Erdoğan'ın İran'a Bakışı

Başbakan Erdoğan'ın İngiliz Guardian gazetesi muhabiri Robert Tait'le yaptığı röportajın tam metni Başbakanlık'ın internet sitesinde yayımlandı

Başbakanlık Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, Başbakan Erdoğan ile yapılan röportajın eksik yayınladığı belirtilerek, röportajın Türkçe ve İngilizce çözümüne yer verildi. Başbakan Erdoğan'ın Guardian gazetesi muhabiri Robert Tait'le yaptığı röportajın tam metni şöyle:


Soru: İran'ı neden şimdi ziyaret ediyorsunuz? Bu ziyaretle neyi amaçlıyorsunuz?


Erdoğan: Bu, İran'a ilk gidişim değil. Bundan önce de Başbakan iken ve İstanbul Belediye Başkanı iken gitmiştim; şimdi de" İranlı meslektaşlarım gelecek ve onlarla Pakistan'a gideceğiz, ardından dönüşte İran'a geçeceğiz. Bölgesel ve uluslararası meseleleri ele alma fırsatı bulacağız. Siz de biliyorsunuz ki İran, bize doğalgaz temin eden bir ülke, aynı zamanda da doğal ihracat duraklarımızdan biridir. Yüzyıllara dayanan bağlarımız var ve bu bağları daha da sağlam kılmak istiyoruz. Hedefler bunlar.


Soru: Türkiye, başka ülkeler daha sonuçlarını sorgularken, yeniden seçilmesini takiben vakit kaybetmeden Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ı kutladı. Neden böyle yaptı Türkiye? Size göre, Cumhurbaşkanı Ahmedinejad İran'ın meşru başkanı mıdır ve Batılı ülkeler, onun kazanıp kazanmadığını sorgularken İran'ın gerçeklerini yanlış mı anlamışlardır?


Erdoğan: İlk sonuçlar, oylama sonuçları açıklandığında, ülkeleri arar ve tebrik edersiniz. Sayın Ahmedinejad da resmi olarak değil ama büyük bir oy farkıyla seçimin galibi olarak açıklandı ve önceden tanıdığımız bir kişi olduğu içindir ki kendisini arayıp kutladık. Ayrıca bu ikili ilişkilerin bir gereğidir ve sadece bir kutlamadır; sonra da resmi olarak seçildiği ilan edildi, güvenoyu aldı ki biz Türkiye olarak bu bizim dikkat, özel bir dikkat gösterdiğimiz bir şeydir. Bu, dış politikamızın temel ilkelerinden biridir; bir ülkenin iç işlerine asla müdahale etmeyiz, karışmayız. Hükümette de muhalefette de dostlarımız vardır. Uluslararası ilişkilerde iç işlerine müdahale edemezsiniz ve bir gelecek inşa edemezsiniz. Örneğin Yunanistan'da. Şimdi Sayın Papandreu iktidarda. Ondan önce Sayın Karamanlis vardı, daha önce de Sayın Papandreu'nun da bakan olarak bulunduğu bir hükümet vardı. Önceki hükümet ile iyi ilişkiler içindeydik, sonraki ile de öyle; şimdi yine Papandreu hükümetiyle iyi ilişkiler kurmaya çalışıyoruz. Biz siyasetçiler kalıcı değiliz, ama kalıcı bir siste kurmak zorundayız ki dış politikamızı işte bu anlayışla yürütüyoruz. Bu bizim stratejik yaklaşımımızdır ve ilkemizdir.


Soru: Cumhurbaşkanı Ahmedinajad Türkiye'nin dostu mudur?


Erdoğan: Şüphesiz ki o da bizim dostumuz. Biz dostumuz olarak da şu ana kadar münasebetlerimizi gayet iyi götürüyoruz. Burada herhangi bir sıkıntı söz konusu değildir.


Soru: İran'daki muhalefet ve protestolar ile ilgili endişeleri de gündeme getirecek misiniz?

Erdoğan: Az önce de ifade ettiğim gibi yani bunlar İran'ın kendi iç işleriyle alakalı bir konudur. Yani bu neden olmuştur, niçin olmuştur, bunların üzerinde bir değerlendirme yapmayı da doğru bulmam. Bizim bütün hedefimiz Türkiye olarak örneğin biz demokratik parlamenter sistem içerisinde bütün çalışmalarımızı yürütürüz. Ama farklı ülkeler, bizim bu çalışmalarımıza müdahale ettikleri zaman bunlardan rahatsızlık duyarız. Bizim de ülkemizde zaman zaman buna benzer konular olmuştur, olmaktadır. Ama bunlar olurken nedenini, niçinini herkesin bilmesi lazım. Bunu bilmeden dışarıda bir değerlendirme olursa bu doğru olmaz. Dolayısıyla İran'da da bu olanları ben İran'ın kendi iç sorunları olarak düşünüyorum. Ve ben doğrusu bütün komşularımızın da refahını, mutluluğunu istiyorum. Yani oralarda bu tür bir rahatsızlığın olmasını hiçbir zaman istemeyiz, arzu etmeyiz. Demokrasinin en geniş anlamda en ideal anlamda yerleşmesini sadece bir arzum olarak söyleyebilirim.


Soru: İran'ı, batı ve Amerika'nın nükleer programları konusundaki kararlarına ikna etme girişiminiz olacak mı?

Erdoğan: Tabi İran'la bu konuları bu güne kadar çok görüştük çok konuştuk. Nitekim geçen ay yine yapılan Sayın Solana ile olan görüşmenin ön hazırlıklarının Türkiye olarak biz yaptık. Bu konuda Dış işleri Bakanımın da gayretleri oldu ve neticede görüşme sağlandı. Temenni ederim ki bundan sonra ki görüşmeler de sağlıklı bir şekilde devam etsin. Ancak bir şeyi ifade etmem lazım yani İran; bir defa nükleer silah olarak bunu kabul etmiyor. Biz diyor insani amaçlı olarak barışçıl amaçla böyle bir değer enerji çalışması sürdürüyoruz. Dolayısıyla şimdi İran'ın kendisi nükleer silah değil biz değer enerji ile ilgili bir çalışma yürütüyoruz derken ona hayır sen nükleer silah üretiyorsun diye diretmek de yanlışlık olur diye düşünüyorum. Şu anda bu konu ile ilgili görevlendirilmiş olan zat biliyorsunuz bir açıklama yaptı. Zaten bizim dinimizde bu tür şeyler haramdır. Böyle, bir insanı öldürmeyi hedefleyen silahın oluşturulmasında da böyle bir adımı atamayız gibi bir ifadesi söz konusu oldu. Ve hatta bu sürece yönelik olarak da birçok dedikodular olduğu gibi son uranyum zenginleştirme yeri bulundu diye biliyorsunuz gazetelerde uluslar arası medyada çıkan haberler vardı. Ve Sayın Baradey konu ile ilgili bir açıklama yaptı. Dedi ki " Bizim böyle bir beyanımız olmamıştır, bizim böyle bir açıklamamız olmamıştır ve 25 Ekim'de biz İran'daki bu söylenen yere bir heyet göndereceğiz bir ekip göndereceğiz dedi ve 25 Ekim'de zaten geldi iki gün sonra demek ki heyet oraya gelecek biz de İran'da iken o heyet orda olmuş olacak. Ve o heyetin vereceği rapor öyle zannediyorum ki bu süreçte çok büyük bir önem arz ediyor.


Soru: İran'a adaletsizce mi davranıldı? Batı'nın İsrail'in açıklanmayan nükleer silahlarını göz ardı ederek İran'a odaklanması çifte standart mı?


Erdoğan: Tabi şöyle bir ortadan bir bakış sergilediğiniz zaman burada adil olmayan bir yaklaşım tarzının olduğunu söyleyebilirim. Zira bu yaklaşım tarzını ortaya koyanlar kendilerinde bir defa çok güçlü bir nükleer silah altyapısı var. Hayır, bizde yok zaten diye hiçbirisi demiyor. Örneğin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin ilk beşi bu noktada hepsi de nükleer silaha sahip, güçlü bir şekilde sahip ve onun dışında Uluslararası Atom Enerjisi'nin içinde olduğu gibi Uluslararası Atom Enerjisi'ne üye olmayan ülkelerde de nükleer silah var. Şimdi İran'ın böyle bir silahı olmadığı halde olmasın diyenler de ne yazık ki bu silaha sahip olanlar. Ve burada adil bir yaklaşım olmadığını görüyorum. Ve bu yaklaşım tarzını da doğrusu ben haksız bulduğum için bu konu ile ilgili olarak İran için de herhangi bir şey söyleme hakkını kendimde bulmuyorum.


Soru: Bunun anlamı siz bu konuyu gündeme getirmeyecek misiniz?

Erdoğan: Bu konu gündeme gelirse rahatlıkla konuşurum yani açmayacağız anlamına gelmez. Ama bu konuyu ben yine de tabi genel çerçeve içerisinde birçok ülkeleri konuşacağız. Tabi bu da dünyanın gündeminde olan bir konu olduğu için bu konu da muhakkak gündemimize gelecektir en azından gelinen noktayı kendileriyle konuşmanın faydalı olacağına inanıyorum. Bilgiyi kaynağından almak veya bu tür uluslar arası dedikoduları kaynağından dinlemek benim için daha çok önemli olacaktır. Ve zaten oranın en ileri noktadaki insanlarıyla görüşme imkanım olacak. Ve kendileriyle bu konuyu bir kardeşlik anlayışı içerisinde konuşarak değerlendireceğiz. İnanıyorum ki bölgemiz için en hayırlı adımları atacağız.


Soru: Nükleer silahlar konusunda Türkiye, İran'ı ikna edebilir mi ki ABD ve Batı yapamaz?

Erdoğan: Başından beri bu isteğin gayretin için de olduk zaten. Gerek Amerikalı dostlarımız gerek Batılı dostlarımız hep bize bunu söylediler. Yani bu konuda siz de bize yardımcı olun yani biz de onun için zaten yardımcı olduk ve işte bu ayın 1 Ekimdeki yapılan görüşme öncesinde tekrar devreye girdik. Daha önceleri yine bütün görüşmeler kesildiğinde yine devreye girdik. Bu noktada yeter ki bir araya getirelim diye bu adımları attık. Maalesef istenilen neticeleri alamadık. Tabi bu konuda taraf olanlar da yani İran'a yüklenenler de gördüğümüz kadarıyla yine bir taraftan birçok şeyleri olumsuz olarak konuşurken ve diğer taraftan da söylediklerinin de arkasında tam manasıyla durmuyorlar, duramıyorlar. Ve karşılıklı bazı tehditler de oluyor. Yani böyle köşeye sıkıştırma politikalarıyla bir yere varmak doğru değil mümkün de değil. Bence böyle olacağına masada çok rahat oturmak lazım, karşılık bir güvenin özgüvenin oluşması lazım, yani bunlar oluştuktan sonra inanıyorum ki diplomatik ilişkilerimiz de çok daha huzur verici olacaktır, çok daha rahatlatıcı olacaktır. Yoksa yani İran'ı yok etmeye tamamen dünyadan izole etmeye yönelik bazı düşünceler varsa, ben bu düşünceleri de paylaşamıyorum doğru da bulmuyorum. Çünkü biz artık biz, küresel barışın egemen olduğu bir dünya istiyoruz. Bunun özlemi içerisindeyiz. Yani bir taraftan küresel barış isteyeceksiniz öbür taraftan yani yüzyıllara dayalı bir devlet geleneği olan bir devlete bu şekilde yaklaşacaksınız. Bunları doğru bulmak mümkün değil artık çok farklı bir dünyadayız. 21. asrın artık bir mutluluk asrı olduğunu, bir paylaşım asrı olduğunu bir dayanışma asrı bir barış asrı olduğunu hep birlikte tesis etmemiz lazım buna yardımcı olmamız lazım.


Soru: Yaklaşım tarzından bahsettiniz. Bu bağlamda hangisi daha kötü, İran mı İsrail mi? Daha kötüye gitmesi, İsrail'in İran'a karşı askeri harekat yapması durumunda Türkiye'nin duruşu ne olur?

Erdoğan: Şimdi tabi burada karşılık bazı şeyler oluyor. Yani yeri geliyor İran, İsrail için yok edeceğim diyor. Bakıyorsunuz İsrail biz seni yok edeceğiz diyor. Şimdi bunlar tabi hoş şeyler değil. Yani doğrusu ben ne İran'ın İsrail'i yok etmesine yönelik yaklaşım tarzını doğru bulurum. Ne de İsrail'in İran'ı yok etmesine yönelik yaklaşım tarzını doğru buluyorum. Yani İsrail, bilmiyorum arkasında hangi güçleri düşünerek böyle bir açıklama yapıyor tabi İran ne düşünerek böyle bir açıklama yapıyor. Temenni ederiz ki her iki taraf da bu tür açıklamalar yapmaz. Ne gerek var bu tür açıklamalar yapmaya. Yani bizler yani dünyada halklar olarak barış içinde yaşamanın gayretine koşalım, adımımız bu olsun, yolumuz bu olsun. Böyle düşünmeliyiz çünkü gelecek nesillere tamamıyla yakılmış, yıkılmış ülkeler bırakmayalım. Yani öldürülmüş yüz binlerce milyonlarca çocuklar kadınlar bırakmayalım. Yok, edilmiş toplumlar bırakmayalım. İşte bunları son zamanlarda Irak'ta da yaşadık. Yani görüyoruz, yani bizler, bu açıklamaları da özellikle yani ülkelerin ne yazık ki yani iç politikalardaki retorikler olarak biraz da düşünüyoruz. Bunlardan sıyrılmak lazım, bunlardan kopmak lazım, iç politika dediğiniz nedir ki yani. Az önce de söyledim 'bugün varız yarın yokuz', iktidar olsan ne olur olmasan ne olur. Her zaman iktidar da kalacak değilsin, yani bu ifadeyi kullansa da her zaman iktidar da kalamazsın, yok böyle bir şey. Öyleyse gerçekleri konuşmak lazım bu açıklamaları yaparken de ülkenin geleceğini düşünerek yapmak lazım. Yani ben bunun iktidar olabilirim yok. Bu ifadelerle kolay kolay iktidar olunmuyorum. Halk veya halklar bu tür şeyleri istemiyor. Çünkü bu açıklamalar geleceği karartıyor. Biz geleceği aydınlatacak açıklamalar istiyoruz siyasi liderlerden.


Soru: Hangisi daha ileri gidiyor bu bağlamda - Iran veya İsrail?

Erdoğan: Fark etmiyor bunlar zaman zaman her iki taraf da bu tür şeyleri yapıyorlar. Yani bunu daha fazla daha az yani olumsuzluğun azı ya da çoğu diye bir şey olmaz. Yani bunu hiç yapmamak en ideal olanıdır. Mesela İsrail Dış işleri Bakanı Gazze'de biliyorsunuz atom silahı kullanmaktan bahsetti. Gazze'nin neyi var Gazze'nin İsrail gibi silah gücü mü var ama diyor ki biz yeri geldiğinde biz orda atom bombası da kullanırız. Bunu bizzat kendisi ifade etti. Bakanın bu şekilde açıklaması var. Bakıyorsunuz bir diğer şu anda koalisyon ortağı olan lider tanklarla toplarla girmekten zevk aldığını söylüyor. Bunlar var. Onların tankı topu yok kitle imha silahı yok bunları yaşadık, yeni yaşadık bunları, şurada 9 ay oldu bunları yaşayalı, dünya biraz da bunları görsün, bunların üzerinde düşünsün.


Soru: İran'a karşı bir askeri çatışma endişesi taşıyor musunuz? Olması durumunda NATO üyesi olarak duruşunuz ne olacak?

Erdoğan: Tabi NATO üyesi olarak bizim alanımız çalışma alanımız bellidir. Sorumluluk alanlarımız var, bellidir. Dolayısıyla biz sorumluluğun gereği olarak yapmamamız gereken neyse biz bunu yaparız. Burada tabi böyle bir adımın atılması çılgınlık olur. Böyle bir çılgınlığa tabi ki bizler bölgemizde de sessiz kalamayız. Çünkü bu çılgınlık bizi de yaralayabilir. Onun için de ben NATO üyesi ülkelerin böyle bir çılgınlığa girişeceklerine asla ihtimal vermiyorum. Çünkü NATO çılgınlıkları yapmak için değil barışı korumak için dünya barışını korumak için vardır. NATO çılgınlıklara müsaade etmemek için vardır. NATO'nun bu durumunu düşündüğüm için böyle bir şeyin olmayacağını olamayacağını düşünüyorum.


Soru: Pakistan'ı da ziyaret edeceksiniz? Sistan Baluchistan'da Devrim Muhafızları 6 üst düzey komutanı ve 37 kişinin öldürüldüğü bombalı intihar saldırısıyla ilgili İran, Pakistan istihbaratının olaya karıştığı yönünde bazı unsurlara rastlandığı iddiasında bulundu. Pakistan bu iddiaları reddetti. Bu anlaşmazlıkta arabuluculuk yapma çabanız olacak mı?

Erdoğan: Tabi Pakistan Afganistan arasındaki sıkıntıları aşmada, orada bir barış tesisi için çalışma yapmada başından itibaren bir gayretin içindeyiz malum. Hem de üç tane zirve Ankara ve İstanbul'da yapıldı. Ve biz bunlara hep yardımcı olduk ve bundan sonra da yine aynı şekilde bu sürece devam edeceğiz. Temenni ederim ki Pakistan ve Afganistan arasındaki bu sıkıntıları aşmış oluruz. Türkiye olarak da şu ana kadar bunu nasıl sürdürdüysek bundan sonda da aynı şekilde sürdüreceğiz. Yalnız taraflarda bir barışın tesisi için bir dayanışmanın üzerlerine düşen görevleri yerine getirme noktasında bir gayret var tabi biz burada Pakistan'ı istikrarsız hale getirmek için bir gayret var bunu da görüyoruz. Doğrusu bu gayretlerden de ciddi manada rahatsız oluyoruz. Çünkü Pakistan da sıradan bir ülke değil büyük bir ülke ve bu ülkede bu tür rahatsızlık alametlerinin olması bizi gerçekten üzüyor.


Soru: İran'ın Afganistan'da olumlu ve etkili rol almaya ikna etme girişiminiz olacak mı?

Erdoğan: Tabi o yerde NATO'nun değerlendirmesine tabi bir konu. Yani bu konu ile ilgili olarak bize söylenmiş herhangi bir şey yok. Ve böyle bir adımın atılıp atılmaması neden mi doğrudur neden mi doğru değildir bu tabi NATO ile yapılacak olan görüşmelerle ilgilidir. Ama NATO'nun buradaki biliyorsunuz Afganistan'da bulunda gerekçeleri bellidir. Ve bu bulunma gerekçelerinin her halde NATO dışına da çıkmaz. Kendi imkanları da zaten bunun için yeterlidir.


Soru: Türkiye, İsrail'i Nato tatbikatına almadı. Sizin İsrail'in Gazze saldırısı konusunda yapmış olduğunuz eleştiriler iyi zemin buldu. İsrail politikasına itirazınız nedir? Bölgede en büyük sorun çıkaran İsrail midir?

Erdoğan. Şimdi bir defa bu biliyorsunuz Türkiye'nin bir milli tatbikatıdır. 2000 yıllarında falan başladı 2001-2002-2003 böyle devam ediyor. Bunların içinde zaman zaman İsrail de bulunmuş ama son zamanlarda tabi ki kamuoyunun bir hassasiyeti oluştu. Kamuoyunun bu hassasiyetini bir Başbakan olarak bir siyasi partinin genel başkanı olarak görmemezlikten gelemeyiz. Ve bu son tatbikatta da bunun uygun olmayacağı biz diğer tatbikata katılacak ülkelere bildirdik. Bundan dolayı da bu tatbikat ertelenmiştir. Ama bunu biz Türkiye olarak yapıyoruz. Tatbikat devam ediyor şu anda bitmiş olması lazım. Buradaki anlayışımız şu veya bu şekilde bir yerlere çekme gayretini anlamada doğrusu ben zorlanıyorum. İsrail'in bu konudaki yaklaşım tarzını da hoş karşılamıyorum.


Soru: İsrail Başbakan'ı Netanyahu, Türkiye'nin Suriye-İsrail arasında "dürüst aracı" olmadığını söyledi. Türkiye-İsrail ilişkileri zedeleniyor mu?

Erdoğan: Ne alakası var canım. Türkiye bavulu elinde olan bir ülke değil ki. Ben bunu çok saygısız buluyorum. Bu durumda Türkiye durumdan vazife çıkaran bir ülke de değil. Bu konuda Türkiye'ye ihtiyaç duyulursa. Böyle bir arabuluculuk talebinde bulunulursa Türkiye devreye girer. Onun için bu İsrail'in kendi sorunudur. Aynı şekilde Suriye bu konuda olumlu bakması halinde, her iki tarafın olumlu bakması halinde biz Türkiye olarak yardımcı olmaya çalışırız. Olmert'le gelinen bir noktadadır. Olmert'le gelinen noktadan sonrasının sorumluluğu şu andaki Netanyahu iktidarına aittir Suriye ile İsrail arasındaki bir çözüm arayışı. Yoksa kendisinin bileceği bir iştir. Varsa ve Türkiye'ye bir şey düşerse biz yine elimizden geleni yaparız. Başkasıyla böyle bir şeyi yapma imkanı varsa buyursun başkasıyla yapsınlar. Yani bu Suriye ile İsrail arasında varılacak ortak bir karardır.


Soru: İsrail'le anlaşamadığınız ciddi konular var mı? Bu sizin İsrail'le ilişkilerine zarar verir mi?

Erdoğan: Şu anda olduğumuz yerdeyiz değişen bir şey yok. İsrail'le yürüyen ilişkilerimiz var. Bizim ilişkilerimiz İsrail'le kesilmiş değil. Böyle bir şey de söz konusu değil. Ama her konuda mutabık kalacağız her konuda beraber yine yürüyeceğiz diye bir şey yok zaten her konuda bu güne kadar da yürümüyorduk. Olumlu karşılanan konular var olumsuz karşılanan konular var. Ve şu anda da yine bu şekilde belli konular var ki devam ediyor ama belli konular var ki onlar beraber yürümüyor.


Soru: İsrail'le anlaşmazlığınız Amerika ile ilişkilerinize zarar verir mi?

Erdoğan: Ben böyle bir şeye kesinlikle ihtimal vermiyorum. Çünkü Amerikan'ın Türkiye ile ilgili dış politikası İsrail'e göre şekillenmiyor ki. Böyle bir şeyi Amerika gibi dünyanın en gelişmiş ülkesi İsrail'e göre şekillendirir mi? Türkiye Amerikan İlişkileri bir stratejik ortaklığa dayanıyor. Ve bu stratejik ortaklığın temelinde uluslar arası kurumlarda NATO gibi birlikteliğimiz var. Ve bunlar sıradan bir ilişki değil. Dolayısıyla biz bu ilişki çerçevesi içerisinde Amerika ile münasebetlerimizi bu güne kadar devam ettirdik bundan sonra da gayet iyi bir konumda devam ettireceğiz. Ve ben Amerikan'ın bölge politikasının İsrail ipoteği altında olduğunu da düşünmüyorum.


Soru: Türkiye'nin AB'ye alınmasına karşı olan Almanya ve Fransa'nın klişeleşmiş dinsel önyargıları var. Bunlar Türkiye'ye nasıl bakıyor?

Erdoğan: Yani şu anda tabi ben ülke olarak almayacağım liderler olarak alacağım. Avrupalı bazı liderler içerisinde Türkiye'ye önyargılı olarak bakanlar var. İşte az önce de ifade ettiğimiz Amerika Fransa gibi. Ve maalesef daha önce Fransa'da yine aynı siyasi partiden olan Chirac'la münasebetlerimiz çok çok iyi iken, bakışı çok daha olum iken Sayın Sarkozy döneminde maalesef bunun olmadığını görüyorum. Almanya'da ise daha önce sosyal demokratlar varken yaklaşım tarzı Türkiye'nin üyeliğine olumlu iken ve bu dönemde ne yazık ki böyle bir durum yok bundan tabi biz üzüntü duyuyoruz. Ve burada tabi Türkiye'ye karşı çok ciddi bir haksızlık var. Avrupa Birliği içerisinde Türkiye'nin dostlar grubu var. Türkiye'yi destekleyenler de var. Ve şu anda Avrupa Birliği müktesebatı içerisindeki kuralların Türkiye'ye uygulanmasını istiyoruz. Ama burada nedir bu liderler maalesef oyun içinde kuralları değiştiriyorlar. Oyun içinde belirlenen kurallar vardır. Siz o kurallara göre oyunu oynarsınız. Ama oyun başladıktan sonra biz bu kuralı bu şekilde değiştirdik diyemezsiniz, böyle bir şey olmaz. Avrupa birliğinde aslında bizim yaşadığımız bu. Ve bu da tabi ki bizi ciddi manada üzüyor. Ve her zaman söylüyoruz. Yani Avrupa Birliği eğer normal bir güç olmak istiyorsa. Kabuğunu gerçekten kırmak istiyorsa, Türkiye'nin AB'ye girmesi lazım, buradan AB güç devşirir, güç kazanır. Türkiye de güç kazanır. Bunu bir defa görmesi lazım. Ve bir Medeniyetler İttifakı'nın eş başkanı Türkiye olarak bizim AB'de olmamız bir defa Avrupa Birliği'ne yani 1,5 milyarlık İslam dünyasıyla, İslam dünyasının dışındaki dünyayı birbirine bağlamada Türkiye'nin köprü rolü oynamasını sağlayacaktır. Bunu görmek lazım, bunu gömemezlikten gelmek Avrupa Birliği'ne zafiyet getirir.


Soru: Bu husumet, Batı güvenlik ittifakı üyelerinden bazılarıyla işbirliğinizi aksatıyor mu?

Erdoğan: Tabi biz burada kararlı bir duruş sergiliyoruz. Ve kararlılıkla bu yolumuza devam edeceğiz. Bunu biliyorsun biz siyasi birlik olarak gördük. Ve böyle bir siyasi birliğin içerisinde de Türkiye'nin yeri olması gerektiğine inanıyorum. Bakın biz şu an Avrupa Birliğinde hiç olmayan bir sürecin aslında mensubuyuz. Nedir o? Biz 1996 yılı tarihinde gümrük birliğine alındık. Gümrük birliği nedir? Avrupa Birliği'nin en önemli ayağıdır. Ve Türkiye şu anda Gümrük Birliği'nin içerisinde bulunan bir ülke. Gümrük Birliği üyesi olan bir ülkeye bu yanlış yapılıyor. Bakın biz NATO'nun da içerisindeyiz, orada bir sorun yok. Ve NATO'nun içerisinde bir sorun yok iken Avrupa Birliği içerisinde niçin acaba bu tür yaklaşımlar var. Demek ki burada başka hesaplar dönüyor diye düşünüyoruz. Ama biz bütün bu olanlara rağmen dersimizi çalışıyoruz. Koşmaya devam edeceğiz. Ve inşallah bunu da en kısa zamanda başaracağız. Gerçi sene 1963 sene 2009. Resmi süreci söylüyorum. Ve aradan yaklaşık 46 yıl geçti. Ve Avrupa Birliği hala kural ihlali yaparak içine aldığı Güney Kıbrıs Rum yönetiminin oyuncağı olmamalıdır. Yani o tıkıyor, o önümüzü kesiyor diyemez, dememelidir. Ve Güney Kıbrıs'ta da gerekli bu konudaki görüşmeleri her şeyi Avrupa Birliği yönetimi yapmalıdır.


Soru: Başkan Obama tarafından Washington'a davet edildiniz. Sayın Obama ziyaretinde gündeminizde en önemli konu ne olacak?

Erdoğan: Şu anda henüz onun hazırlıklarını yapmış değiliz ama ikili münasebetlerden tutunuz bölgedeki sorunlara varıncaya kadar. Dünyadaki enerji sorunlarına varıncaya kadar bütün bu konular üzerinde tabi ki duracağız. Nükleer silahların yayılması konusu şu anda çok çok önemli nitekim Sayın Obama Nisan ayı içerisinde yine nükleer silahların yayılmasının engellenmesine yönelik 36-37 devletin katılacağı bir davet yaptı. Bu davete de gideceğiz. Orada görüşmelerimiz olacak. Çevre ile ilgili yapacağımız görüşmeler, iklim değişikliği ile ilgili yapacağımız birçok görüşmeler var. Ama işte bunların tabi ki detaylandırmasını süreç yaklaştıkça arkadaşlarımızda çalışıyor, çalışacağız ve ona göre bunları değerli başkanla görüşme imkanımız olacak.

Röportaj Haberleri

Kudüs Tugayları Tulkarem Taburu Komutanı Al Mayadeen'e Röportaj Verdi
El-Menar TV Hizbullah'ın Topçu Birliğinde Görevli Subay ile Röportaj Yaptı
Hamas Lideri Abu Marzuk: Hamas Ve Hizbullah'ın Düşmanı Aynı
Hamas Operasyonun Gizli Belgeleri: Abdurrahman Dilipak Röportaj
Eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı: Türkiye'nin Garantörlüğü Çok Uygun Olur