Bir süredir Fehmi Koru, hem Anayasa’da ancak iki defa seçilebilme şartından dolayı, hem de anketlerde oyların düşüyor olması ve seçilememe riskini göze alamayacağı için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zamanında -2023’te- yapılacak bir seçimde aday olmayacağını - olamayacağnı, dolayısıyla Millet İttifakı’nda olduğu gibi Cumhur İttifakı’ında da bir “Aday sıkıntısı” bulunduğunu yazıyor.
“İkinci defa” konusunun çözülmesi için “erken seçim” formülü söz konusu olsa da Erdoğan gibi siyasi zaferlere alışmış bir insanın seçilememe riski bulunan bir seçime girmek istemeyeceği yaklaşımı da yabana atılır değil.
Bu konuyu Ak Partili bazı hukukçulara sordum. “İkinci defa” konusunda cevapları Fehmi Koru’dan farklı: Bir, “ikinci defa” sınırlaması, Anayasaya yeni girdi, kanunlar geriye işlemez, dolayısıyla Tayyip Erdoğan’ı bağlamaz deniyor, iki, bu konuda bir itiraz olsa bile -ki olacaktır-konu Yüksek Seçim Kurulu’na gider ve YSK’nın da nasıl bir karar vereceği -İstanbul seçimlerinden- bellidir.
Böyle mi olur, göreceğiz.
Ben dahi, Erdoğan’ın, Bahçeli’nin 2023 için kendilerini bunca bağladıklarına göre “hukuki engel”i hesaba katmadıklarını düşünmek olmaz, gibi bakıyorum.
Öteki meseleye, yani “seçilememe” kaygısına gelince, Ak Pati cenahından, Erdoğan’ın anketlerden gelen bu tür uyarıları, “Milletimin ferasetine güveniyorum” şeklinde karşıladığı bilgileri geliyor.
Erdoğan yapısında bir insanın, yenilgiyi peşin peşin kabul edeceğini beklemek de çok gerçekçi gelmiyor.
Bununu adı narsizm midir, her siyasetçide, özellikle liderlerin tamamında biraz narsizm olur mu, ne denirse, Erdoğan’ın kendisini önemsediğini tahmin etmek için çok siyaset bilmeye gerek yok.
Bu manada Erdoğan’ın duygu – düşünce dünyasını besleyecek oldukça bol malzeme de var. Ak Parti’de olsun, Beştepe dünyasında olsun, Erdoğan’ın liderliğini kutsamayan insan bulmak mümkün mü? Kaldı ki, halk nezdinde de Erdoğan’ın boyuna, bosuna, endamına, konuşmasına tutkun geniş kitlelerin varlığı tartışılmaz. “Liderlik” bahsinde kamuoyu yoklamalarının da Erdoğan’ı diğer siyasi liderlerin açık ara önünde göstermesi, herhalde Erdoğan’ın duygu – düşünce dünyasını besleyecektir.
Buna rağmen Erdoğan rahat mıdır diye sorulursa, ya da çok rahat bir seçime doğru mu gidiyor, diye sorulursa, ben dahi, kendisinde bulunan özgüveni besleyecek bir zemin bulunmadığı düşüncemi ifade edebilirim.
Erdoğan’ın “meydanlarda olmalıyım” duygusuyla ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla kampanya yürüttüğü iki seçim var ki, ikisi de Ak Parti’nin şu 20 yıl içindeki müstesna yenilgileri ile sonuçlanmıştır.
Birisi, 7 Haziran 2015 genel seçimleri, diğeri 31 Mart 2019 mahalli seçimleri. Hele Yargının da devreye sokularak tekrarlandığı İstanbul seçimlerindeki hezimet vatandaşın duygu dünyasının okunamamış olması bakımından Erdoğan’ın ve Ak Parti’nin tarihi yanılgıları olarak kayda geçmiştir.
Çok açık: Vatandaş, Cumhurbaşkanı’nın “Parti hüviyeti” içinde meydanlara çıkmasını güzel bulmamıştır. 2015 Haziranı’nda meydanlardaydı Erdoğan, oylar 7 puan kaybıyla yüzde 40’a düşmüştü, seçimler Kasım’da tekrarlandı, Erdoğan Cumhurbaşkanı hüviyetiyle meydanlara çıkmadı, kampanyayı Davutoğlu yürüttü, terörle mücadelenin de etkisiyle oylar yeniden yüzde 49 oldu.
Bu tecrübe varken, 2019 yerel seçimlerinde, özellikle İstanbul’da Erdoğan, biraz da “Büyük şehirleri, hele sembol olarak İstanbul’u kaybediyoruz” paniğiyle, kim bilir belki de, “Efendim İstanbul gidiyor, hezimeti ancak siz önleyebilirsiniz” teşviki ile ilçe ilçe meydanlarda dolaşmış, olmadı ekranlara çıkmış, ama 16 binlik farkın 800 bine çıkması gibi hezimeti derinleştiren bir sonuçtan başkası olmamıştır.
Cumhurbaşkanı’nın “parti siyaseti” yapması yadırganıyor, bu çok açık, ama bunu Erdoğan’a ya kimse anlatamıyor ya da anlatmanın bir tesiri olmuyor.
Bir diğer konu, Erdoğan’ın konuşmalarının muhtevası ile ilgili. Erdoğan oldum olası, icraat saymayı en etkili siyasi dil olarak görmüştür. Hatta Hüber Köşkü’ndeki bir özel toplantıda, Başbakan Davutoğlu’nun Ak Parti’nin icraatlarını anlatmamasından yakındığını hatırlıyorum.
Erdoğan, uzun uzun anlatıyor yapıp ettiklerini. Ama sanki anlatılanlar, vatandaşın içinde bulunduğu durumun fakında olunmadığı gibi bir algıya yol açıyor. “Memleket güllük gülistanlık içindeyse bizim halimiz neden böyle?” sorusunu soran vatandaş sayısı her gün biraz daha artıyor.
Şunu not edeyim: Erdoğan’ın boyuna bosuna, endamına tutkun kitleler var, olacak da. O Türkiye’ye özgü ayrı bir duygu durumunu ifade ediyor. Ama bilinsin ki, oylar çantada keklik değil, duygu durumu keskin biçimde değişiyor. “Neden?”in cevabını ayrıca yazmak gerekiyor.