kurum kapatılabilir mi?!.
Kestirmeden cennete gidişin yolu olarak kabul edildiği sürece hiç kimse bu yolu kapatamaz.
“Bir lokma bir hırka” felsefesi ile insanların dünya ile bağlarını zayıflatıp, ahiretle ilişkilerini kuvvetlendirmesi gereken tarikatların holdingleşmesi nedeniyle maalesef iyi örneklerine rastlayamıyoruz.
Allah’ım, bize hakkı hak olarak göster, ona tâbi kıl. Bâtılı da bâtıl olarak göster, ondan uzaklaştır! Amin. (Emin Güneş - İslamianaliz)