Eski BM Suriye temsilcisi İbrahimi: “İran’ın Suriye planı tartışılmalı!”

Eski BM Suriye temsilcisi İbrahimi: “İran’ın Suriye planı tartışılmalı!”

Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği'nin Suriye özel temsilciliğinden 13 Mayıs’ta istifa eden Lahdar İbrahimi, Suriye’de siyasi çözüme dair İran teklifinin “görüşülmeye değer” olduğunu söyledi.

İbrahimi, Washington’da Al-Monitor’dan Andrew Parasiliti’ye verdiği özel mülakatta, “Bir gün Güvenlik Konseyi’ne bu çaresiz durumda elde etmeye çalıştığımız şeyin, ümit verici işaretlerden biri olarak İranlıların dediği ‘gelin tüm yabancı savaşçıları ülkeden çıkaralım’ teklifi olabileceğini söyledim” dedi.

“Hizbullah’ı, Iraklıları ve kendilerini de buna dahil etmeliler” diyen İbrahimi, “İran’ın dört maddeli teklifini görüşmek illa bu maddelerin hepsini olduğu gibi kabul etmek anlamına gelmiyor. Ama ben bunun görüşülebilecek unsurlardan biri olduğunu düşünüyorum” diye ekledi.

Eylül 2012’de Suriye temsilcisi olarak Kofi Annan’ın yerine geçen İbrahimi, BM Güvenlik Konseyi ve bölgedeki bölünmelerin, Suriye’de siyasi bir geçişin desteklenmesine dair kendisinin diplomatik çabalarını güçleştirdiğinden yakındı.

İbrahimi, “Olay, Suriye’de her şeyin kısa zamanda kutuplaşmış olmasıdır” dedi. Bir tarafta Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ı ihtiva edecek bir çözüm olamayacağı görüşü varken “diğer taraf ise Beşşar Esadsız bir çözüm olamayacağını söylüyor. Herkes bu kısır döngüyü çözmeye çalıştı ama başaramadı. Bu, belli ölçüde halen çözülmesi gereken bir meseledir.”

Daha önce Afganistan, Irak, Haiti ve Güney Afrika BM özel temsilcisi olarak da görev yapan tecrübeli Cezayirli diplomat, krizin başında Rusya’yla bir fırsatın kaçırılmış olabileceğini ifade etti.

İbrahimi, “Başlangıçta Rusya’nın analizinin doğru olduğunu düşünüyorum. Ama herkes bunun analiz değil bir görüş olduğunu düşündü. Ruslar Suriye’nin Mısır olmadığını, Tunus olmadığını, Suriye devlet başkanının da iki-üç hafta içinde devrilmeyeceğini söylüyorlardı. İnsanlar bunun bir analiz olmadığını, ‘Biz rejimi destekleyeceğiz’ şeklindeki bir tavrın ifadesi olduğunu düşündüler” dedi.

“Belki de insanlar onları dinlese, onlara gidip ‘Siz Suriye’deki durumu herkesten daha iyi bilirsiniz. Gelin oturalım ve Suriye’nin problemlerini halletmesine nasıl yardım edebileceğimize bakalım’ deselerdi muhtemelen olaylar çok farklı gelişirdi. Ama olmadı.”

İbrahimi, Suriye hükümetinin “terörizmin Suriye’de bir realite olduğuna dikkat çekerken haklı olduğunu” ama bunun, hikayenin tamamı olmadığını söyledi.

İbrahimi, “Suriye rejiminin de orada olanlar hususunda tamamen masum olmadığını kabul etmesi gerekiyor. Ülkeyi teröristlere ve yabancı cihatçılara açan, rejimin katılığı ve bunların (eğer gerçekten Arap Baharı varsa) Arap Baharı’nın ülkeye gelişine verdikleri karşılıktaki vahşettir. Biz bunu unutamayız” dedi.

İbrahimi, “Bölgenin de yeterince çaba sarf etmediğini düşünüyorum” diye ekledi. “Daha önce size ifade ettiğim gibi, belki de [İran Dışişleri Bakanı Muhammad Cevad] Zarif ve [Suudi Dışişleri Bakanı] Suud El Faysal’ın ifadelerinde olduğu üzere… Sanırım herkesin tüm yabancı savaşçıların ülkeden çıkarılmasında iş birliği yapması bu meselenin halli hususunda doğru davranışın başlangıcı olacaktır.”

İbrahimi, eski şehir Humus’ta kuşatmayı kıran müzakerelerin, “çok sayıda uyarı ve şart dahilinde” sonrası için bir emsal olabileceğini söyledi.

O, “Biz başarılı olan bu görüşmelere iki sene insanların aç bırakılması sonrasında vardığımızı aklımızdan çıkaramayız” dedi. “Ve yine, herkesin bunun barışçı bir çözümün bir parçası olmadığını kabul etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu, savaşla ilgili bir çözümün bir parçasıdır. Hükümetin zaferidir. Diğer taraf, mağlubiyetini kabul etmiştir.”

İbrahimi, görüşmelerde Suriye muhalefetinin eğiliminde bazı gelişmeler görüldüğünü de aktardı.

O, “Sanırım sağladığımız en büyük gelişme, muhalefet ve destekçileri Beşşar gidinceye kadar tartışacak, görüşecek hiçbir şeylerinin olmadığını söylerken şimdi onların Beşşar oradayken de konuşabileceklerini söylemeleridir” dedi. “Şimdi de rejimin kazanıyoruz, konuşmaya gerek yok demesinden korkuyorum.”

İbrahimi, Suriye konusunda çalışanlardan önceliği Suriye halkına vermelerini istedi.

O, “Çok sayıda insanın gerçekten Suriye’yi düşünmediğine inanıyorum. Suriye halkının pek işine yaramayacak çok sayıda gündem var” dedi.

“İnsanlara dediğim ve muhtemelen de gerçekleşmeye başladığı görülen, eğer herkes Suriye halkını düşünürse muhtemelen bunun meselenin halline katkı yapacağıdır. Böyle yapmaları halinde bunlar, menfaatlerine temelden zarar gelmediğini ve herhangi bir şekilde menfaatlerinde bir azalma olmadığını göreceklerdir.”

Mülakatın dökümü aşağıdadır:

Al-Monitor:  BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, Suriye’de barışçı bir çözüm bulunamamasını Birleşmiş Milletler için “başarısızlık” olarak nitelendirdi. Bu başarısızlığın sebepleri nelerdir? Uluslararası toplum ve ilgili bölgesel güçler, trajedinin muazzam büyüklüğü göz önüne alındığında niçin bir araya gelip savaşı sona erdiremedi?

İbrahimi: Öncelikle ben, genel sekreterin buna [sadece] pek çok şahsi kanaatini değil pek çok hissini de karıştırdığını düşünüyorum. O, Suriye halkına, ülkeye ve orada olanlara çok önem veriyor ve o, gerçekten bunun bizim ortak başarısızlığımız olduğu hissindedir.

Niçin? BM, BM’yi oluşturan parçaların bir toplamıdır. Ve en başından beri bölgenin bölünmüş olduğu çok açıktı. Suriyeliler bölünmüştü. Hem [önceki Suriye temsilcisi] Kofi Annan hem de benim için en ümit verici şey, bizim dışarıda çalışıp içeriye gelecek olmamızdı. Biz bu yüzden dış halkayı denedik ki bu da Güvenlik Konseyi’dir. Ve benim için de bu özellikle Amerikalılar ve Ruslardı.

Olay, kısa sürede Suriye’de her şeyin kutuplaşmış olmasıdır. Halledilmesi gereken fasit daire, hem Suriye içinde hem Suriye etrafında hatta daha da geniş bir alanda taraflardan birinin, Beşşar Esad ve yakın çevresinin içinde olacağı bir çözümün söz konusu olamayacağı görüşünde olması, diğer tarafın da Beşşar Esadsız bir çözümün olamayacağını söylemesiydi.

Herkes bu kısır döngüyü çözmeye çalıştı ama başaramadı. Bu, belli ölçüde halen çözülmesi gereken bir meseledir.

Al-Monitor: Siz bu süreçte Rusya’nın rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Moskova’nın çabaları ve Cenevre sürecini desteklemede ABD-Rusya iş birliğinden memnun musunuz?

İbrahimi: İki husus var. Birincisi, başlangıçta Rusya’nın analizinin doğru olduğunu düşünüyorum. Ama herkes bunun bir görüş olduğunu, analiz olmadığını düşündü. Ruslar Suriye’nin Mısır olmadığını, Tunus olmadığını, Suriye devlet başkanının da iki-üç hafta içinde devrilmeyeceğini söylüyorlardı. İnsanlar bunun bir analiz olmadığını, ‘Biz rejimi destekleyeceğiz’ şeklindeki bir tavrın ifadesi olduğunu düşündüler.

Belki de insanlar onları dinlese, onlara gidip ‘Siz Suriye’deki durumu herkesten daha iyi bilirsiniz. Gelin oturalım ve Suriye’nin problemlerini halletmesine nasıl yardım edebileceğimize bakalım’ deselerdi muhtemelen olaylar çok farklı gelişirdi. Ama olmadı.

7 Mayıs 2013’te Moskova’da son derece önemli bir olay gerçekleşti. [Rusya Dışişleri Bakanı Sergey] Lavrov ve [ABD Dışişleri Bakanı John] Kerry, dört önemli noktada anlaştı.

Bir, Suriye, hem Suriye hem bölge hem de dünya için çok tehlikeli bir krizdir.

İki, Suriye’de askeri bir çözüm yoktur.

Üç, siyasi bir çözüm mümkündür. Cenevre Bildirisi çözümün temeli olabilecek unsurlar ihtiva ediyor.

Ve dört, biz Rusya ve Amerika, özellikle Birleşmiş Milletler olmak üzere diğerleriyle birlikte siyasi çözümü mümkün kılmak için hep beraber çalışacağız.

Biz iki taraf arasında anlaşma zeminini genişletmeye çalıştık. Bu, çok çok yavaş ilerliyordu ama Ukrayna krizi meydana geldiğinde biz bu hususta gelişme kaydediyorduk. Ukrayna krizi artık Ruslarla Amerikalıların birlikte çalışmasını zor hale getirdi.

Al-Monitor: Amerika Birleşik Devletleri ve diğer önemli tarafların Suriye’deki siyasi geçişin Devlet Başkanı Esad rejimini içermemesi gerektiğine dair görüşlerinin, verimli müzakereler yapılamamasında pay sahibi olduğuna inanıyor musunuz? Özellikle de Esad’ın iktidarı bırakmayı müzakere etmesi muhtemel görünmez ve kuvvetleri de Ocak 2014’te Cenevre 2 görüşmeleri sırasında toprakları geri kazanırken…

İbrahimi: Yine bu bizi, benim halledilmesi gerektiğini söylediğim fasit daireye götürüyor. Bir taraf Beşşar ve adamlarının olduğu bir çözümün olamayacağını söylüyor, diğer taraf da Beşşar olayların merkezinde kalmadıkça çözüm olamayacağını ifade ediyor.

Bunu söylemek durumundayım, sanırım sağladığımız en büyük gelişme, muhalefet ve destekçileri Beşşar gidinceye kadar tartışacak, görüşecek hiçbir şeylerinin olmadığını söylerken şimdi onların Beşşar oradayken de konuşabileceklerini söylemeleridir.

Şimdi de rejimin kazanıyoruz, konuşmaya gerek yok demesinden korkuyorum.

Her iki tarafı da bu durumdan nasıl çıkarabilirsiniz? Bunlar bir duvarın önünde duruyorlar. İleriye gidemiyorlar. Onları bu duvardan nasıl uzaklaştırabilir ve bir çözüm bulabilirsiniz?

İnsanlara dediğim ve muhtemelen de gerçekleşmeye başladığı görülen, eğer herkes Suriye halkını düşünürse muhtemelen bunun meselenin halline katkı yapacağıdır. Böyle yapmaları halinde bunlar, menfaatlerine temelden zarar gelmediğini ve herhangi bir şekilde menfaatlerinde bir azalma olmadığını göreceklerdir.

Ama elbette bekleyip bunun nasıl yapılacağını görmek gerekiyor.

Al-Monitor: Siz Cenevre müzakerelerinde İran’a rol verilmesini savundunuz. Al-Monitor da sürekli Suriye konusunda İran’a daha fazla rol verilmesi çağrılarında bulunuyordu. İran daha fazlasını yapabilir mi ve yapmalı mı? İran’ın Cenevre sürecinin dışında kalması görüşmelerin başarısız olmasının sebeplerinden biri olabilir mi?

İbrahimi: İfade etmem gerekirse Kerry ve Lavrov’un bu hususta anlaşmaya varmalarından önce, genel sekreter ve benim en baştan beri söylediğimiz, askeri bir çözümün olmadığıdır. Siyasi bir çözüm mümkündür ve mümkün olmalıdır.

Ve İran, eğer insanlar bu ülkenin problemin bir parçası olduğunu söylüyorlarsa mantık, bu ülkenin çözümün de bir parçası olması gerektiğini icap ettirir.

Suriyeliler meselelerini tek başlarına çözemiyorlarsa, ilk yardım etmesi gerekenler, komşularıdır ki İran da komşulardan biridir. Bu yüzden ben, hep İran’ın da müdahil olmasından yana olduğumuzu düşünüyorum.

Bir gün Güvenlik Konseyi’ne bu çaresiz durumda elde etmeye çalıştığınız şeyin, ümit verici işaretlerden biri olarak İranlıların dediği ‘gelin tüm yabancı savaşçıları ülkeden çıkaralım’ teklifi olabileceğini söyledim. Onlar Hizbullah’ı, Iraklıları ve kendilerini de kastetmeliler. Sanırım daha önce Suud El Faysal da benzer bir şey söyledi.

Belki de meselenin bam teli budur. Belki de başlayabileceğiniz yer burasıdır.

Biz Zarif’in dört maddeli teklifinin de farkındayız.

Ben bu planın, onlarla görüşülmeye değer olduğunu düşünüyorum.

Görüşmek bu maddelerin hepsini olduğu gibi kabul etmek anlamına gelmiyor. Ama ben bunun görüşülebilecek unsurlardan biri olduğunu düşünüyorum.

Al-Monitor: Suriye hükümeti, terörizme karşı savaşın Cenevre müzakereleri için öncelik olduğunu vurguladı. El Kaide’yle bağlantılı terör gruplarının yükselişi, ABD İç Güvenlik Bakanı Jeh Johnson’a göre artık sadece Suriye ve bölge için değil ABD için de ciddi bir tehdit. Lütfen Suriye’nin pozisyonunu, Suriye’nin cihatçı teröristler için sıfır noktası haline gelmesini ve bölgedeki tarafların Suriye’de faaliyet gösteren teröristlere silah ve desteği kesmek için yeterli çabayı sarf edip etmediklerini yorumlayın.

İbrahimi: Rejim, terörizmin Suriye’de bir realite olduğuna dikkat çekmekte haklıdır. Durum öyledir.

Biraz mübalağa etseler de onların eğilimi, şunu ifade etmekten başkası değildir: “Tek problem, cihatçıların mevcut olmasıdır. Biz cihatçılarla savaşmak ve halkımızı bunlardan korumakla görevimizi yapıyoruz.”

Bu doğru değil.

Cihatçılar, terörizm ve yabancı savaşçılar Suriye’de bir realitedir, bu oldukça dikkat atfedilmesi gereken bir meseledir.

Ama Suriye rejiminin de orada olanlar hususunda tamamen masum olmadığını kabul etmesi gerekiyor. Ülkeyi teröristlere ve yabancı cihatçılara açan, rejimin katılığı ve bunların (eğer gerçekten Arap Baharı varsa) Arap Baharı’nın ülkeye gelişine verdikleri karşılıktaki vahşettir. Biz bunu unutamayız.

Ben bu hususta bölgenin de yeterli çabayı göstermediğini düşünüyorum. Evet, kesinlikle. Sanırım herkes bunun çok önemli bir problem olduğunun idrakinde. Korkarım hiç kimse basit bir çözüme sahip değil. Bunun basit bir çözümü yoktur. Daha önce size ifade ettiğim gibi, belki de Zarif ve Suud El Faysal’ın ifadelerinde olduğu üzere… Sanırım herkesin tüm yabancı savaşçıların ülkeden çıkarılmasında iş birliği yapması bu meselenin halli hususunda doğru davranışın başlangıcı olacaktır.

Al-Monitor:  Al-Monitor’de Haftaya Bakış, Humus’taki görüşmeleri gündeme getirdi. Görüşmelerde Suriye hükümet yetkilileri, muhalefet liderleri, İran, Rus ve BM diplomatları, acımasız kuşatmayı sona erdiren bir anlaşma gerçekleştirdi. Humus diplomasisi ve bunun gelecek diplomasi için emsal olabilmesi hususunda değerlendirmeniz nedir?

İbrahimi: Bir emsal olma durumu vardır ama pek çok uyarı ve şartla birlikte.

Biz başarılı olan bu görüşmelere iki sene insanların aç bırakılması sonrasında vardığımızı aklımızdan çıkaramayız. Bu kesinlikle doğru değil. Ve yine, herkesin bunun barışçı bir çözümün bir parçası olmadığını kabul etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu, savaşla ilgili bir çözümün bir parçasıdır. Hükümetin zaferidir. Diğer taraf, mağlubiyetini kabul etmiştir.

Ama bu görüşmede pek çok olumlu husus var. Özellikle de en başından beri esir alınmamaları gereken çok sayıda insanın, bir İranlı kadın da dahil bazı askerlerin, silahlı grupların ellerinde olan bazı yabancıların serbest kalmasına ve muhalefet tarafından aç bırakılan Nubl ve Zahraa’ya yardım gönderilmesine yol açtığı için.

Nereden geldiğini ve yine bunun barışın değil savaşın bir parçası olduğunu unutmamanız şartıyla olumlu pek çok husus var.

Bu, devam eden bir savaşın bir parçasıdır, barışçı bir sürecin başlangıcı değil.

 

Kaynak: Al Monitor

Dünya Bülteni için çeviren: Mehmet Şeyhoğlu

Röportaj Haberleri

Kudüs Tugayları Tulkarem Taburu Komutanı Al Mayadeen'e Röportaj Verdi
El-Menar TV Hizbullah'ın Topçu Birliğinde Görevli Subay ile Röportaj Yaptı
Hamas Lideri Abu Marzuk: Hamas Ve Hizbullah'ın Düşmanı Aynı
Hamas Operasyonun Gizli Belgeleri: Abdurrahman Dilipak Röportaj
Eski ABD Savunma Bakan Yardımcısı: Türkiye'nin Garantörlüğü Çok Uygun Olur