Yeni bir fitne çıkarma çabası.. Ve bu gibi oyunlara gelmek isteyen birilerinin de hazır vaziyette beklemeleri.. Hani, mü’min kişi, aynı yılan deliğinden ikinci kez sokulmazdı..
Bizdeki kaçıncı kez oluyor..
Bunca entrika ve düzenbazlıklardan gereken derslerin çıkarılamaması gerçekten de esef vericidir.
Menemen’de oynanan oyunun üzerindeki perde henüz bile aralanamıyor. Çünkü belgeler, Genelkurmay arşivlerinde...
***
Dersim Faciasıda, üzerine tonlarca sükût külü döküldükten 70 yıl sonralarda, Tayyib Erdoğan’ın bir konuşmasıyla resmen ortaya konulmuş ve o açıklamalara, o cinayetleri işlemiş olan tek parti dönemindeki siyasî kurumun bugünkü başkanı olan DersimliK.K, ve ‘celladına âşık olan idamlık’ halet-i rûhiyesiyle karşı çıkmıştı.
Cumhûriyet Halk Fırkası’nın (Partisi’nin) 1938 öncesindeki Genel Merkez Kararlarının tamamının açıklanmadığını da hatırlayalım.
***
Ya, ‘6-7 Eylûl 1955 Hadiseleri’?
Kıbrıs Buhranı’nın Türkiye ile Yunanistan’ı bir savaşla karşı karşıya getirdiği hassas dönemde, İstanbul’da yayınlanan bir akşam gazetesi, Selanik’te M. Kemal’in doğduğu evdiye bilinen binanın bombalandığı haberini manşete çeken bir baskı yapar yapmaz harekete geçirilen kitlelerin İstanbul’un altını-üstüne getirdikleri ve üstelik sanki bütün Rumlar da suçluymuş gibi, ve sadece onların da değil, bütün gayrimüslimlerin evlerini, iş yerlerini, dükkanlarını ve kiliselerini, sinagoglarını tahrib eden, onlarca kişiyi öldüren o vandallık.. Hükûmet duruma ancak Örfî İdare (Sıkı Yönetim) ilan ederek ve günlerce sonra hâkim olabilmişti.
Sonra o bombalama haberinin bir düzmece, asparagas haber olduğu bilinir.
Daha ilginç olan ise; MİT’in en başarılı ve büyük operasyonunun 6-7 Eylûl tezgahlaması olduğu, o hadiseden 40 yıl sonralarda, 199-98’lerde resmen itiraf olunmasıydı.
***
Bunlar, kıyısından- köşesinden birazcık itiraf olunanlar.. Ya, henüz açıklanmayanlar.. İstiklal Mahkemeleri’ndeki rezalet yargılamalar, hiç..
Kezâ, 27 Mayıs Askerî Darbesi’nden sonra Adnan Menderes ve Dışişleri Bak. Fatin Rüşdî Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idâmıyla sonuçlanan yargılamalar.. Aynı şekilde, Yassıada’daki düzmece mahkemenin başkanının, sanıklara, ‘Ne yapalım, sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor..’ söylemiyle taçlanan uygulamalar…
Ve 12 Mart 1971, 12 Eylûl 1980 ve 28 Şubat 1997 Askerî Darbeleri ve başarısız kalan daha niceleri ve Sıkıyönetim mahkemelerindeki yargılama zulümleri ve sanki daha temizmiş gibi, diğerleri...
***
Ve şimdi, bir manipülasyon daha.. M. Kemal’in özel hayatı etrafında..
M. Kemal, hemen bütün devrimciler gibi hep tartışılacak olan jakoben / tepeden inmesi, dayatmacı ve darağaçlarıyla netice almayı prensip edinmiş bir isim.. Beğeneni vardır- beğenmeyeni vardır.
Ama, beğenmeyen ve eleştirenler için 1951’lerde M. Kemal’in korunmasıyla ilgili olarak çıkarılan 5618 sayılı özel Koruma Kanunu’nun 60 yıl boyunca nasıl çalıştırıldığı ortadadır.
Buna rağmen, M. Kemal’in anası veya kendi özel hayatının mahremiyetleri veya nesebi hakkında, ‘imiş’lere dayanılarak anlatılanları tartışmanın mantığı nedir, anlamak zor…
Bir kişinin düşünce dünyasına bir eleştirisi olan varsa, hakaret etmeden yapamaz mı?
Hele de mütedeyyin kimlikli kimselerin bundan kesinlikle kaçınması, inançlarının gereğidir. Şer’an ispat edemeyecekleri konular hakkında konuşmak ve kişileri ana-babaları, çocukları, eşleri veya başka kimselerle haram veya mahrem ilişki iddialarıyla değerlendirmek, Kitab’ımızın neresinde vardır?
***
Gerçekten Kemalist olan veya Kemalist geçinen ya da Kemalizden geçinenlere de bir çift sözüm var: M. Kemal’in neredeyse bütün ömrü kadar siyasî hayatı olan İsmet İnönü kanunla korunmuyor. Eleştirilse bile, kimse ona hakaret de etmiyor ve tarihteki rolü bir insan olarak tartışılıyor. M. Kemal’i de o utanç verici koruma kanunundan kurtarınız da adam gibi değerlendirilmek bahtına kavuşsun, putlaştırılmaktan kurtarılsın..
Halkımızı ilkel gösteren bu oyun bitmeli artık..
stargazete