Evet, ‘Ba’d-el’harab’ul Basra..’ (Basra harab olduktan sonra..)

Selâhaddin Çakırgil

İspanya’da Katalan bölgesindeki ‘özerk yönetim’in, İspanya anayasasına göre ancak merkezî hükûmet’in yaptırabileceği bir referandumu, tek taraflı olarak 1 Ekim günü yaptırmasıyla ortaya çıkan durum ortada.. Madrid’deki merkezî hükûmet, 80 yıl sonra, (1936-39 arasındaki korkunç iç-savaş’ın tekrarlanabileceği ihtimalini de göze alarak, askerî müdahale de dahil, her yola başvurulacağını açıkladı.

Şimdi, Katalan Bölgesi’nde herkes şapkasını önüne koydu, yeniden düşünüyor.. Ya ‘Savaşsa savaş!’ diyecekler, ya da ‘Bağımsız Katalonya’ söylemi etrafında sosyal heyecanı öne çıkarıp o neticeyi göremeyenler siyasî sahneden saf dışı olacaklar. Nitekim Katalon lider, daha büyük tehlikeleri göze alamayıp, bağımsızlık ilânını erteledi. Ama bu arada, merkezî hükûmet de bir hamle daha yaptı ve ‘Katalon Özerk Bölgesi’nin özel statüsünü feshetmeyi İspanya Meclisi’ne sundu. Böylece, o bölge, genel idareye bağlanacak..

***

Aynı durum Irak Kürdistanı’nda -Irak Anayasası’nda, düzenlenmesi ancak merkezî hükûmetin yetkisinde olduğuna aldırmadan-Mesud Barzanî’nin, kendi statüsünü sağlayan Anayasa’da kabul edilmeyen bir tasarrufla, tek taraflı olarak yaptırdığı 25 Eylûl referandumundan sonra da ortaya çıktı. Çünkü askerî, siyasî ve diplomatik açıdan çok ağır kayıplar yaşadığı ortada olan Barzanî, referandumun askıya alındığını açıkladı. Elbette, Barzanî’nin, o referandumu yapmaya Irak Hükûmeti’nce ve bir plan gereği zorlanmış olduğu da düşünülebilir. Çünkü ağır baskılar uygulanıyordu Bölgesel Yönetim’e.. Eğer öyleyse o oyun tutmuş demektir; en azından şimdilik..

Şimdi Barzanî, uğradığı ağır kayıplar üzerine, -gözlemcilere göre-, hemen bütün resmî sıfatlarından ayrılmayı da düşünüyormuş.. Bu olabilir. Mesud Barzanî, çekilmesi için, yerine, aynı aileden Bölgesel Hükûmet’in başbakanı olan Neçirvan Barzanî’nin gelmesini şart koşuyormuş, İran medyasına göre..

***

Asıl ilgi çekici olan ise Barzanî Hükûmeti’nin konuyla ilgili yaptığı açıklama..O açıklamanın tammetnini-kürdçeye hâkim olduğu için itibar edilmesi gereken-İlhamî Işık, Star’daki sütununda 26 Ekim günü yayımladı. O metinde -özetle-:

“Irak ve dünya kamuoyuna,

Irak ve Kürdistan'ın karşı karşıya olduğu şiddet ve tehlikeli durum karşısında, hepimizin, bu durumun Irak güçleri ve Peşmerge arasında daha ileri bir savaşa dönüşmesini engellemek için tarihi bir sorumluluğu bulunmaktadır.

16 Ekim 2017 tarihinde Irak güçleri ve Peşmerge arasında başlayan çatışmalar ve saldırılar, iki tarafa da zarar verdi. Bu durumun devam etmesi, daha çok kanın akmasına ve hattâ Irak'ın bileşenlerinin sosyal anlamda birbirinden kopmasına yol açabilir.

İki taraf arasındaki savaşın kazananı olmayacağı açıktır. Aksine, iki tarafa da yaşamın her alanında büyük zararlar verecektir.Bu nedenle, Kürdistan ve Irak halklarına karşı olan sorumluluğumuz gereği, (…)’

Ve sonra, ‘referandum sonuçlarının askıya alındığı’ belirtilerek, ‘her türlü askerî operasyonun âcilen sonlandırılması’ ve ‘Irak Hükûmeti’yle, Irak Anayasası temelinde müzakerelerin başlatılması’ isteniyordu.

***

Özellikle altını çizili cümlelere dikkat.. Bu kaygılar önceden de yok muydu ve nasıl görülmemişti?

Çünkü, bugün karşılaşılan tablo, âdetâ, ‘Geliyorum..’ diyordu.

İnceden inceye düşünülerek hazırlandığı anlaşılan ve mâkul gerekçelerin önceden göz önünde bulundurulamamış olmasını izah etmek çok zor olsa gerek.. Orada âdetâ bir akıl tutulması gerçekleşmiş.. Üstelik son yıllarda Barzanî’yle arasında itimada dayalı bir bağ bulunan Tayyip Erdoğan, MİT Başkanı’nı iki kez göndermişti Barzanî’ye ve böyle bir adımın beklenmeyen sonuçlar ortaya çıkarabileceğini hatırlatmıştı.

Bugün ise Irak Başbakanı İbadî, ‘referandumun askıya alınmasını değil, yok sayılmasını istediklerini’ açıklıyor.. Anlaşılıyor ki, Irak Hükûmet, hattâ Anayasa temelinde görüşme yapılamayacak şekilde yeni planlar peşinde.. Silahlı mücadele bir kere başlatıldı mı ve hele de bir tarafın zaafı ortaya çıktı mı; üstün duruma gelenin eski hale dönmesini beklemek alışılmış şey değildir.

stargazete