Küresel ekonomik krizin Türkiye'ye yansımalarını, sanki Türkiye'nin kendisinden kaynaklanan bir kriz varmış gibi, ekonomi bu yüzden krize batmış gibi göstermeye çalışmak, dolayısıyla olumsuz gelişmelere içeriden sorumlu aramak hiç de adil değil.
Seçim kampanyaları sırasında benzer yaklaşımlar bir şekilde anlaşılabilir ama ekonomide kötü görüntüleri büyük bir sevinçle karşılamak, bir nevi öc alma girişimi gibi yansıtmak, dünya büyük bir çöküşe sürüklenirken bunu iç politika malzemesi yapmak, genel bir seferberlik havasında üstesinden gelinmesi gereken böyle bir sorunu sokak kavgasına dönüştürmek tam bir basiretsizlik örneği.
Bu bakışın en zarar verici yanı, gerçeğin, görülmesi gerekenin üstünün örtülmesi oluyor. Krizin sebebini, büyüklüğünü, etkilerini, sonuçlarını anlama konusunda kitleler yanlış yöne sevkedilirken, alınacak tedbirlerin önü de kapatılmış oluyor. Krize karşı verilecek mücadelede en büyük yanlışlık bu. En zarar verici olacak yanlışlık da bu.
Hepimiz biliyoruz artık; bu krizin Türkiye ile, gelişmekte olan ülkelerle hiçbir ilgisi yok. Bu kriz merkez ekonomilerin krizi. Küresel ekonominin patronlarının krizi. Aslında batan da onlar, biz değiliz. Her ne kadar Türkiye ve orta ölçekli ekonomilerde büyük korkular yaşansa da asıl korku, panik bu piyasalarda yaşanıyor. Asıl bedeli onlar ödeyecek. Ödüyor da. Üstelik, pek kimse dile getirmek istemese de, gelişmekte olan ekonomilerin krizi daha hafif atlatma, kriz sonrası büyük sıçrama yapma ihtimali daha fazla. Daha şimdiden, çöken bankacılık sistemine karşı faizsiz bankacılık sistemi ve Müslüman ülkelerin potansiyel gücüne işaret edilmeye başlandı.
Biraz daha net bilgilerle tartışalım:
1- Sadece bir buçuk yıl içinde dünyanın ortak zenginliğinin yüzde 45'i eridi.
2- Amerika'nın ithalat-ihracatı yani dış ticareti, Ocak ayı verilerine göre 1930'dan bu yana en büyük düşüşünü yaşadı.
3- Türev piyasaları izleyen tek kurum olan The Bank of International Settlements verilerine göre, küresel türev piyasalar 1.14 katrilyon dolara yükseldi. Dikkat edin milyar dolar değil, trilyon dolar değil, katrilyon dolar. Bunun 548 trilyon doları kredi piyasalarından. Dünyanın toplam gayri hasılası ne kadar biliyor musunuz? 60 trilyon dolar" Mesela; Mart 2008'de Bear Stearns battı. Bu şirketin türev piyasası 13.4 trilyon dolardı. Amerika'nın toplam gelirinden büyük.
4- Bazıları buna ekonomik sistem diyor. Küresel ekonomik sistem. Türkiye'nin de Amerika'nın da Avrupa Birliği ülkelerinin de Asya ülkelerinin de içinde bulunduğu dünya ekonomik düzeni. Oysa bu tam bir sahtekarlık. Bir balon. Bu zaman ayarlı bomba. Şimdi bu balon sönüyor, bombalar birer birer patlıyor.
5- ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben Bernanke, siyasi iradenin, bankacılık sistemini kurtarmaya yönelik destek paketlerini tamamlaması halinde, ABD ekonomisinin gelecek yıl toparlanmaya başlayacağını söylüyor. Ona göre kriz bu yıl dibe vuracak, gelecek yıl toparlanmaya başlayacak. Yine ona göre ABD, 1930'daki büyük bunalımı yaşamayacak.
6- Krizin bu yol dibe vuracağı doğru. Belki Haziran aylarında bunu göreceğiz. Haziran'a kadar her alanda şaşırtıcı spekülasyonlar yaşayacağız. Mesela önümüzdeki haftalarda Euro üzerinde bu spekülasyonları görebiliriz. Ama 1930'lardaki bunalıma düşülmeyeceği yanlış.
7- ABD, 1930'lardan çok daha büyük bir bunalım yaşayacak. Çünkü; Ekim 1929'da borsa çökerken bankacılık sistemi hala ayaktaydı. Daha sonra bankalar spekülasyona girdi ve büyük bataklar oluştu. Şimdi bankacılık sistemi neredeyse tamamen çöktü.
8- 1930'larda ABD uluslararası kreditör ülkeydi. Şimdi tam tersine çöküşe ABD öncülük ediyor. ABD çöktüğü için dünya çöküyor, dünya ABD'ye kreditör oluyor. Dünya ABD'nin zararlarını ödüyor. Aslında hepimiz bu ekonomik sistemin ve ABD ekonomisindeki sarsıntının bedelini ödüyoruz.
9- Krizden kurtulmanın tek yolu var ve bunu aslında herkes biliyor. Öyle yüz milyar dolarlık yardım paketleri değil çözüm. Spekülatörler silinip atılmadan bu kriz önlenemeyecek. Krizin sebebi onlar; bu sistem üzerinden bir küresel kumar masası kurulmuş, onlar oynuyor bizler, dünyanın tamamı bunun bedelini ödüyor.
10- Hal böyle iken Türkiye'deki ekonomi çevrelerinin, medyanın, siyasilerin krizi algılama ve pazarlama biçimi bu gerçeklerin çok ötesinde. Böyle bir yaklaşım Türkiye'ye yapılan en büyük haksızlıktır. Açıkça, içinde bulunduğumuz krizin Türkiye'de bir sorumlusu yoktur. Krize rağmen, bu sarsıntının etkilerine rağmen Türkiye, bugünkü haliyle krizden kısmen az etkilenen ülkeler kategorisinde yer alıyor. Japonya'dan G. Kore'ye, ABD'den Avrupa Birliği ülkelerine kadar, krizin etkileriyle ilgili verileri karşılaştıranlar bunu görecektir.
11- Bakmayın Batı'dan gelen "batacaksınız" yaygaralarına. Bu kampanyaların tek hedefi, içinde bulundukları krizi, dünyanın geri kalanına özellikle de gelişmekte olan ülkelere ihraç etmektir