Demek ki uluslararası hukuku İsrail'in canice keyfinin kâhyası olarak görüyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu geçenlerde CNN Türk'te katıldığı bir programda "Uluslararası sular kimsenin babasının malı değil" dedi ve ilave etti: "Gazze de İsrail'e ait değil." Bu gerçekleri İsrail'in kafasına kafasına vurmak lazım. Birleşmiş Milletler'de oluşturulan soruşturma komisyonunun Türk üyesinden rica ediyorum; incelemelerin, araştırmaların, tartışmaların her safhasında şunları söylesin, tekrar tekrar, mütemadiyen:
"Gazze'nin İsrail toprağı olduğunu İsrail'in kendisi bile iddia etmiyor. İşgal bölgesi de değil Gazze. İsrail 2005 yılında Gazze'den çekilirken bu bölgeyle artık hiçbir ilgisinin kalmadığını ilan etti. Hatta, isterse Mısır'ın Gazze'yi alabileceğini söyledi. Öyleyse Gazze suları nereden İsrail karasuları oluyor? Bir an için İsrail karasuları olduğunu farz edelim; 12 mil veya 20 mil yerine 68 millik güvenlik sahası ilanı nereden çıktı? Kaldı ki yardım gemilerinin güvenlik tehdidi oluşturduğu nerede görülmüş? Onu da sineye çektik diyelim; Özgür Gazze Filosu'nun 68 milde bile değil 72 milde saldırıya uğramasını hangi makul sebeple izah edeceğiz? İnsani yardım, uluslararası hukukun güvencesi altındadır. İsrail, yardım gemilerine Gazze açıklarında bile müdahale etme hakkına sahip değilken, daha ileri giderek, uluslararası sularda müdahale etme cüretini gösterdi. Üstelik, gemileri kimsenin burnunu kanatmadan limana çekmek mümkünken, silahlı müdahaleyi tercih ederek dokuz yardım gönüllüsünü öldürdü ve onlarcasını yaraladı. İsrailli yetkililer 'Askerlerimize karşı gelmeselerdi böyle olmazdı, suç Türklerin' diyor ve uluslararası hukuka uygun hareket ettiklerini ileri sürüyor; halbuki açık denizde gerçekleşen bu saldırının uluslararası hukuktaki adı korsanlıktır ve 'Korsanlara karşı çıkılmaz' diye bir uluslararası hukuk kuralı yoktur. Hülasa: İsrail, uluslararası hukuku hiçe sayarak açık denizde sivil yardım gemilerine saldırdı ve dokuz yardım gönüllüsünü öldürdü. Konu bundan ibaret. Konu hakkında bundan başka şeyler konuşmayı kategorik olarak reddetmeliyiz."
Aslında var ya... Başbakan Erdoğan şu Netanyahu'nun kulağına eğilip, dişlerini gıcırdata gıcırdata, "Bana bak! Bu saçmalığı kesip adam gibi özür dileyin ve Gazze ablukasını kaldırın, yoksa 100 tane Mavi Marmara birden geliyor. Bu defa gemileri bizzat ben göndereceğim ve yanlarına koruma olarak savaş gemileri de vereceğim. Hodri meydan!" diyecek ki...
Şimdilik hayal. Ama Türkiye komşularıyla sorunlarını çözüp bölgesel entegrasyon sürecini ilerlettikçe, kendini her gün biraz daha emniyette hissedip korkularını attıkça, Ortadoğu'daki manevra sahasını genişletip kuvvetlendikçe, böyle cesur ve devrimci tavırlar hayal olmaktan çıkıyor. Beş yıl önce hayal bile edemediğimiz şeylerin şu son zamanlarda gerçekleştiğini (mesela İsrail'le ortak askeri tatbikatların iptal edilip Suriye ile ortak askeri tatbikatların yapıldığını, mesela Ankara'nın Tel Aviv'i 62 yıllık ilişkileri tamamen kesmekle tehdit ettiğini) görmedik mi?
Bunlar daha bir şey değil. Dev, 100 yıllık uykusundan daha yeni uyanıyor...
%59.25 EVET
Dünkü yazımda AK Parti'nin 2007 seçimlerinde ulaştığı %46.58'lik oy oranına BBP'nin %1'ini de ilave ettim, ama BBP'lilerin önemli bir kısmı 2007'de zaten AK Parti'ye oy vermişti. BBP o seçimlere parti olarak katılmamış, sadece 20 ilde bağımsız adaylar çıkarmıştı. Bunlar toplam 63 bin 992 oy aldılar. Takriben %0.20 ediyor. Demek ki dünkü yazımın başlığı %59.25 olmalıydı. Böylece düzeltmiş olayım.
yenişafak