Bu iş böylesine gölgelenince, şuyuu vukuundan beter hadiselerle karşılaşıyor insan.. Korunmaya çalışılırken tedbir diye yapılanlar, korunmaya çalışılan değere daha fazla zarar veriyor.. Haddinden fazla hassasiyet gayedeki hikmeti yok ediyor!
Paşa iletişim toplantısındaki dil, uslub ve mesajı ile karizmayı bir anda yerle bir etti..
İnandırıcı değildi... Sanki doğru da söylemiyordu bazı konularda.. Silah envanterlerinde bir eksiklik olmadığı, bazı silahların Emniyet"e verilmesi sebebi ile orada olabileceğini ima eder şekildeki beyanlarına Emniyet"ten cevap gecikmedi. Onların envanterlerinde de eksik yoktu?
İddialar, meydan okuma şeklinde. Bu hoş değil.
"TSK"da kimse demokrasiye karşı değildi, olmadı, olamazdı!" Ne diyordu Başbuğ: "TSK bünyesinde mevcut demokratik rejime aykırı faaliyette bulunan kimse bulunamaz, barınamaz. Dolayısıyla bu konulara ilişkin olarak TSK bünyesinde böyle bir sorun yok. Bu soruna yönelik herhangi bir araştırma, inceleme ihtiyacı da yoktur." Bu sözleri Özden Örnek"le ilgili söylüyor.. İnsaf.. Sanki bu güne kadar darbeleri benim babam yaptı. Hani mahkeme sonuçlanana kadar sanıklar masum kabul edilir ya, komutan kılını kıpırdatmamakta kararlı. Ama irtica diye birilerini soruşturup, YAŞ kararı ile ihraç konusunda aynı yaklaşım yok. Bunca iddia ortada dolaşırken idari bir soruşturmaya bile gerek görmeyeceksiniz, iddiaları ise yok sayacaksınız. Yok böyle bir şey. Ne yani, şimdi Ergenekon davası iddianamesinin eklerinden yüzlerce sayfayı çıkartıp size mi postalayalım?
Gerçekler, ne yazık ki "Yok" demekle yok olmuyor.. JİTEM de yıllarca yalanlandı, ama vardı.. Ordu içinde darbeci subaylar var. Var da ne oluyor?
Peki bu iddialar ne? Bu silahlar, darbe planları!
"Bu iş sopa ile olur" anlayışı..
Ergenekon"un avukatlığına soyunmak, ağır bir sorumluluk ve vebaldir. Bu işe soyunan, yaptığı işin altında kalır..
MGK"da rejim tartışması yapmak, iktidarı tehdit etmek midir demokratlık?
Mızrak çuvala sığmaz paşam!
GATAKULLİ eleştirilerine verilen cevap hiç de inandırıcı değil. Bulunan silahlarla ilgili açıklamalar da...
Bu tür bir yaklaşım toplumun zekasını aşağılamaktan başka bir anlam taşımaz...
Askerler toplum ve basınla, siyasetle iletişim dilinde öteden beri ciddi bir sorun yaşıyor...
Bu dil, hukuki değil. Gerçekçi değil... Bu dille hiç bir sorunu çözemeyiz. Sağlıklı bir iletişim de kuramayız...
Bu söylem kimseyi tatmin etmez. Bu yaklaşım ne Eruygur, Tolon, Ersöz, Veli Paşa"yı kurtarır ve ne de halkı tatmin eder... Sadece bu sözlerin sahibini sıkıntıya sokar...
Hani madem bir şey söylemek istemiyorsunuz, o zaman susun... O da olmuyor demek ki... Bir şey söyleme ihtiyacı hissediyor ya da o yönde talep ve baskı var..
Hereksin beklentisine aynı anda cevap vermek mümkün değil... İdare-i maslahatla bu iş yürümüyor...
Bana kalırsa Başbuğ"un sıkıntısı içinde olduğu durumdan kaynaklanıyor. O da bu açıklamaları içine sinidiremiyor olabilir... Bu işler yarım ağız konuşulacak işler değil...
Eğer gerçekten bir şey yapmak istiyorsanız, iddianameye yansıyan konularla ilgili idari soruşturma başlatın. Şüphelilere dava sonuçlanana kadar işten el çektirin... Bazı usulsüzlükler görüyorsanız suç duyurusunda bulunun...
Bunlardan hiç birini yapmıyorsunuz. Bakalım bu konu Askeri Şura"ya gelecek mi?
İmam-Hatip okulları, Kur"an kursları ile ilgilendiğiniz kadar bu işlerle de ilgilenin. Haklkında yargı kararı olmayan insanları irtica ile ilişkilendirip ordudan atarken Ergenekoncular hakkında düşündüğünüz gibi düşünmüyorsunuz..
Gazeteciler hakkında dava açarken, akreditasyon uygularken Ergenekoncular konusundaki sessizliğinizi, ilgisizliğinizi, umursamazlığınızı göremiyoruz..
Ben Başbuğ"dan daha güzel ve daha fazla bir şeyler bekliyordum, ama olmadı..
Bu makamdaki herkesten aynı şeyi beklememek gerekiyor.. Özkök sessiz, ama cesur, düsüt bir Genelkurmay Başkanı idi.. Büyükanıt dönemi ne yazık ki talihsiz bir dönem oldu.. Şemdinli hafızalardan hiç çıkmayacak.. Şimdi de Erdoğan"la girdikleri ulus ve din tartışması gündeme düştü.. Büyükanıt tarih de bilmiyormuş.. Türk ulusçuluğunun temelinde, üssül esasında "din-i mübini İslâm" olduğunu bilmiyormuş, diğer bir çok silah arkadaşı ve ADD"ci, ÇYDD yöneticisi gibi. Lozan"ı da bilmiyor bunlar. İlk Meclis"in açılışını, "Millet" kelimesinin etimolojisini de bilmiyorlar... Herhalde hilafetle ilgili yasa ve diyanet konusunda da aynı bilgisizlik sözkonusu.. Laiklik gözlerini bürümüş bu adamların, laikliği ve Atatürkçülüğü bir din gibi algılıyorlar. Bu işleri bilmedikleri gibi bilmediklerini de bilmiyorlar, ama bildiklerinden de çok eminler.. Bellerindeki silahın ağırlığı, kafalarındaki bilgiden daha fazla yön veriyor hayatlarına ve ilişkilerine..
Keşke Başbuğ bir daha ileşimim toplantısı yaptığında "demokrasi"den bu kadar söz etmese.. Ergenekon"dan, darbelerden, GATA"dan, sağdan soldan toplanan silahlardan sözet bize paşam.. Herkesin gördüğü, bildiği şeylerden.. Mutlaka sizin de gördüğünüz, duyduğunuz, bildiğiniz şeyler vardır.. Ve üstelik bu konuda göreviniz, savcılığa gidip bilgi vermeye de mani değildir.. Savcılarla iletişim kurmaya ne dersiniz paşam?.. Bu dava daha uzun sürecek, emekli olduktan sonra savcılığa gitmektense bu gün gitmek belki daha doğru olur.. Sadece askeri şahıslar değil, muvazzaf ve emekli, cumhurbaşkanları, TBMM başkanları, başbakanlar, içişleri bakanları, MİT, MGK, emniyetçiler, TBMM İnsan Hakları Komisyonu ve araştırma komisyonlarının başkan ve üyeleri, Genelkurmay başkanları ve kuvvet komutanları, istihbarat birimlerinin başkanları, kim ne biliyorsa, yargıya yardımcı olmalı..
Ha! Bu arada askerlik süresi ile ilgili olarak Genelkurmay Başkanı"nın kullandığı dile ilişkin açıklama Milli Savunma Bakanı"ndan geldi.. Bu konudaki yetkinin TBMM"ye ait olduğuna vurgu yapıldı.. TSK"nın insan kaynakları ihtiyacının nasıl karşılanacağına ilişkin yetki de, takdir de TBMM"ye ait!
Selam ve dua ile..