Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında 12 Eylül'de yaşanan idamları anlatırken gözyaşlarına engel olamadı. 22 yaşındayken cunta yönetimi tarafından idam edilen Ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu'nun infazından kısa süre önce anne ve babasına yazdığı mektubu okuyan Başbakan Erdoğan duygu yoğunluğu yaşayarak bir süre kürsüde sessizce ağladı.
AK Parti Grup toplantısında 12 Eylül dönemindeki baskı ve zulümleri anlatan Erdoğan sağ ve sol görüşe sahip altı kişinin ismini andı. Onlardan çeşitli alıntılar yaptı. Necdet Adalı'nın haksızca idam edilmesini anlatan, Nevzat Çelik'in yazdığı ve Ahmet Kaya'nın seslendirmesiyle akıllar kazınan "Şafak Türküsü" şiirini okudu. Erdoğan, merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun Mamak Cezaevin'de işkence gördüğü günlerde kaleme aldığı "Üşüyorum" adlı şiirden de bir dize seslendirdi. Bu sırada AK Parti sıralarında oturan başta Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç olmak üzere bazı milletvekilleri de gözyaşlarını tutamayarak ağladı.
Başbakan Erdoğan duygu yüklü konuşmasında şunları söyledi:
Belki şu anda anlatacaklarım biraz farklı olacak. Şöyle yakın siyasi tarihi, ama trajik bir siyasi tarihi önünüze getireceğim. Bu dram olacak. Ama getirmek zorundayım.
NECDET ADALI
Şair Nevzat Çelik'in Necdet Adalı için yazdığı o ünlü şiir aslında bu zamansız ölümü en güzel şekilde resmediyor:
Beni burada arama anne
Kapıda adımı sorma
Saçlarına yıldız düşmüş
Koparma anne
Ağlama
Kaç zamandır yüzüm tıraşlı
Gözlerim şafak bekledim
Uzarken ellerim
Kulağım kirişte
Ölümü özledim anne
Yaşamak isterken delice
(Başbakan Erdoğan'ın okuduğu Nevzat Çelik'in Necdet Adalı için kaleme aldığı şiir, Ahmet Kaya'nın okumasıyla "Şafak Türküsü" olarak bilinmektedir")
Değerli arkadaşlar Necdet Adalı, 12 Eylül cuntasının idam ettiği ilk gençti. Bu ara bir televizyon kanalında o günlerin o idam kararlarının nasıl verildiğini takip ediyorsunuz deme" Nasıl verildiğini görüyorsunuz; bir bu yandan bir o yandan" Sonradan suçlular yakalandı, failler belli oldu ama Necdet Adalı geri gelmedi.
12 Eylülcüler kendi ifadeleriyle asılan bir solcuyla denge kurmak için bir de sağcı idam etmek istediler. Necdet Adalı'dan sadece birkaç saat sonra yine 22 yaşında bir genç Mustafa Pehlivanoğlu darağacına yürüdü.
Ailesi infazdan üç günden sonra çocuklarını ziyarete geldiklerinde idam edildiğini öğrendiler. Mustafa'dan geriye şu satırlar kaldı değerli arkadaşlarım. O da gerçekten çok anlamlı satırlar:
"Sevgili anneciğim ve babacığım;
Sizler beni bu yaşa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz. Benim sizlere karşı islemiş olduğum hataları ve suçlarımı affedin. Hakkınızı helal edin. Ben sizlerin bir evladınız olarak, bugüne kadar Cenab-ı Hakkın ve Onun Resulünün, Yüce Peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın yazımız böyle yazılmış. Kader ne ise onu çekeceğiz. Ben de kardeşim Haydar gibi bir an önce Allah'ın huzuruna çıkacağım. Eğer benim günahım varsa Cenab-ı Allah'ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok, bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah'tan bulsunlar. Şunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa'lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer her zaman Allah'a inananlarındır.
Bunun için hiç üzülmeyin. Cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır. Sizden ricam ağlamayın. Anne, sizlerle helalleşmek isterdim, fakat olmadı. Hakkım varsa, hepinize helal olsun, siz de h
ERDAL EREN
Bir başka isim Erdal Eren" Daha 17 yaşındayken tutuklandı. 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Cezaevi'nde 18 yaşından küçük olmasına rağmen idam edildi.
MUHSİN YAZICIOĞLU
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun Mamak'ta çektiği işkenceleri, gördüğü işkenceleri ve Mamak Cezaevi'nden yazdığı şu dizeleri özellikle ebediyete intikalinde dinledik ve unutmadık:
ÜŞÜYORUM..
Huzur dolu içimde ben sonsuzluğu düşünüyorum,
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum.
Durun kapanmayın pencerelerim,
güneşimi kapatmayın.
Beton çok soğuk üşüyorum"
HÜSEYİN KARAMAHMUTOĞLU
14 Mayıs 1987'de Hüseyin Karamahmutoğlu sabah namazını kılarken başına vurulan dipçik darbesiyle Mamak Cezaevi'nde gencecik yaşında dünyaya veda etti..
ERTUĞRUL GÜNAY
Bu zulümlerin, bu işkencelerin, bu insanlık dışı uygulamaların en yakın şahitlerinden, mağdurlarından bir tanesi de Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay" 12 Eylül'de hapis yatan Bakanımız hapisteyken vefat eden babasının cenazesine dahi katılamadı.
ALPARSLAN TÜRKEŞ
Burada rahmetli Türkeş'in 12 Eylül sonrası yaşadıklarından hiç bahsetmiyorum. Ancak şu alıntıyı da burada sizlere aktarmak istiyorum. 1992 yılında verdiği bir röportajda merhum Türkeş, DYP-SHP koalisyonuna neden güvenoyu verdiklerini şu ifadelerle açıklıyor : "12 Eylül Anayasasını değiştireceklerine söz verdiler. 12 Eylül Ülkücüler olarak bize çok haksızlık etmiş, büyük mağduriyetler getirmiştir. Ah Mamak Cezaevi'nin dili olsa da bize tabutlukları, C5'leri anlatsa. Metris'in, Bayrampaşa'nın dili olsa da orada kararan hayatları anlatsa"
Pehlivanoğlu'nu anlattı. Ülkücü Pehlivanoğlu'nun mektubu okurken ağladı. Erdoğan Yazıcıoğlu'nu da unutmadı
haber7