Ertuğrul’un “Falaşa”ları... Beyaz Türkler’in “Macro Maşa”ları!

Hasan Karakaya

Şimdi, diyeceksiniz ki;

Hürriyet’in “eski” Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ile, “siyah tenli Yahudiler” olan “Falaşa”ların ne ilgisi var?..

Hele okuyun, anlayacaksınız...

“Falaşa”lar, son günlerde “İsrail’in tek gündemi” olduğu için, önce onlardan söz edeyim...

Malûm; “Terör Devleti İsrail”in, özellikle son günlerde; “Etiyopya kökenli siyahi Yahudiler”le başı dertte... “Falaşa” denilen bu Yahudiler, İsrail’de “isyan” başlattılar, ortalığı yakıp-yıktılar!..

“İsyan”larının sebebi şu:

“Bizim tenimiz siyah, sizinki beyaz olabilir ama, bizim kanımız da kırmızı ve biz de Yahudi’yiz!”

Yani, “adam yerine konulmak” istiyorlar!.. “Dışlanmak, ötekileştirilmek, ayrımcılığa tabi tutulmak” istemiyorlar!..

Falaşalar, “binlerce yıldır”, Yahudi dünyasından habersiz biçimde, Etiyopya’nın Gondar ve Tigre bölgelerinde yaşarken, 1862’de keşfedilmişler... “Kan”larının ve “gen”lerinin “Yahudilerle aynı” olduğu ispatlanınca, “Filistinli Müslümanlara karşı nüfusunu arttırmak” isteyen İsrail, 1984 yılında düzenlediği “Musa Operasyonu” ve 1991’de düzenlediği “Süleyman Operasyonu” ile, “birer gecede, onbinlerce Falaşa’yı uçaklarla İsrail’e taşır”, çoğunu da, “İsrail işgali altındaki Filistin toprakları”na yerleştirir!..

EN ACIMASIZ ASKERLER!

Ne var ki;

Falaşalar “siyah tenli” olduklarından, “zenci muamelesi” görürler, meselâ “avukat, doktor, mühendis” olamazlar!..

Sürekli aşağılanırlar, horlanırlar!..

“Ağır işler”de çalıştırılırlar!..

Toplumdan “dışlanır”lar!..

“Bağışladıkları kan”lar bile, asla kullanılmaz, sürekli “çöp”e atılır!..

Bu da, sürekli “antisemitizm”den yakınan İsrail’in; “en büyük antisemit’in kendileri olduğunu” gösterir ama, “Falaşa”lar yine de “iş ve aş” derdindedir!..

Yapabilecekleri tek iş,

“Askerlik”tir!..

“İsrail ordusu”na girebilmek, orada “varlık gösterebilmek ve kendilerini ispatlamak” için, can atarlar!..

Bu, “İsrail askerleri”nin de işine gelir!.. Çünkü, Yahudilerin çoğu, “riskli askerlik”ten çekinmekte, orduda görev almak istememektedir!..

O halde ne yapmalılar?..

“Falaşa”ları alırlar, eğitirler ve “cephenin ön saflarına” sürerler!..

Falaşalar, “kendilerini ispatlama hırsı” ile, o kadar “acımasız”, o kadar “gözleri kanlı katil” olurlar ki; “saldırı”larda, “İsrail askerlerini bile sollarlar!”

“Kraldan daha fazla kralcı” olup, “acımasız ve tehlikeli bir silah”a dönüşürler!.. Nitekim, son “Gazze saldırısı”nda, “en ön safta” yer alıp, “Filistinlileri acımasızca katlederler!”

Vahşice saldırırlar, çünkü;

“komutanlarının gözüne girmek” ve “kendilerini ispatlamak” zorundadırlar!..

Sizin anlayacağınız;

“Ezik”tirler, “kompleksli”dirler!..

“yanaşma”dırlar!..

ERTUĞRUL, DEVŞİRME PEŞİNDE!

Niye “Falaşa”lardan söz ettim?..

Ersoy Dede’nin dünkü Akit’teki yazısını okuyunca, “Falaşalar” geldi aklıma...

Ersoy Dede; Hürriyet “eski” Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün;

“Nitekim, iktidarın akıllı destekçileri de, bu Yakup Cemil gazeteciliğinin kendilerine verdiği zararı görmeye başladı!.. Son 72 saat içinde; iktidarın bu akılsız gazetecilerini eleştiren iki yazı gözüme çarptı!..

Hiç şüpheniz olmasın; iktidarın akıllı kanadında bu yazılar çoğalacak ve seçimden sonra iktidarı destekleyen ve eleştiren insanların birlikte, huzur içinde yaşayacakları bir medya anlayışına geleceğiz.”

Şeklindeki ifadelerini yorumlayıp, demiş ki;

“Anlaşılan o ki; Aydın Doğan Grubu, yeni bir çengel harekâtı başlatmış durumda!..

Ertuğrul Özkök; bizim cenahtan yeni Ahmet Hakan’lar devşirmeye çalışıyor!”

Peki, Ertuğrul’un davetini kabul edip, “devşirmeye” razı olan gazeteciler ne yapacak?..

CNN Türk gibi televizyonlara çıkarılıp, şöyle demeye başlayacaklar:

“Ama efendim; tamam biz de Hükümet’i destekliyoruz ama, fakat lâkin; şu son hadise de, biraz, ne bileyim şey kaçtı!.. Ama, fakat, lâkin!..”

Böyle “garip tipler” çıkar mı?..

Çıkar... Çünkü ortalık, bu “yanaşma”lardan, bu “ezik-büzük”lerden ve bu “kompleksli”lerden geçilmiyor!..

Özkök, “Hıyarım var” dese;

“tuzluğu kapıp, koşacak” o kadar “Falaşa” var ki; bunların bazıları halen “Hürriyet”te, bazıları da “sadece adı Türk olan CNN Türk”te, “en ön saflarda” savaşıyorlar!..

Hani, dedim ya;

“Kraldan daha fazla kralcı” olan, birer “tehlikeli silah” haline gelen “siyah tenli” Falaşalar; nasıl ki “Filistinli Müslümanlar’ın üzerine acımasızca saldırıyor” ise; Ertuğrul da; bugüne kadar “zenci” ve “öteki” olarak gördüğü bizim cenahın “Falaşa”larını, kendi saflarına çağırıp, “cephenin en ön saflarında savaştırmak” istiyor!..

DEMİRTAŞ DA FALAŞA!

Ersoy’un dediği gibi;

Ertuğrul Özkök’e “yeni devşirmeleri” veya “Yeni Falaşaları” ile mutluluklar dilerken, bir başka “Falaşa”dan daha söz etmek istiyorum...

“Falaşa”nın adı, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’tır!..

“Devşirilmiş, garip bir tip”tir!..

Kemal Kılıçdaroğlu; nasıl ki, “Deniz Baykal’ın zina kasedi” ile CHP’nin başına oturtulmuş bir “kaset artığı”dır; Selahattin Demirtaş da, “KCK’lıların hapse atılması” ile “öne çıkarılmış” ve HDP’nin başına oturtulmuş bir genel başkandır!..

Biliyorsunuz; “10 bini aşkın KCK’lıyı gözaltına alıp, plastik kelepçelerle mahkemeye sevkeden ve tutuklanan Paralel Yapı’nın polis, savcı ve hakimleri”ydi!..

Paralel Yapı, “KCK’lıları içeri attı” ki, Selahattin Demirtaş’ın “önü açılsın!”

Demirtaş’ın önü açıldı ve tıpkı Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına oturtulması gibi, HDP’nin başına oturtuldu!..

Bunun aksini iddia edenlere;

“5 ay öncesine kadar Paralel Yapı’ya ateş püsküren” Selahattin Demirtaş’ın, bugün “Paralel’le kucak kucağa” olmasını!..

Birkaç yıl öncesine kadar, Abdullah Öcalan için “Eli kanlı katil” diyen Zaman Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın bugün “Sayın Öcalan” demesini!..

Ve yine; düne kadar, “KCK, PKK’dan daha tehlikeli” diyen Dumanlı ve Cemaat(!) mensuplarının, hem de “arka kapı”dan girip, Diyarbakır Belediye Başkanı Gültan Kışanak ile, “2 saati aşkın görüşmesi”ni, izah etmelidir!..

Selahattin Demirtaş, bir “proje”dir!..

Tıpkı Kemal Kılıçdaroğlu gibi!..

Hem de, “Paralel’in projeleri!”

Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin, Demirtaş’ı HDP’nin başına oturttular ki; “maşa” olarakpardon “Falaşa” olarak kullanabilsinler!..

Hele söyleyin;

Gerek Kılıçdaroğlu, gerek Demirtaş, en çok kime saldırıyor?..

“Din, Diyanet ve dindarlar”a değil mi?..

Saldırıyorlar, çünkü; “Özkökgiller”den, Nişantaşı’nda oturan “Beyaz Türkler”den ve “Paralelciler”den “aferin” alsınlar!..

Daha açık söyleyeyim:

Selahattin Demirtaş, tıpkı “Falaşa”lar gibi; “yanık tenli bir Kürt” olmasına rağmen, ne zaman ki, “yanık tenli Kürtlere sırtını çevirmiştir”, işte o günden itibaren “Beyaz Türkler’in gözdesi” olmuş, “baştacı” edilmeye ve “şişirilip, parlatılmaya” başlanmıştır!..

Öyle ya;

“Falaşaların Filistinli Müslümanlara saldırdığı gibi”, o da “Türkiyeli Müslümanlara saldırmaya” başlamıştır!..

Olayın özü ve özeti şu:

“Kürtlere sırtını döndüğü için, Beyaz Türkler tarafından kucaklanmıştır!”

Aksini iddia eden, beri gelsin!..

AVRUPA’DAKİ SEÇMEN PROFİLİ!

Bakmayın siz, Demirtaş’ı “şişirdiklerine” ve ona “güzellemeler” yaptıklarına!..

Demirtaş’a “gaz” veriyorlar;

“Güneydoğu’daki dindar Kürtler HDP’ye oy vermese de, sen; Türkiye’deki Alevilerin, Avrupa’daki gurbetçilerin oylarıyla barajı aşarsın!”

Aşar mı?.. Aşamaz!.. Çünkü;

“Avrupa’daki gurbetçiler”in 10 Ağustos’taki “Cumhurbaşkanlığı seçimleri”nde kullandığı oy sayısı belli:

“295 bin oy!..”

Bu oyların dağılımı şöyle:

l Erdoğan: 185 bin 544

l Ekmelettin: 64 bin 183

l Demirtaş: 21 bin 107

10 Ağustos’ta “21 bin oy” alan bir Demirtaş, “oylarını yüzde 10-15 arttırsa” bile, alacağı oy “25 bini” geçmez!..

Bu oyla mı geçecek barajı?!?..

Dedim ya, Demirtaş’ın barajı geçeceği filân yok!.. Ona “gaz” verenler, Demirtaş’ı bir “maşa” olarak kullanıyor, bir “Falaşa” gibi, en ön saflarda savaştırıyorlar!..

Durum bu... Gerisini, kendi bilir!..

MACRO CENTER’DA AKİT YOK!

“Maşa”lardan ve “Falaşa”lardan söz açmışken, “bir işadamının hikâyesi”ni anlatmadan geçmek olmaz...

Efendim, “ünlü bir işadamı”, dünkü Akit’te yer alan bir “haber” ve “yazı”dan haberdar olunca; hemen bir çalışanını Yeniköy’deki “Macro Center”a gönderir ve “Bana bir Akit, hatta kaldıysa 2 Akit al, getir” der...

Başörtülü çalışan, “Macro Center”a gider ve Akit ister!.. 

Oradaki görevliler der ki;

“Biz Akit’i satmıyoruz!.. Ve ayrıca, marketimize, Akit gibi, Hükümet yanlısı gazeteleri de sokmuyoruz!”

Bu durumu öğrenen ünlü işadamı, dün sabah beni aradı ve yaşadığı bu olayı anlattı...

Merak ettim; nasıl bir yermiş bu “Macro Center!”

Hemen söyleyeyim;

“Macro Center” ile, “Makro Uyum Marketler”in hiçbir ilgisi yok!..

“Macro Center ayrı,

Makro Uyum Marketler ayrı!”

Birbirine karıştırılmasın!..

Peki;

“Akit’i ve Hükümet yanlısı gazeteleri satmayan” bu Macro Center necidir ve kimlerdendir?..

Benim, Nişantaşı’ndaki “Cafe”lerle, ya da Yeniköy’deki “Center”larla pek ilgim olmadığı için, internetten baktım “Macro Center” nedir, necidir, kimindir?..

Öğrendim ki;

“2007 yılına kadar Koç Holding’e aitmiş... Koç Grubu, 14 Şubat 2008’de, Migros’u, Moonlight Capital adlı şirkete satmış... Yani, Migros; artık İngilizler’in!.. Dolayısıyla Macro Center da, İngilizlerin!”

Yine araştırırken gördüm ki, 19 Eylül 2013 tarihli Akit’te; “Markette domuz eti” başlığı ile “manşet”ten bir haber verilip, denilmiş ki;

“Koç Grubu’nun 2008 yılında İngiliz şirketine sattığı Migros’a bağlı Macrocenter, Ankara’da açtığı ilk mağazasında domuz eti reyonuna yer verdi. Çayyolu’ndaki Arcadium AVM’de açılan Macrocenter, Müslümanların gözünün içine baka baka domuz ürünlerini satmaya başladı. 

Alışveriş merkezinde domuz etinin yanı sıra çok sayıda domuz ürünleri de satılıyor... Dini değerlerin hiçe sayıldığı merkezde, domuzun salamı, sosisi, sucuğu gibi ürünler bulunuyor ve bunlar, kırmızı et, tavuk eti gibi ürünlerle yan yana satılıyor!..

Konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz Ankara’daki Macrocenter Müdürü Can Öztürk, domuz etinin satılmasıyla ilgili bilgi veremeyeceğini söyledi.”

İşadamı aradığında; “Var bu işte bir domuzluk!” diye düşünmüştüm!..

Gerçekten öyleymiş!..

Öyle ya;

Reyonlarında “domuz eti” satan bir market, hiç “Akit” satar mı?..

“Beyaz Türkler”in “Falaşa”larına, 

Ve de “maşa”larına duyurulur!..

Elin adamları, bu kadar “şuurlu” işte!..

 ****************************************************************************

CHP’li belediyeler ve İş Bankası niye yapmıyor?

Yine CHP, yine Kemal Kılıçdaroğlu... Benim için, iyi malzeme... Kullan kullan, bitmiyor!..

Efendim, CHP Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu, meydanlarda bağırmaya devam ediyor: 

“Taşeron işçi uygulamasına son vereceğim!.. Kredi kartı faizlerinin yüzde 80’ini sildireceğim!.. Sözüm söz!.. Kılıçdaroğlu sözü!”

“Noterden tasdikli Kılıçdaroğlu sözleri”ne inanan çıkar mı bilmem ama, bu “vaat”leri yerine getirmek için, niye “iktidar” olmayı bekliyor ki?.. 

Oysa, “iktidar” olmadan da yapabilir bunları!..

Meselâ;

“CHP’li belediyeler”de çalışan “yüz binlerce taşeron işçi” var... Verir talimatı CHP’li belediyelere; “taşeron işçi” uygulamasına son verdirir!..

Ve, der ki;

“Bakın, daha iktidara gelmeden, taşeron uygulamasına son verdim!.. İktidara gelince, her yerden kaldıracağım taşeronu!”

O zaman, herkes inanır!..

Onun yerinde ben olsam; bununla da yetinmez, “yönetiminde CHP’nin bulunduğu İş Bankası”na derhal talimat verir ve derdim ki; “Kredi kartı faizlerinin yüzde 80’ini hemen silin!”

Bunları diyor mu Kılıçdaroğlu?..

Hiç der mi?.. Nasıl olsa;

“Bekâra karı boşamak kolay!”

yeniakit