Endülüs"ün acısı yürek dağlıyor

Endülüs Müslümanlarının inançlarını korumak için yüzyıllardır verdikleri cesur mücadele yürekleri sızlatıyor. 800 yıllık İslam hâkimiyeti, son İslam şehri olan Gırnata’nın 1492 yılında düşmesine rağmen bitmedi.

Endülüs Müslümanları, asırlarca Hıristiyan İspanyollara karşı direndiler.

11 büyük isyan gerçekleştiren Endülüslüler, 1868 yılında yaptıkları son isyanda da yenilmelerine rağmen inançlarını korumayı başardılar. Seçtikleri Sultanlar şehit edildi, bedenleri onlarca yıl şehir kapılarında teşhir edildi, gizlice örgütlendiler, isimlerini değiştirdiler, yazılarını korudular, kültürlerini sakladılar, geceleri kilise kapılarına İslami sloganlar yazdılar, her fırsatta isyan ettiler ve topluca katledildiler ama asla inançlarından vazgeçmediler. 400 yıl boyunca bin bir türlü zulme ve zorla Hıristiyanlaştırmaya karşı direnen Endülüslüler, sonradan Müslüman olan ve 1936 tarihinde İşbiliye sokaklarında şehit edilen Blas Infante gibi liderlerinin de etkisiyle bugün hâlâ kimliklerini koruyorlar. Endülüs Müslümanlarına yapılan soykırım asla unutturulmaması gereken tarihî öneme sahip bir insanlık suçudur. Soykırımı başlatan "Katolik Krallar"ın iki elebaşısı Ferdinand ve İsabella'nın yakın tarihlerde Vatikan tarafından azizlik mertebesine çıkarılması da "Batı'nın yüz kızartıcı suçları" sayfasına yeni bir kara leke olarak geçmiştir. Prof. Dr. Muntasır Ali Kettani'nin "Endülüs" araştırması bu acı tarihi gözler önüne seriyor. İşte Müslüman Endülüs'ün 400 yıllık direniş güncesi:

ENDÜLÜS'ÜN SON ŞEHRİ 1492'DE DÜŞTÜ

İspanya'daki İslam hâkimiyeti 711'de başladı ve 1492'ye kadar devam etti. Uzun bir mücadeleden sonra, 2 Ocak 1492 tarihinde son İslam şehri Gırnata işgal edildi. Hıristiyanların ilk ihaneti, 15. yüzyıl sonunda Büyük Gırnata Camii'nin katedrale çevrilmesiyle başladı. Bunu, baskı yoluyla Müslümanları Hıristiyanlaştırmak için papazların gruplar halinde yaptıkları çalışmalar izledi. 1499 senesinde Katolik krallar, Müslümanları Hıristiyanlaştırmada daha çok baskı yapması için Kardinal Cisneros'u Gırnata'ya davet ettiler. Kardinal bir yandan ülkedeki camilerin çoğunu kiliseye çevirirken, diğer yandan ulemâ da dâhil Endülüs aydınlarını zorla Hıristiyanlaştırmaya çalıştı. Bu uygulama, Elbeyyâzin (Albaicin) bölgesi halkının isyan etmesine yol açtı. 1500 yılında İbrahim b. Ümeyye'nin liderliğinde bütün el-Büşşerât/el-Beşerât dağlarına yayılan isyan, gaddarlıkla bastırıldı. Mücahitlerin çoğu imha edildiği gibi, aileleri de köle pazarlarında satıldı.

1501 YILINDA BÜTÜN ARAPÇA KİTAPLAR YAKILDI

Aynı zulüm, 1501 senesinde Elmeriye (Almeria) ve Runde (Ronda) bölgelerinde isyan eden Müslümanlara da reva görüldü. 1500 senesinde İspanya Devleti ve Katolik kilisesi, Müslümanları zorla vaftiz etmeye başladı. Bunu takiben, önceki tahribattan geri kalan bütün camiler 1501 yılında kiliseye çevrildi. 12 Ekim 1501 tarihinde yayımlanan bir kraliyet fermanıyla bütün Arapça kitapların yakılması emredildi.
Bunun üzerine, şehirlerin ve kasabaların büyük meydanlarına yığılan Arapça kitaplar anlatılamaz bir barbarlık örneği olarak yakıldı. Arapça yasaklandı ve Arapça konuşanlar için ölüm cezası öngörüldü. Bir süre sonra Katolik kilisesi, ülkede İslam'ın hiçbir izini bırakmamak için, adaletsizliğin ve insaniyetsizliğin en kötü örnekleri olan korkunç İspanyol Engizisyon Mahkemelerini kurdu. Sanıkların ifadelerini işkenceyle alan ve kararlarını çok zayıf iddialara dayandıran bu mahkemelerin kapanlarına kapılanların hemen hemen hiçbirisi hayatta kalmadı. Kurbanlarının çoğu, aileleriyle birlikte kral, soylular ve halkın katıldığı büyük infaz törenlerinde canlı canlı yakıldılar.

GÖRÜNÜŞTE HIRİSTİYAN OLDULAR

Gırnata Müslümanları, açıktan açığa daha fazla direnemeyince İslamî inançlarını gizli tutmak şartıyla zahiren Hıristiyanlığı kabul ettikleri izlenimini verecek şekilde teşkilatlandılar. Moriskolar veya Yeni Hıristiyanlar olarak adlandırılan bu insanlara yönelik baskı ve zulümler devam etti. 1508 yılında bir kraliyet fermanı yayımlanarak İslamî elbise giyimi yasaklandı. Moriskolara 1510 yılında yeni vergiler yüklendi. 1511 yılında çıkarılan başka bir fermanla önceki imhadan geriye kalan İslamî kitapların yakılması öngörülürken, Moriskoların silah taşımaları ve İslamî usullerle hayvan kesmeleri yasaklandı. Ferdinand'ın yerine geçen oğlu V.Karlos, 1523 yılında bir ferman çıkararak daha önce vaftiz edilemeyen Müslümanların da vaftiz edilmesini, kabul etmeyenlerinse köleleştirilmesini emretti.

KİLİSELERİ TEKRAR CAMİYE ÇEVİRDİLER

Baskılar sonucunda bir grup Müslüman lider, 1567 yılı sonunda Elbeyyâzin'de bir toplantı yapıp bir isyan planladılar. İspanya'daki bütün Müslümanlara gizli heyetler gönderdiler. Fernando de Valor Cordoba'yı Endülüs Sultanı olarak seçtiler. O da hemen Muhammed b. Ümeyye adını aldı ve isyanın 1 Ekim 1568 tarihinde başlatılmasına karar verdi. İsyanın ardından Sultan Muhammed b. Ümeyye Gırnata'yı terk edip el-Büşşerât dağlarına gitti. Orada mücahitlerin önderlerinden 29 Aralık 1568'de yeni biat aldı. Ordunun komutanlarını belirledi, çeşitli vilayetlere valiler atadı ve Lauhar'ı Endülüs'ün geçici başşehri yaparak oraya yerleşti. Hıristiyan ordusunu sürüp çıkardı, kiliseleri alıp tekrar camiye çevirdi. Endülüs halkına İslamî kişiliklerini ihya etmek için tekrar Müslüman isimlerini kullanma ve Müslüman elbiselerini giyinme imkânı sağladı ve günlük namazlarını açıktan kılmalarına ortam hazırladı. Başlangıçta bu gelişmelere İspanya devletinin tepkisi yavaş ve düzensiz oldu. Ancak, bir süre sonra doğuda Mürsiye'den batıda Gırnata'ya kadar uzanan alanda isyanı bastırmak için iki ordu kurdu. Bunun yanında Avrupa'nın bütün Hıristiyan devletlerinden yardım sağladı. Hazırlıklardan sonra Gırnata'ya doğru yola çıkan İspanyol ordusu, yollarda sivil halka acımasızca saldırdı. Mürsiye'ye doğru ilerleyen İspanyol ordusu, güzergâhındaki tarlaları yaktı, mücahit ailelerini öldürdü, kadınlara tecavüz etti ve hayatta kalan bir avuç Müslümanı da köle olarak sattı. Bu durum karşısında mücahitler İspanyol ordusuna karşı gerilla taktiğine başvurdular.

HIRİSTİYANLARI ŞEHİRLERE SIKIŞTIRDILAR

Hıristiyanlar, isyana katılmayanları da cezalandırdılar. İsyana destek verip vermemesine bakmaksızın bütün Müslümanların mülklerine el koydular. Bu cinayet, isyana yeni bir ivme kazandırdığı gibi, daha çok Müslümanın iştirakine de vesile oldu. Hıristiyanları büyük şehirlere sıkıştırdılar. Bu gelişmeler karşısında Hıristiyanlar, Gırnata şehrinde bir isyandan korktukları için, 23 Haziran 1569'da bütün Müslüman halkı şehirden çıkararak Kastilya Hıristiyan bölgesine dağıttılar. Sonra Juan de Austrian komutasındaki ordu, el-Büşşerât dağlarını yeniden ele geçirmek için sahil yönünden harekete geçti. Fakat bu kez de mücahitlerin kahramanca direnişiyle karşılaştı. Ancak Sultan Muhammed b. Ümeyye'nin, babasını ve kardeşini kurtarmak için İspanyollara teslim olmaya hazır olduğu dedikodusunu yaydılar. Böylelikle mücahitlerin saflarını böldüler ve Muhammed b. Ümeyye'yi de 20 Ekim 1569 tarihinde Lauhar'da şehit etmeyi başardılar.

OSMANLI GEMİLERİ ENDÜLÜS'E UMUT OLDU

Gırnata şehri halkının 5 Mart 1570 tarihli kraliyet fermanına dayanılarak sürülmesiyle Endülüs halkı yeni bir trajediyle karşı karşıya kaldı. Halkın bütün mallarına el koydular, evlerinden söküp çıkardılar ve çeşitli İspanya topraklarına dağıttılar. 5 Mart 1570'te 7 bin Müslüman Gırnata'dan çıkarılarak İspanya'nın başka bölgelerine sürüldü. Buna ilaveten 28 Ekim 1570 tarihli bir fermanla, kalan Moriskolar da dağıtıldı. 1571 yılı sonlarına gelindiğinde 80 binden fazla Endülüs Müslümanı evlerinden çıkarılarak açlık, hastalık ve sefalet içinde İspanya'nın dört bir yanına dağıtılmış oldu. Bu arada Osmanlı gemileri sık sık güney Endülüs sahillerine demirleyerek yüzlerce Müslüman aileyi İslam ülkelerine taşıdılar. 11 Eylül 1609 tarihinde İspanya kralı, Belensiye'deki bütün Müslümanların 3 gün içinde Kuzey Afrika'ya sürülmelerini, ayrılmak istemeyenlerin hapse atılmalarını ve karşı gelenlerinse öldürülmelerini öngören fermanı imzaladı. 6 yaşından küçük Müslüman çocukları Hıristiyan olarak yetiştirilmek üzere Hıristiyan ailelere verilecekti. Bu durum karşısında, pek çok Müslüman silahlı direnişi seçti ve şehadetlerine kadar dağlarda mücadeleye devam etti. 1609-1614 yılları arasında tahminen 330 bin Müslüman çok ağır ve insanlık dışı şartlar altında İspanya'dan sürüldü. 25 Mart 1611'de ülkeyi Müslüman nüfustan temizledikleri için başta kral 3. Filip olmak üzere İspanyol yöneticileri Tanrılarına şükür için büyük bir tören düzenlediler.

SULTAN'IN CESEDİ 30 YIL ASILI KALDI

Muhammed b. Ümeyye'nin şehadeti üzerine mücahitler içlerinden Muhammed b. Abbou adında bir mücahidi Sultan olarak seçtiler. O, mücahidleri yeniden teşkilatlandırdı ve yeni komutanlar atadı. Ardından hemen harekete geçti ve el-Büşşerât dağları bölgesinin başşehri Orhiva'yı kurtardıktan başka, kurtarılmış bölgeleri de genişletti.
Juan de Austrian'da ordusunun asker sayısını artırdı ve mücahidlerin elindeki yerleri yeniden ele geçirmeye başladı. Müslümanların 3 aylık direnişlerinden sonra Juan şehre girdi ve onun emriyle Müslüman halkın tamamı imha edildi. 13 Mart 1571'de Sultan İbn Abbou bir İspanyol ajanı tarafından şehit edildi. Vücudu Gırnata'ya getirildi ve şehrin bir başından öbür başına dolaştırıldı. Sonra şehrin büyük meydanında tam vahşilere yakışırcasına parçalanarak ana giriş kapısına asıldı. Şehidin naaşı 1601 yılına kadar orada asılı tutuldu.

KİLİSE KAPILARINA İSLAMİ YAZILAR YAZILIYORDU

İspanya'da Müslümanlara reva görülen zulüm Büyük Sürgün ile bitmedi. 1625'te İşbiliye şehri yönetimi bir rapor yayınlayarak mahallelerde çok sayıda Müslümanın hür veya köle olarak yaşadığını iddia etti. 3 Ekim 1625 tarihinde İşbiliye Engizisyon Mahkemesi, bir grup Moriskoyu yerli Hıristiyan kalabalığın önünde idam etti. 17 Kasım 1625'te köleleştirilmiş bir Moriskoyu kilise kapısına bazı İslamî yazılar yazmak suçundan 100 kırbaç ve 4 yılı kürek mahkûmluğu olmak üzere ömür boyu hapis cezasına çarptırdı.

1680'de Kâdis'ten birisi Hıristiyanlık'tan İslam'a geçtiği için Madrid'te büyük bir kalabalığın önünde diri diri yakıldı.

İSYANLAR BİTMEDİ

Endülüs'te 1641'de Tâhir el-Hurr adlı bir emîrin başını çektiği gizli bir isyan haberi alındı. Bunun üzerine harekete geçen devlet güçleri, Tâhir el-Hurr'u Estepone yakınlarında şehit ettiler. Müslümanların torunları, 1644'ten itibaren çeteler halinde teşkilatlandılar ve hükümet kervanlarına saldırdılar. Müslümanların torunlarının bu tür isyanları bütün yüzyıl boyunca devam etti.

Bunların en önemlileri de 1652'deki Kurtuba ve İşbiliye isyanlarıydı. 18. yüzyılda İspanya'da Müslümanların varlıklarını devam ettirdiklerini, Devlet Konsili'nin "Müslümanları Kuzey Afrika'ya sürmeyi" öngören 20 Eylül 1712 tarihli kararı açıkça göstermektedir. 1769'da Mürsiye vilayetinin Cartagena şehrinde bulunan gizli bir mescit Müslümanların burada gizlice teşkilatlandıklarını göstermektedir.

19. YÜZYILDA ENDÜLÜS MİLLİYETÇİLİĞİ BAŞLADI

19. yüzyılda Endülüs'ü ziyaret eden seyyahlar Endülüs'te İslam'ın varlığından söz etmektedirler. 1808'de Napolyon'un ordularının İspanya'yı istila etmesiyle her şey değişti. Endülüslüler Fransız istilacılara karşı İspanyol olarak değil Endülüslüler olarak ayaklandılar. Endülüslüler, 17 Aralık 1808'de İşbiliye'de gizli bir hükümet kurdular ve 19 Mart 1821'de Kadis Anayasası olarak adlandırılan yeni bir anayasa yayınladılar. Endülüs milliyetçiliği, onun tarihî ve İslamî temelleri göz önünde bulundurulmadan anlaşılamaz. Kadis Anayasası, 19. yüzyıl boyunca İspanya'daki bütün kurtuluş hareketlerinin temeli oldu.

İSYANLAR 1800'LÜ YILLARDA DA DEVAM ETTİ

1 Ocak 1820'de İşbiliye halkı isyan ederek Kadis Anayasası'nın yeniden yürürlüğe konmasını istediler. İsyan bütün Endülüs bölgesine yayıldı. Endülüs halkı baş kaldırdı ve kendilerine yapılan zulmün sembolü olan Engizisyon Mahkemelerine saldırarak yaktılar. Endülüs çiftçileri 30 Haziran 1857'de İşbiliye'de, daha evvel müsadere edilerek kiliseye ve soylulara peşkeş çekilen atalarının topraklarını geri isteyerek ayaklandılar. 18 Eylül 1868'de kraliçeye karşı isyan ettiler ve Kurtuba yakınlarında İspanya ordusunu yendiler.

Bunun üzerine kraliçe Fransa'ya kaçmak zorunda kaldı. 19. yüzyıl Endülüslü hareketi, sınırları belirlenmiş bir Endülüs ile Endülüslü milleti fikrini kabul etti. Bu hareket, açıkça Katolik karşıtıydı ve Endülüs'ün İslamî geçmişini ihya için mücadele verdi. Endülüs milliyetçiliğine 20. yüzyılın başlarında esas şeklini veren, 5 Temmuz 1885'te Malaga'da doğan ve sonradan Müslüman olan "Blas Infante" idi.

MÜSLÜMAN OLAN BLAS INFANTE 1936'DA ŞEHİT EDİLDİ

Endülüs halkı İslamî kimliklerini kendi iradeleriyle terk etmediler. Tam tersine, yüzyıllar boyunca devamlı vahşice zulüm ve cinayetlere maruz kaldılar. Bu yüzden adlarını, kültürlerini ve köklerini kaybettiler. Fakat zayıf da olsa kalplerinde İslam'a karşı bir sevgi bağı kaldı. Özellikle, İspanyollardan farklı olma duygusu içlerinden asla yok edilemedi. İslamî köklere dayalı bir Endülüs milliyetçiliği teorisini geliştiren Blas Infante, bunun için bütün gücünü ve hayatını ortaya koydu. Endülüs halkına diğer İspanyollardan farklı oldukları fikrini yaymakla suçlanarak Franko'nun askerleri tarafından 10 Ağustos 1936 tarihinde İşbiliye sokaklarında şehit edildi. Ne var ki onun çabaları 1975'te Franko'nun ölümünden sonra Endülüs'e İslam'ı geri getirdi.

Vakit

Araştırma Haberleri

Amerikalı Cerrahlar Gazze'de Yaşadıklarını Anlattı
İslam korkusunu yayanlar, İslam'ın dünya ırklarını Batı'nın tahakkümünden kurtarabileceğini biliyor
TARİHTEN BİR SAYFA l BÜYÜK İRAN KITLIĞI
6284'ün Perde Arkası(VİDEO)
Seçimlere ABD Mudahil Oluyor. DİKKAT!!!