Hekimoğlu İsmail - Zaman
Evlilik mesuliyeti
Evliliğin öznesi koca değil, karı-kocadır. Kur'an-ı Kerim, evlilik akdi için "ağır ve mesuliyetli" bir sözleşme tabirini kullanmıştır. (Nisa 21)Evlilik akdi, karşılıklı haklar ve vazifeler getiren bir akittir. Birbirine 'evet' diyen eşler, karşılıklı hak, menfaat ve namusa riayet sözü de vermiş olur. Hayatın inişleri yokuşları vardır.
Beraberlikler ancak 'karşılıklı' gayret ve fedakârlıkla yürür. 'Karşılıklı' gayret ve fedakârlık...
Aile hayatını fabrikanın çalışmasına benzetebiliriz. Fabrikada pek çok dişli vardır; kimisi büyük, kimisi küçük. Bunların dönmesi birbirine zıt yönde de olabilir. Önemli olan o fabrikanın dokuma yapmasıdır. Eğer bu dişlilerden biri çeşitli bir sebepten çalışmak istemezse (vazifesini yapmazsa) fabrika sahibi o dişlileri hurdacıya satar. Hurdacı da parçaları ateşe atar eritir. Mesela bir ağacın yaprakları kızgın güneşin altında saatlerce bekler, güneşten aldığı gıdalarla ağaç beslenir. Eğer yapraklar "neden ben güneşin altında yanıyorum", kökler "neden ben toprakta yatıyorum" dese, yani ağacın kısımları arasında sen-ben kavgası başlasa ağaç meyve veremez. Meyve vermeyen ağacı da keserler. Aynen öyle de aileden beklenenler elde edilmezse, o ailenin fertleri ateşe düşmüş gibi yanar.
Aile hayatı, vücuttaki organlar gibidir. Ayaklarımız "beyin çok rahat yaşarken, ben neden dağı taşı aşıyorum" dese yürümese, sağlık bozulur.
Öncelikle belirteyim ki bana gelen şikâyetlerin çoğu hanımlardan geliyor. Gelen hanımlar yuvasından, kocasından, hayatından bezmiş. Çünkü kadın eziliyor...
Şimdiki hanımlar hem işte, hem evde çalışıyor, hem de çocukla meşgul oluyor. Sonra da kadıncağız isyan ediyor, "bu kadar yükü kaldıramıyorum!" diyor. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurmuş ki: "Kadınların haklarını yerine getirme hususunda Allah'tan korkunuz! Zira siz onları Allah'ın bir emaneti olarak aldınız."
Acaba kadını ezen erkek biliyor mu ki,
Bir kadın cehenneme giderken dört erkeği de yanına isteyecektir.
"Ya Rabbi, babamı da istiyorum. Çünkü bana dinimi öğretmedi.
Ya Rabbi kocamı da istiyorum. Çünkü bana dinimi öğretmedi.
Ya Rabbi ağabeyimi de istiyorum. Çünkü bana dinimi öğretmedi.
Ya Rabbi oğlumu da istiyorum. Çünkü bana dinimi öğretmedi!"
Evlenince hanıma şunu söyledim: "Senden hiçbir şey istemiyorum; dinini öğren." Süpürgeyi iyi çalmayınca, yemeği yakınca payladığımız kadın, dinini öğrenmezken sesimizi çıkarmazsak hem ona hem de kendimize en büyük kötülüğü yapıyoruz demektir. Yemeğe çok önem verirsek kadın "hah" der, "iyi yemek yaparım kurtulurum".
Dinden fazla neye önem verirsek o, ahiret saadetimizi yok eder.
Bir eve hırsız girmiş. Bunu gören kadın koşarak kocasına sarılmış. Sarılınca, adam bağırmış, "Hırsız efendi, ne kadar eşya varsa al götür! Hanım bana sarıldı ya, gerisi mühim değil!"
Geçen haftaki makalede bunu anlatmaya çalıştım...
Her derdin dermanı var amma hastalık teşhis edilmemiş ki.
Bir dindar (erkek olsun, kadın olsun), yuvası cennet köşelerinden biri değilse önce kendini suçlu görmelidir, kendine şu soruyu sormalıdır: "Bu dikenli tarlayı, gülistana nasıl çevirebilirim?"