Başbakan Tayyip Erdoğan, tam “ters köşe” yaptı... Hemen herkes “farklı senaryolar” konuşup “farklı tahmin”lerde bulunurken, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, dün saat 11.30 civarında “AK Parti’nin Cumhurbaşkanı Adayı”nı açıkladı;
“Recep Tayyip Erdoğan.”
O, BİR KIR ÇİÇEĞİ
M. Ali Şahin’in kısa konuşmasının ardından, “Tayyip Erdoğan’ın hayat hikâyesi” ile ilgili bir “sinevizyon gösterisi” yapıldı.
Bir daha gördük ki;
Tayyip Erdoğan “bizden biri”dir, “içimizden biri”dir... Tıpkı bizler gibi “meşakkatli” bir hayatı olmuş, “okul harçlığı”nı sağlayabilmek için “su” satmış, “simit” satmıştır...
Ben, Tayyip Erdoğan için “kır çiçeği” derim... Gerçekten de, bir çok başbakan, benim gözümde “saksı çiçeği”dir, “salon çiçeği”dir ama Erdoğan başka...
Salon çiçekleri “Sürekli bakıma muhtaç”tır!.. “Kır çiçeği” öyle mi ya?..
Kır Çiçeği “yağmur”a dayanmak zorundadır, “fırtına”ya dayanmak zorundadır... “Kar” yağmış, “don” olmuş, “toz” olmuş, ayakta kalmak zorundadır!..
Erdoğan da öyle...
Tıpkı bir “kır çiçeği” gibi, nice badirelerle karşılaştı, nice engeller, nice tuzaklar gördü ama ayakta kalmayı ve dik durmayı başardı!..
MUHTAR BİLE OLAMAZ HAA!
Hepsi bir yana da;
Bir “şiir” okudu diye “ceza” aldı, hapis yattı... “AK Parti’nin Genel Başkanı” olmasına rağmen “milletvekili” olmasına izin verilmedi.
O günlerde dediler ki;
“Siyasi hayatı bitti!..”
“Muhtar bile olamaz!”
Ne ilginçtir ki;
“Muhtar bile olamaz” denilen adam, “Türkiye’de en uzun süre Başbakanlık yapan” adamlardan biri oldu...
Şimdi de;
“Cumhurbakanı Adayı!”
Bu; kesinlikle, “Tayyip Erdoğan’ın bir plânı” değil, “Cenab-ı Allah’ın takdiri”dir!..
Cenab-ı Allah, Tayyip Erdoğan’a bir “yol” çizmiş, bir “rol” vermiş, o da bu yol üzerinde
Öyle olmasa;
“Muhtar bile olamayacağı” söylenen bir adam, onca “badire”yi aşıp da “Cumhurbaşkanlığı”na yürüyebilir miydi?..
Tayyip Erdoğan da; “1980’li yıllar”da başladığı siyasi yolculuğun, bugün “Cumhurbaşkanlığı Adaylığı” ile devam etmesinin “Cenab-ı Allah’ın kendisine sunduğu bir lütuf” olduğunu gayet iyi biliyor ki; dünkü konuşmasına “dua” ile başladı...
O MİLLETÇİ BİR ADAM
Dedi ki;
l “Ya Rab, bizim göğsümüzü genişlet, hayır işlerimizi kolaylaştır. Bugün sana, yarattıklarına, yani halka hizmet için bir güzel yolculuğa hazırlanıyoruz.”
l “Selçuklu Sultanı Alparslan gibi kefenimizi giyerek mücadeleye soyunduk. Kudüs fatihi Selahattin Eyyübi gibi zaferin kılıç ve kalkanla değil Allah katında olduğuna inandık. Endülüs fatihi Tarık Bin Ziyad gibi arkamızda gemileri yakarak yolculuğa çıktık. Sen ki her şeye gücü yetensin, bu mübarek günde dileğimiz de odur ki bu milleti bir kez daha zaferle müjdele Ya Rab. Bugün çıktığımız kutlu yolculuğu Türkiye için, milletimiz için, insanlık için, hayırlara vesile eyle Ya Rab.”
l “Biz siyaseti vatan için, bayrak için, istiklalimiz ve istikbalimiz için yaptık. ‘Seçildikten sonra bizi unutmasın’ diyen tüm unutulmuşlar, tüm terkedilmişler, kimliği, kültürü, hakları, özgürlükleri tüm elinden alınmışlar için siyaset yaptık.”
l “Bizi sevmeyenleri de sevdik, bize oy vermeyenlere de ayrım yapmaksızın hizmet götürdük. ‘Türk’ demedik, ‘Kürt’ demedik, ‘Müslüman’ demedik, ‘Hıristiyan’ demedik, ‘Musevi’ demedik, ‘Sünni’ demedik, ‘Alevi’ demedik, insana insan olduğu için değer verdik. Nerede insan varsa, nerede nefes alıp veren bir can varsa oraya ulaşmanın derdi, kaygısı, mücadelesi içinde olduk.”
Gerçek de bu... Erdoğan, gerçekten de “millet için” siyaset yaptı... Bir çok Başbakan “devletçi” bir yol izlerken; “insanı yaşat ki devlet yaşasın” prensibi ile yola çıkan Erdoğan, “devletçi” bir yol izlemek yerine “milletçi” bir yol izledi...
“Kimsesizlerin kimi” oldu,
Garip-Gurebanın umudu” oldu...
DEVRİM GİBİ REFORMLAR
Tayyip Erdoğan’ın lideri olduğu AK Parti, iktidar olduğu 3 Kasım 2002’den bu yana “devrim niteliğindeki reformlar”a imza attı...
Mesela; Darbe ürünü olan 12 Eylül Anayasası’nda yapılan değişikliklerle; hukukun üstünlüğü esas alınarak, demokrasi güçlendirildi ve askeri vesayet kaldırılarak, sivilleşme sağlandı...
Anayasa Mahkemesi’nin yapısının değiştirilmesinin yanı sıra demokrasi alanında gerçekleştirilen değişim ve dönüşümler şöyle:
l “Olağanüstü Hal’in kaldırılması,
l Devlet Güvenlik Mahkemelerinin ve Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması,
l Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’nin başlatılması,
l Yerleşim birimlerine eski isimlerin iadesi,
l Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi,
l MGK Genel Sekreteri’nin sivil olmasının önünün açılması,
l Askeri Yargı’nın yetki alanının daraltılması,
l EMASYA Protokolü’nün kaldırılması,
l YAŞ kararlarına karşı yargı yolunun açılması,
l 12 Eylül darbecilerini yargılama yolunun açılması,
l İşkenceye sıfır tolerans politikası,
l Azınlıklara ait cemaat vakıflarının mülk edinmelerinin kolaylaştırılması ve özgürlük alanlarının genişletilmesi,
l Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı getirilmesi.
l Kamuda başörtüsünün serbest bırakılması.
Daha nice devrim...
ÖYLE İKİ KELİME Kİ!
Sadece Türkiye’de yaptıkları ile değil, dünyada yaptıkları ile de ses getirdi. Tayyip Erdoğan... “İngilizce bilmediği” halde, öyle “2 İngilizce kelime” sarfetti ki, dünyayı yerinden oynattı...
Davos’ta, “One Minute” dedi İsrail Cumhurbaşkanı’nın yüzüne... “Siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz!” dedi.
Sonra da; Terketti toplantıyı!.. O gün, İsrail’in karizmasının çizildiği, büyüsünün bozulduğu gündür.
Tayyip Erdoğan’ı, “Tayyip Erdoğan” yapan tavırlar, işte bu tavırlardır... Tayyip Erdoğan; “kontrol edilemez” bir adamdır... Ele-avuca sığmaz, hele kucağa hiç oturtulmaz “yerli bir adam”dır...
“Klasik siyasetçi tipi”nden fersah fersah uzaktır... “Dengeleri ve yengeleri korumak” için “yuvarlak” konuşmak yerine “dobra” konuşur...
İçi neyse, dışı da odur!..
Zaten, bu millet de, böyle olduğu için çok sevdi onu...
Allah nasip ederse,. 10 Ağustos’taki seçimde, “Cumhur’un gerçek başkanı” olacak... Çünkü, ilk defa, bir Cumhurbaşkanı’nı “halk” seçecek!..
Tayyip Erdoğan’ın”Cumhurbaşkanlığı Adaylığı”nın milletimize, memleketimize, bölgemize, İslâm alemine ve tüm dünyaya hayırlı olmasını diliyor, Cenab-ı Allah’tan onun yüzünü ak etmesini niyaz ediyorum...
Durmak yok, yola devam...
**************************************************************
Kılıçdaroğlu saçmalamasın da ne yapsın?
Hani; “Kızın başını boş bırakırsan ya davulcuya varır, ya zurnacıya” diye bir sözümüz vardır ya, öyle anlaşılıyor ki; CHP Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’nun başını da boş bırakmamak gerekiyor.
Boş bırakırsan; nerede ne söyleyeceği, hangi “çam”ları devireceği ve nerede saçmalayacağı hiç belli olmaz...
Tayyip Erdoğan’ın “Cumhurbaşkanlığı adaylığı” kesinleşince, dün demiş ki; “ülkeyi geren adamdan ve yalancıdan Cumhurbaşkanı olmaz!”
Bay Kılıçdaroğlu, tam 12’den vurmuş...Gerçekten de, “ülkeyi geren ve yalancı bir adam”dan ne Başbakan olur, ne de Cumhurbaşkanı!.. Bay Kılıçdaroğlu ortamı o kadar gerdi, o kadar yalan söyledi ki; bırakın “Cumhurbaşkanı” olmayı, “Cumhurbaşkanı adayı” bile olamadı!.. Demek oluyor ki, “gerilimci ve yalancı”dan, “Cumhurbaşkanı adayı” bile olmazmış...
Herkesin “saçmalama özgürlüğü” vardır... Dün, Kılıçdaroğlu da “saçmalama özürlüğü”nü kullanmış... Ama, Kılıçdaroğlu da haklı!.. Eline “tape” tutuşturmamışlar ki, ne konuşacak?.. Saçmalamasın da ne yapsın?..
yeniakit