"Son birkaç hafta içinde Türkiye'de bazı gözaltılar gerçekleşti. Tamamen yargı organlarının talimatıyla gerçekleştirilen operasyonlar hakkında bazı siyasi parti liderleri sorumsuzca açıklamalar yaptılar.
Savcı ve hakimlerin adli soruşturmalarını siyasetle yorumlamaya çalışanlar, AK Parti'yi de araya sokarak açıklamalar yapıyorlar. Bu açıklamalarına cevap verecek kişi ben değilim. Ama Türkiye bir hukuk devletidir. Yasama, yürütme ve yargı tamamen birbirinden bağımsız erkler olarak görevlerini yapmaktadır. Yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Herkes din, ırk, dil, mezhep, siyasi inanç gibi benzer sebeplerle ayırım gözetmeksizin eşit hükmü vardır. Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz. TCK'nın 3. maddesi, ceza kanununda uygulanmasında kişiler arasında din, dil, ırk, siyasal düşünceleri, felsefi inanç, sosyal köken, ekonomik yönden ayrım yapılamaz, ayrıcalık tanınamaz demiştir. Altına imza attığımız uluslararası hukuk belgeleri de gayet açıktır. Türkiye güçler arasındaki dengeyi en iyi biçimde işletmektedir. Temel ilkelere herkes uygun davranmalıdır. Türkiye demokrasisinin buna uymalıdır.
Savcılarımız üzerlerinde baskı hissetmeden görevlerini yapabiliyorsa bu bugün için de geleceğimiz için de güven vericidir. Bunlardan neden kim rahatsız olabilir, neden engellemeye çalışabilir? Anayasamıza göre suç teşkil eden iddialar var. Bu iddiaları aydınlatmaya çalışan bir hukuk var. AK ile kara ortaya çıksın. Süreci bulandırarak, savcıları hakimleri tehdit ederek kimse bir yere varamaz. Bu süreci siyasetle ilişkili göstermek, bu süreç üzerinden siyasi rant elde etme gayretine girmek sorumsuzca bir yaklaşım. Yargıya sadece yardımcı oluruz. Yargının görevini üstlenmeyiz. Adaletin hızlı bi,çimde tecelli etmesini sağlamak için üzerimize düşeni yapıyoruz. Aynı yaklaşımı toplumun tüm kesiminden istiyoruz."