Ergenekon'un dibi: İttihad Terakki

Ergenekon'un dibi: İttihad Terakki Resmi tarihce her zaman bir kenara itilmiş, sürekli görmezden gelinmiş...

Markar Esayan Taraf gazetesinin 22 Kasım tarihli Pazar ekinde yayımlanan yazısında, 'resmi tarih tarafından her zaman bir kenara itilmiş, sürekli görmezden gelinmiş büyük Türkçe ve edebiyat dehası' Refik Halid Karay'ı anlattı.
Esayan, Refik Halid Karay'ın "Bir Ömür Boyunca" kitabında o dönemle ilgili yazdıklarını temel alarak Ergenekon sürecinin köklerinin İttihat ve Terakki'ye ulaştığı çıkarımında bulunuyor.

Karay kitabında o dönemi şöyle tasvir ediyor: "Anadolu Kurtuluş Hareketi'nin esas ve gaye bakımlarından taraftarı olmakla beraber, komitecilerden birçoğunun o harekete katılmasına bakarak tekrar hortlayacakları ve günün birinde yeni hükümeti de ele geçirerek yine vatanı parçalamaları ihtimalinden korkmuş, eski kinimi bir türlü yenememiş, o tesir altında atıp tutmuştum."

Esayan ise 'bugün Ergenekon sürecine, İttihat ve Terakki'nin derin devletle, cinayet, faili meçhul ve darbelerle Cumhuriyet'e nasıl sirayet ettiğine bakarsak, üstadın mahcubiyetine rağmen çok da yanılmadığı ortaya çıkıyor', yorumunda bulunuyor.

Bugün Ergenekon sürecine, İttihat ve Terakki'nin derin devletle, cinayet, faili meçhul ve darbelerle Cumhuriyete nasıl sirayet ettiğine bakarsak, üstadın mahcubiyetine rağmen çok da yanılmadığı ortaya çıkıyor.

Markar Esayan'ın 'Deha sürgün yemez' başlıklı yazısı:

Refik Halid Karay

EFENDİLER, NEREYE?

"Ziyafet bitti, fakat ağzınızı silmeden, elinizi yıkamadan, bir de acı kahvemizi içmeden efendiler nereye? Siz âmir olmadınız, kabadayılık ettiniz. Siz valilik yapmadınız, polis şefliği ettiniz. Efelere, taş çıkardınız; zorbalara parmak ısırttınız. (...)

Muhalif "mi? Al aşağı...

Muharrir mi? Vur başına...

Türk mü? Sür ölüme...

Rum mu? İste parasını..,

Ermeni mi? Kes kafasını...

Arap mı? Çek ipe...

Kadın mı? Gönder eve...

Haydut mu? Buyurun köşeye...

Külhanbeyi mi? Gelsin yanıma...

Kalan kimseye at sopayı...

Paralan koy cebine...

İşte sizin programınız bu!...

Palalarla sopalarla işe giriştiniz; sürülerle insanları dağ başlarına götürüp satırlardan geçirdiniz; babaları, evlatları yoktan yere harcayarak Anadolu içerisinde dul kadından, yoksul yetimden başkasını bırakmadınız.

Ne oluyordunuz? Bu kanlı işgüzarlıklar, bu canavar akını, bu fitne ve fesat siyaseti ne fayda verecekti? Ne kazanacaktık? Dünyayı mı alacaktık, Mısır'a sultan mı olacak, Hind'e şah mı gıcie -ktik? (...)

İşte milleti artık büsbütün öldü. Keklerinden emin olsunlar... Kollarımızda bir zerre kuvvet kalmış olsaydı, yakalarından yapışır öcümüzü alırdık... Hâlbuki kollarını sallıya sallıya, yüzümüze tüküre tüküre gittiler.

Aşkolsun! At da sîze yaraşır; meydan da. Bizde bu ölü kan, sizde o yaman surat olduktan sonra bir gün olur yine gelirsiniz...

Biz size: 'Kırk katır mı, kırk satır mı?' diye soramadık; yarın sizin bize: 'Ölümlerden ölüm beğeni' Demek artık hakkınızdır. Lâyıkımız olan paşaföri Topumuzun başını bir kılıçla çıkarmadan [uçurmadan] nereye?

Refik Halid Karay kimdir?

1888de İstanbul'da doğdu. 18 tem yitirdi. Veznecilerde Şemsü'l-Maarif ve öğrenim gördü. Galatasaray Lisesi ve Hukuk Mektebi'ni yarıda bıraktı. Maliye Merkez Kolemi'ne katip olarak girdi. 1908'de Servet-i Fünun'da ve Tercümana Hakikat'te çalışmaya başladı. Son Havadis adıyla bir gazete kurdu. Fecr-i Âti Topluluğu'na katıldı. Robert Kolej'de Türkçe öğretmenliği yaptı. Vakit, Tasvir i Efkar ve Zaman gazetelerinde makaleleri yayımlandı. Muhalif 150'lilikler listesine girdi ve İstanbul'un işgalden kurtarılışının ardından 1922'de Beyrut'a sürgüne çıktı. 1938'de affın çıkmasından sonra yurtla döndü. Ölünceye dek yazılarını sürdürdü.

Medya-Makale Haberleri

Ahmet Turgut: Filistin’i hem Siyonistlerden hem Allah’tan korkanlar değil, sadece Allah’tan korkanlar kurtaracak
Abdurrahman Dilipak: Apo’yu İstanbul’a kim getirdi?
Abdurrahman Dilipak: Keyfiniz nasıl?
Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?
Abdurrahman Dilipak: Zamane cinlerinin esrarı