Dr. Ali Şeriati 1980 sonrası kendilerini “öze dönüş ve tevhidi uyanış” söylemiyle ifade eden İslamcı gençliğin en çok okuduğu yazarlardan biriydi. Özellikle “Ebuzer, Hac, İnsanın dört zindanı, Anne baba biz suçluyuz, Ali Şiası Safevi Şiası” Türkiye’de büyük ilgi gördü. Dinler tarihi ve sosyoloji alanlarında yazdığı eserler Şeriati’nin Batı’da da ilgi görmesini sağladı. İranlı sosyologun eserleri tam 38 ülkede yayınlandı. Hayatının 2 senesini hapishanede, 2.5 yılını da Savak Ajanlarından saklanarak geçiren Şeriati’nin eşi Puran Şeriati ile İran’ın başkenti Tahran’da bir araya gelme imkanı bulduk. Evinde ziyaret ettiğimiz Puran hanım, röportaja başlamadan önce bizden özel bir ricada bulundu. Ali Şeriati’nin eserlerinin yayınevleri tarafından Türkçe’ye çok kötü çevrildiğinden dert yanan Puran hanım, Ali Şeriati severlerden Türkiyeli yayınevlerini kötü çeviriler nedeniyle uyarmalarını istedi. Biz de bu ricayı Gerçek Hayat vasıtasıyla Türk okuyucusuna duyuruyoruz. Puran hanım röportaj esnasında Ali Şeriati ve İran hakkında ezberi bozacak nitelikte çarpıcı açıklamalarda bulundu. Sizleri Ali Şeriati’yi ve İran’ı birde Puran Şeriati’den dinlemeye davet ediyoruz. Buyurun…
Adem ÖZKÖSE/TAHRAN
Dr. Ali Şeriati İran İslam Devrimi’nin en önemli teorisyenlerinden biri olarak biliniyor. Devrim gerçekleşeli yaklaşık 30 yıl oldu. Sizce İran İslam Devrimi ilk 30 yıllık hedeflerine ulaşabildi mi?
Ali Şeriati’nin amacı İran’da bir devrim gerçekleştirmek değildi. Şeriati, İran toplumunun şuurlu bir hale gelmesini, İran’da yönetimden önce düşünce alanında bir devrim gerçekleşmesini istiyordu. Şah’a karşı çıkmasının sebebi de Şah’ın insanların düşünmelerini, akletmelerini engellemesiydi. Eşim yönetimlerin değişmesini çok önemsemiyordu. Onun için daha önemli olan toplumun değişmesiydi. Ali Şeriati, toplum bilinçlenmeden gerçekleşecek bir devrimin sonunu iyi görmüyordu. Onun bu öngörüsü de doğru çıktı.
İran Toplumu 30 yıl önce böyle bir devrime hazır değil miydi? Bunu mu demek istiyorsunuz?
Sokaklarda gözlemler yapıp, insanlarla konuştuğunuzda bu sorunuzun cevabını rahat bir şekilde alabilirsiniz. İranlılar 30 yıl önce devrime hazır olsalardı, devrim sonrası yetişen gençlik bu durumda mı olurdu? İlk sorunuzda Ali Şeriati’nin İran devriminin teorisyeni olduğunu söylediniz. Bu doğru değil. İran devrimi, insanların düşünceleri değişmeden, kısa zamanda yapılan bir devrimdir. Gerçek devrim ise çok uzun zaman alır. İran’daki devrim gerçekleştiğinde halkın büyük çoğunluğu eğitimsizdi. Halk gerçek İslam’ı bilmiyordu. Eşim böyle bir devrimi asla doğru bulmuyordu. Ayrıca böyle bir devrimi de zafer olarak görmüyordu. Şeriati, asıl zaferin düşüncelerde gerçekleştirilen devrim sonucu elde edileceğini savunuyordu. Fakat İran’da böyle olmadı. Toplum yukardan aşağı doğru değiştirilmeye çalışıldı. Devletin din adına yaptığı kısıtlamalar ise olumsuz sonuçlar doğurdu. Ali Şeriati’nin iki hedefi vardı. Bunlardan ilki insanların geleneksel İslam’ı değil; gerçek İslam’ı anlamalarını sağlamak, ikincisi ise insanlara düşünme, sorgulama alışkanlığı kazandırmak.
“ŞERİATİ MOLLALARI RAHATSIZ ETTİ”
Şeriati, İran İslam Devrimi gerçekleştikten sonra bugün de yönetimi ellerinde bulunduran muhafazakar kanat tarafından mesafeli yaklaşılan bir isim oldu. Hatta kitaplarının bir kısmı İran’da sansüre uğradı. Mollalar Şeriati’den niçin bu kadar rahatsız oldular?
Sansürü bir tarafa bırakın, Ali Şeriati’nin bazı kitapları 20 yıl boyunca İran’da yayınlanamadı. Onun fikirlerine yakınlık gösterenler çeşitli baskılara maruz kaldılar. Ali Şeriati’nin eserlerine niçin yasak getirildi? Çünkü Ali Şeiati insanlara gerçek İslam’ı anlatıyordu. Bu durum Mollaları rahatsız etti. Mollalar insanların aydınlanmalarını, gerçek İslam’ı yaşamalarını istemiyor.
Şeriati bugün yaşasaydı İran’daki reformcu kanadın içinde yer alır mıydı?
Ali Şeriati hayatta olsaydı bugünkü yönetimin uygulamalarına kesinlikle tahammül edemezdi. İran’daki yönetim de Şeriati’nin bu ülkede rahat bir şekilde yaşamasına, fikirlerini söylemesine asla izin vermezdi. Onun amacı toplumsal bir uyanış gerçekleştirmekti. Ali Şeriati düşüncenin dirilmesini, dinamikleşmesini istiyordu. Reformcular da düşünce olarak Ali Şeriati’nin çok gerisindeler. Onun seviyesine erişemediler. Bana göre Şeriati bugün yaşasaydı ne muhafazakar, ne de reformcu kanadın içinde yer alırdı. Tek başına da olsa kendi inandığı doğrular için mücadele etmeye devam eder, mollalara muhalefet ederdi.
Ali Şeriati İran halkı için ne ifade ediyor?
Özellikle İranlı gençler onu çok seviyor ve okuyorlar. Sadece İranlı gençler değil; dünyanın dört bir yanındaki genç insanlar ona büyük bir sevgiyle bağlılar. Ali Şeriati İran halkının aydınlık, düşünen, dinamik yüzüdür. Eşimin eserleri 30’dan fazla dile çevrildi. Ali Şeriati’nin eserleri ve fikirleri ile ilgili bir çok üniversitede akademik çalışmalar yapıldı. Bu her yazara nasip olmayacak bir ilgidir.
Sokaklarda sohbet ettiğimiz İranlıların bir çoğu bu ülkede yoğun bir baskı olduğunu söylüyorlar. Siz de bu baskıyı hissediyor musunuz?
Evet, bu baskıyı ben de hissediyorum. Biz de şu an hükümetin onaylamadığı görüşlere sahibiz. Bunun için siyasi konularla ilgili çok fazla konuşmak istemiyorum.
“İNSANLARI GERÇEK İSLAM’A ÇAĞIRDI”
Bir kısım İslamcı entelektüeller Ali Şeriati’nin eserlerinin bir çoğunda Marksist dilin etkisi olduğu yönünde eleştirilerde bulunuyorlar. Bu eleştiriler hakkında neler söyleyeceksiniz?
Bu düşünce yanlıştır. Ali Şeriati İslami dünya görüşüne mensup bir insandı. Şeriati’nin çağrısı gerçek İslam’adır. Eşim İslam’ın kendine ait bir orjini olduğunu düşünüyordu. Ali Şeriati sol anlayıştan asla esinlenmemiştir. Fakat Ali Şeriati’nin insanlara anlattığı gerçek İslam, Marksist fikirlere sahip olan kişiler tarafından da ilgiyle karşılandı.
Bugün Ali Şeriati’nin fikirleri kim tarafından temsil ediliyor? Mesela Abdulkerim Suruş’u, Ali Şeriati’nin günümüzdeki temsilcisi olarak görenler var. Siz de aynı görüşte misiniz?
Abdulkerim Suruş kendi alanında gerçekten çok başarılı bir kişi. Fakat Suruş ile Ali Şeriati arasında keskin bir fark var. Suruş toplumun belli bir kısmına hitap ediyor. Bu kısım eğitimli, kültürlü belli bir mesafe kat etmiş insanlardan oluşuyor. Fakat Ali Şeriati’nin eserleri toplumun bütün kesimlerine hitap ediyordu. Ali Şeriati kendini toplumun üstünde görmüyordu ve toplumla kaynaşmayı başarmıştı. Ali Şeriati’nin hiçbir yerde reklamı yapılmıyor. Fakat bugün binlerce genç Ali Şeriati’ye hayran. Bu gençler Ali Şeriati’yi bir kez görmediler. Böyle bir şey nasıl mümkün olabilir? Bu durum ancak Şeriati’nin toplumun her kesimine hitap etmesi ve toplumun her kesiminin Ali Şeriati’nin yazdıklarını anlamasıyla açıklanabilir. Tekrar sorunuza dönecek olursak. Ben Suruş’u veya bir başkasını Ali Şeriati’nin günümüzdeki temsilcisi olarak görmüyorum.
“AHMEDİNEJAD’I SEVMİYORUM”
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad dünyada çok popüler bir isim. Özellikle Türk halkı Ahmedinejad’a büyük bir sevgi besliyor. Fakat Ahmedinejad’ın İran’da pek fazla sevilmediğini gözlemliyorm. Hatta Türkiye halkı Ahmedinejad’ı İran halkından çok daha fazla seviyor. Siz Ahmedinejad hakkında ne düşünüyorsunuz?
Biz de Ahmedinejad’ın yurtdışında çok popüler olduğunun farkındayız. İnsanlar Ahmedinejad’ı sadece ABD ve İsrail hakkında söylediği sert sözlere bakarak değerlendiriyorlar. Bu çok doğru bir değerlendirme değil. İran doğal kaynakları nedeniyle çok zengin bir ülke. Fakat insanlar bu zenginlik içinde fakirlik çekiyorlar. ABD ve İsrail’e karşı dik durmayı başarabilen Ahmedinejad, ekonomiyi yönetmeyi başaramıyor. Ekonomiyi iyi yönetemediği ve seçimler öncesi yaptığı vaatleri gerçekleştirmediği için İranlılar onu sevmiyorlar.
Peki, siz seviyor musunuz Ahmedinejad’ı?
Halkımın sevmediği bir lideri ben de sevmiyorum.
Ali Şeriati nasıl bir eşti? Bize biraz da evinizin içindeki Ali Şeriati’yi anlatır mısınız?
Eşim aydın fikirli, okuma ve araştırmayı çok seven bir kişiydi. Eşimle üniversitede aynı sınıftaydık. Ali Şeriati düşünce ve fikir olarak benden ve sınıftaki bütün arkadaşlarından çok daha ileri seviyedeydi. Ayrıca sınıfın en çalışkanıydı ve çok zekiydi. Bana karşı çok nazikti. Fakat ev işlerini hiç sevmezdi. Bundan dolayı da ev işlerinde bana yardımcı olmazdı. Eğitimime çok önem veriyordu. Paris’e gittiğimizde oğlumuz İhsan daha yeni doğmuştu. Eşim, Fransızca öğrenmem için beni dil kursuna gönderir, evde oğlumuz İhsan’a bakardı. Derslerimde de bana sürekli olarak yardımcı oluyordu. Eşim kültürlü olmama çok önem verirdi. Bazı günler yemek yemeden önce masayı güzelce süslerdim. Eşim yemek masasını süslenmiş olarak görünce; “Lütfen zamanını bu tür şeylerle harcama. Masayı süslemeye ayıracağın vakti, kitaplara ve bilgiye vermeni tavsiye ederim ” diyordu. Ali Şeriati tam bir bilgi aşığıydı.
Eşinizi genç denilecek bir yaşta kaybettiniz. Eşinizin vefatı sizde nasıl bir boşluk oluşturdu?
Eşimin vefatında 42 yaşındaydım. Ayrıca 4 de çocuğum vardı. Onun vefatından sonra çok sıkıntılar yaşadık. Her şeyden önce şah yönetimin baskılarına maruz kaldık. Eşim Ali Şeriati’yi hep özlememe rağmen hayata ve karşılaştığım sıkıntılara karşı güçlü durarak, 4 çocuğumu da iyi bir şekilde yetiştirmeye çalıştım.
“BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI ÇOK SAÇMA”
Türkiye hakkında neler biliyorsunuz? Sanırım Şeriati de bir dönem Türkiye’ye gelmişti.
Ali Şeriati birkaç kez Türkiye’ye geldi. Ben de eşimle bir kez Türkiye’yi ziyaret etmiştim. Erzurum ve İstanbul’da gezdiğimizi hatırlıyorum. Ülkeniz gerçekten çok güzel. Özellikle İstanbul harika. Türkiye siyasi ve toplumsal açıdan çok faal bir hale geldi. Ekonominiz de gelişti. İnsanlar İran’da Türkiye’nin ürünlerini güven duyarak alıyorlar. Fakat ülkenizde başörtüsü takanlara yapılan baskı ve yasaklamalar bana çok saçma geliyor. Bu yasağın kalkmasını temenni ediyorum. Türk toplumunun başörtüsü yasağına karşı çıkması ve dinine sahip çıkması da çok güzel. Türkiye’yi gerçekten çok takdir ediyorum.
Ayrıca eşim bana Türkiye’den kısa bir de mektup göndermişti.
Sizden bu mektubun özel olmayan bölümlerini okumanızı rica etsek.
Memnuniyetle. (Puran hanım mektubu okumaya başlıyor.) “ Sevgili Puran! Bugün 21 Ağustos ve ben İstanbul’dayım. Senin boşluğunu hissediyorum. Şu an Marmara denizinin kenarında bir çay bahçesinde oturuyorum. Çay istedim. Bir de baktım ki önüme demliğiyle, bütün her şeyi ile birlikte bir çay servisi geldi. Koca bir de semaver getirdiler. Fransa’da çay istediğimde küçük bir bardakla çay geliyordu. Fakat Türkler Fransızlar gibi cimri değiller…..”
Eşinizin vefatıyla ilgili de çeşitli rivayetler var. Kimileri eşinizin bir kalp krizi sonucu, normal bir şekilde vefat ettiğini, kimileri de Savak Ajanları tarafından öldürüldüğünü iddia ediyor. Sizin görüşünüz nedir?
Benim şahsi görüşüm kocamın zehirlenerek şehit edildiği yönündedir. Savak Ajanları Ali Şeriati’ye iğne yaptılar. İğne yaptıklarını kendileri de itiraf ettiler. Fakat onun normal şekilde öldüğünü iddia ediyorlar. Ortaya böyle bir iddia atılmasının sebebi cinayetin gizlenmek istenmesi olabilir. Bu konu araştırılmalı.
Gerçek Hayat