Sadece, dünkü "haber başlıkları"na bakmak bile, "Dallas"ın deşifre olması"na yetiyor... Malûm, Dallas"ta, "kimin eli, kimin cebinde belli değil"dir!.. Ama, sadece dün geçen "haber"lerin başlıklarına bakıldığında; "kim, kimin yanında"dır, hemen belli oluyor...
"Yorum"lara geçmeden önce "durum"lara bir bakalım da, neyin ne olduğunu siz de anlayın!..
Önce "demeç"ler:
¥ CHP Genel Başkanı Deniz Baykal: "Bu noktadan sonra, hâlâ hiçbir şey olmamış, hiçbir yanlış yapılmamış gibi yola devam etmek (açılım süreci), artık gaflet, dalalet olmaktan çıkmakta ve bir hıyanete dönüşmek üzeredir."
¥ DP Genel Başkanı Cindoruk: "Teröristler, ülkemizin dört bir köşesinde devletimize meydan okur hale geldiler. Olaylar tırmanıyor. Her gün vatan evlatlarını şehit veriyoruz. Bu şartlar altında Başbakan Erdoğan'ın Meksika gezisini iptal edip, derhal görevinin başına dönmesi gerekirdi. (...) Sayın Başbakan, Demokratik Açılımı başlattı, ortalığı birbirine kattı. Şimdi de Güney Amerika'ya açılım peşindeymiş. Sayın Başbakan, açılımları bıraksın, görevinin başına dönsün."
¥ DTP Genel Başkanı Ahmet Türk: "Toplumun realitesi dikkate alınmadan, üstüne üstüne giderek, dayatarak böyle toplumsal bir mesele hal yoluna girebilir mi?.. Hele hele açılım yaptığını iddia eden bir Hükümet, tehlike ortadayken yangına körükle gitmeye nasıl cesaret eder? Bunu anlamak mümkün değil.
İmralı'daki durumdan haberdar olur olmaz, geçen yılki deneyimlerimizden yola çıkarak, hemen Hükümet nezdinde iletişime geçtik. Durumu izah ettik.
Toplumun bu konudaki hassasiyetini ortaya koyduk. Türkiye'deki 72 milyon yurttaşımızın algısını ve doğuracağı tehlikeleri dile getirdik. Fakat, şu ana kadar Hükümet yeni bir adım atmış değil."
KİM, KİMİ SABOTE EDİYOR?
Demeçlere dikkat ediyor musunuz;
Baykal"ın da, Cindoruk"un da, Türk"ün de hedefinde "Hükümet" ve hükümetin başlattığı "demokratik açılım" süreci var!..
Varsa, yoksa Hükümet!..
Varsa, yoksa Açılım!..
Açıkça diyorlar ki;
"Eğer açılım adımları atılmasaydı, Türkiye yangın yerine dönmez, Tokat Reşadiye"de de 7 askerimiz şehit olmazdı!"
Demek oluyor ki;
"Yakma-yıkma"ların da, "şehitler"in sorumlusu da "Hükümet"tir!.. Bunca şehide rağmen ise, "Hükümetin başı Amerika"da"dır!..
Geziyi yarıda kesip, derhal dönmelidir!..
Lâfı eğip-bükmeden açık konuşalım:
Bu demeçler, hukukî tabiriyle "delil karartma"dır!..
Siyasi ifadesiyle "çarpıtma" ve "hedef saptırma"dır!
Ve tabiî, "gerçeğin üzerine şal örtme"dir!..
Nedir gerçek?..
Evet, ortada "terörist bir saldırı" vardır!.. Ve bu saldırı, "açılım sürecini sabote etmeye" yöneliktir!..
Demek oluyor ki;
Birileri "açılım"dan rahatsızdır!..
Kimdir onlar?..
Yine açık ve net söyleyelim:
Onlar, "Türk Ergenekonu" ve "Kürt Ergenekonu"dur!.. Şu anda bir "işbirliği" halindedirler!..
Her ikisinin "ortak payda"sı da; "saltanatlarını sürdürmek"tir!.. Biri "Türkler" üzerinde, diğeri "Kürtler" üzerinde "egemenlik"lerini sürdürmek istiyor ki, "rant çarkları dönmeye" devam etsin!..
Eğer "terör durursa" var ya;
Birilerinin "uyuşturucu ticareti", birilerinin de "gözyaşı ticareti" sona erecektir!..
Kısaca söyleyecek olursak;
Türkiye"de terör, bir "sektör" haline gelmiştir!..
"Yandaş"larını "uyuşturucu, fuhuş, kara para" ve "kan" ile besleyen bir sektör!..
Her sektör, nasıl zaman zaman "kriz"e girer ve son "global kriz"in "işadamları"nda yol açtığı gibi bir paniğe yol açarsa; öyle anlaşılıyor ki, "açılım süreci"nin başlaması da "terör sektörü"nü krize sokmuş, paniğe yol açmıştır!..
Dün "global kriz"den dolayı ciyaklayanlar, bugün "terör sektörü"nün yaşadığı krizden dolayı ciyaklamaktadır!..
Çünkü "rant"ları kesilmiştir!..
Kim, ne derse desin gerçek budur!..
ERDOĞAN DÖNÜP DE NE YAPACAK?
Bu "genel değerlendirme"yi yaptığımıza göre, gelelim "alçakça saldırı"nın detaylarına...
Diyorlar ki, "Başbakan dönsün!"
Ne olacak Başbakan dönünce...
Eline "silah" alıp, "terörist" mi kovalayacak?..
Haa, gerekirse onu da yapar yapmasına da, o zaman sorarlar adama; "Genelkurmay Başkanı niye var?.. Darbe plânları hazırlayıp Hükümeti devirmeyi amaçlayan asker, terörü niye alt edemiyor?.."
Hani merhum Nasreddin Hoca der ya;
"Ununuz var, şekeriniz var, yağınız var, niye helva yapıp yemiyorsunuz?"
Genelkurmay"ın "uçağı" var, "helikopteri" var, "silahı" var, "dürbünü" var, "tankı" var, "topu" var!..
En önemlisi de "askeri" var!..
O halde, niye "terörle mücadele" edemiyor?..
Hadi, "sınırdan giren teröristler"in vurup-kaçmasını anladık da, "Türkiye"nin göbeği" Tokat Reşadiye"de 7 askerimizi şehit eden teröristler nasıl kaçar, buhar olup nasıl uçar, anlamak mümkün değil!..
Ne yani;
Başbakan ABD gezisini yarım bırakıp dönünce, eline "yelpaze" alıp "sis"leri mi dağıtacak?..
"Başbakan dönsün" diyenlere şunu da sormak lâzım: Aynı hassasiyeti "komutan"lardan niye beklemediniz?.. Öyle ya; Aktütün Karakolu"nda "15 asker şehit" olduğunda, Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Aydoğan Babaoğlu da Antalya"da "golf" oynamıyor muydu?..
O zaman niye "Komutan, Antalya"da golf oynamayı bırakıp Ankara"ya dönsün" demediniz de, şimdi Başbakan"dan istiyorsunuz?..
Kaldı ki; Başbakan ABD"ye, "askerî helikoptere binip piknik yapmaya" da gitmedi, "golf" oynamaya da!..
Hemen herkes biliyor ki;
Başbakan, ABD"de "terörle mücadelede daha fazla işbirliği" yapmayı da görüşecekti!..
Zaten, tam da o gün;
Tokat Reşadiye"de devriye gezen erlere pusu kurulup 7 askerin şehit edilmesi, size de garip gelmiyor mu?..
Ve yine garip gelmiyor mu;
Ne zaman "önemli bir açıklama" yapılmak ve ne zaman "önemli bir adım" atılmak istense, hemen "alçakça bir saldırı" ile sarsılıyor Türkiye!..
GÜNDEM İLE TERÖR ARASINDAKİ BAĞLANTI
Arkadaşımız Kenan Kıran, bir haber hazırlamış...
Haber, "Ergenekon Savcıları"nın, "önemli olaylar" ve "terörist saldırılar" arasındaki "bağlantı"ları ortaya koyuyor!..
Buyurun, olaylar ve saldırıların dökümü:
¥ Gündem: 10 Mayıs 2006 tarihinde, TBMM Adalet Komisyonu"nda tümü üzerindeki görüşmeleri tamamlanan Terörle Mücadele Yasası"nda yapılacak değişikliğe ilişkin tasarı, Alt Komisyon"a sevkedildi.
¥ Saldırı: Danıştay"a hain saldırı - 17 Mayıs 2006
¥ Gündem: Cumhurbaşkanlığı"na eşi başörtülü Abdullah Gül"ün aday olması, krize yol açtı... Genelkurmay, Cumhurbaşkanlığı seçimine "e-muhtıra"yla müdahale etti. Başbakan Erdoğan, bildiriye karşı çıktı ve 1 Mayıs 2007 tarihinde erken seçim kararı aldı...
¥ Saldırı: Ankara Anafartalar Çarşısı"nda patlama, 7 ölü - 23 Mayıs 2007
¥ Gündem: Cumhurbaşkanı"nı halkın seçmesine yönelik Anayasa değişikliği, 21 Ekim 2007 tarihinde yapılan referandumla yüzde 68 gibi ezici bir çoğunlukla kabul edildi...
¥ Saldırı: Dağlıca baskını, 12 şehit... 21 Ekim 2007
¥ Gündem: 8 Ekim 2008 tarihinde; Meclis, PKK"ya karşı sınırötesi operasyon yetkisi veren tezkerenin süresinin 1 yıl uzatılmasını rekor oyla kabul etti.
¥ Olaylar: Aktütün baskını, 17 şehit... 4 Ekim 2008...
Diyarbakır"da polise saldırı, 5 şehit... 8 Ekim 2008.
HERKES BU GERÇEĞİ GÖRSÜN
Sadece bu "zamanlama" bile; "gündem" ile "saldırılar" arasındaki bağlantıyı ortaya koymaya yeterlidir.
Hani, Bedii Faik"in bir yazısı vardır:
Adam, bir köpeğin "kuyruğuna" basmış!..
Ve tabiî, can havliyle havlamış köpek!..
Adam şaşırmış...
"Hayret" demiş;
"Ben köpeğin kuyruğuna bastım!..
Ama ses, ağzından çıktı!"
Şöyle bir düşünüp, "teşhis"i koymuş:
"Kuyruğuna bastığım halde ağzından ses çıktığına göre, demek ki; kuyruk ile baş arasında organik bir bağlantı var!"
Bizim olayımızda "kuyruk" kimdir, "baş" kimdir, herhalde söylemeye gerek yok!..
Ama, artık ortaya çıkmıştır ki;
Ergenekon Terör Örgütü ile PKK Terör Örgütü arasında bir "bağ" vardır!..
PKK bitmeden, ETÖ,
ETÖ bitmeden, PKK bitmez!..
Bu gerçeği görmediğimiz sürece;
Bu filmi, daha çoook seyrederiz!..
Her şeyi öğrendik de!..
Ne demiş, merhum Nasreddin Hoca?..
"Bana hekim değil, damdan düşen birini getirin!"
Niye böyle demiş?.. Çünkü, Hoca"nın çektiği "acı"yı en iyi "damdan düşen biri" anlar!..
ETÖ Dâvâsı"nda "tutuklu" yargılanan Ümit Sayın da, "damdan düşen" biridir... Yani, "içeriden biri"dir...
Dolayısıyla, "ETÖ yapılanması"nı en iyi o bilir...
Ümit Sayın, önceki gün ilginç açıklamalarda bulunmuş...
Genelkurmay eski Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu, Tümgeneral Can Teler, Tümgeneral Reha Taşkesen, emekli Tümgeneral Alaaddin Parmaksız, Org. Şener Eruygur, Org. Hurşit Tolon ve emekli yüzbaşı Mehmet Zekeriya Öztürk"ün, kendisine "TSK içinde bir yapılanmadan" söz ettiklerini, bu yapılanmanın gidişata dur diyeceğini belirttiklerini söylemiş ve eklemiş:
"28 Şubat da bu yapılanmanın ürünüdür!"
İşin doğrusu, bu "yapılanma"ya dair bilmediğimiz pek bir şey kalmadı... Her şeyi biliyoruz da, "gereği niye yapılmıyor" işte onu bilemiyoruz!.. Çünkü, "yapılanmanın bazı aktörleri" hâlâ dışarıda!