ESMA BİLTACİ NASIL ŞEHİT DÜŞTÜ?
Mısır Genelkurmay Başkanı Abdülfettah es-Sisi'nin darbe yaparak Mısır’ın ilk seçilmiş Cumhurbaşkanını görevden aldı. Şehit Esma Biltaci'nin babası Muhammed el-Biltaci, Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın siyasi kanadı Hürriyet ve Adalet Partisi İcra Komitesi Üyesi olarak görev yaptığı için darbecilerin hedefindeydi. Seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi gibi babası ve abisi tutuklanmış, yaşananlar sonrası darbe karşıtı halk meydanlara inmişti. Bir simge hâline gelen Rabiatul Adeviyye Meydanı, gösterilerin en yoğun olduğu yerlerden biriydi. Darbeciler, meydanların boşaltılması için baskılarını sürdürse de binlerce kişi derme çatma çadırlarda Adalet Nöbeti tutuyordu. Ta ki 14 Ağustos 2013 günü sabah saat 06:30'da yapılan ağır silahlı ve iş makinelı baskına kadar. Akşama kadar devam eden baskında polis mavzerleri ve buldozerler kullanıldı. Ayrıca keskin nişancıların da işaretlenen bazı şahısları vurduğu gözlendi. O gün Esma göğsüne isabet eden kurşunla şehit düşmüştü.
MUHAMMED BİLTACİ'NIN KIZI ESMAYA YAZDIĞI MEKTUP HERKESİ DUYGULANDIRDI
İşte Muhammed Biltaci'nin kaleminden dökülen o ifadeler:
"Sevgili kızım ve değerli öğretmenim... Sana elveda demiyorum bilakis yarın görüşmek üzere. Başı dik tuğyana isyan ederek yaşadın. Tüm engelleri reddederek hürriyete sınırsızca aşık oldun. Bu ümmet, uygarlıkta hak ettiği yeri alabilsin diye onu yeniden diriltmek ve inşa etmek için sessizce yeni ufuklar arıyordun. Akranlarının uğraştığı işlerle meşgul olmadın. Her zaman derslerinde birinci olmana rağmen öğrenmeye olan açlığın dinmedi.
Bu kısa hayatta sohbetine doyamadım. Vaktim, mutlu olacak ve eğlenecek kadar geniş değildi. Rabiatul Adeviyye'de son kez bir araya geldiğimizde, "Sen bizimle olduğunda bile bizden ayrısın" diyerek bana olan sitemini dile getirmiştin. Ben de sana, "Bu hayat birbirimize doyacak kadar geniş değil. Birbirimize doyalım diye Allah'tan cennetinde bize bu sohbeti vermesini temenni ediyorum" demiştim.
Sen şehit olmadan iki gün önce seni rüyamda gelinlikler içinde gördüm. Bu dünyada eşi benzeri olmayan bir güzellikteydin. Yanıma sessizce oturduğunda sana, "Bu gece senin düğün gecen mi" diye sordum. Sen de "Düğünüm akşam vakitlerinde değil öğlen olacak" demiştin. Çarşamba günü, öğlen vakti şehit olduğun haberi bana ulaştığında, senin rüyamda bana ne demek istediğini anlamış oldum. Allah'tan seni şehit olarak kabul etmesini niyaz ettim. Ve şehadetin, bizim haklı olduğumuzu ve düşmanımızın da batılın ta kendisi olduğu inancımızı pekiştirdi.
Son vedanda yanında olamamam, son bir kez seni görememem, alnına son bir öpücük konduramamam ve senin cenaze namazını kıldırma şerefine nail olamamam beni derinden üzdü. Beni bunları yapmaktan alıkoyan, ölümden veya karanlık hücrelerden korku değil, uğruna canını verdiğin davayı (devrimin hedeflerine ulaşması) sürdürebilmekti. Zalimlere karşı başın dik (göğsünü gere gere) direnirken gaddar kurşunlar göğsüne saplandı ve ruhun yüceldi. Ne kadar güzel bir azmin ve terbiye edilmiş bir nefsin vardı. İnanıyorum ki, sen Allah'a verdiğin söze sadakat gösterdin, Allah da sana verdiği söze... Öyle ki, şehadet şerefini bize değil de sana bahşetti.
Son olarak, sevgili kızım ve değerli öğretmenim...
Sana elveda demiyorum bilakis görüşmek üzere. Buluşmamız, yakında peygamber ve ashabıyla birlikte Havz-ı Kevser'de olacak. Sonsuz kudret ve hükümranlık sahibi Allah'a yakın, O'nun nezdinde değerli ve şerefli bir konumda. Ayrılmamak üzere, birbirimize doyma temennilerimizin gerçekleşeceği bir buluşma..."