Ey insan! Ve (Dinle ey nefsim!)
Kibirlenme, çünkü Allah kibirlenenleri sevmez. Neyinle övünüyorsan, eğer onu Allah yolunda feda etmeye hazır değilsen, bil ki Allah o şeyi senin başına bela eder. Seni onunla imtihan eder. İhtirasla istediğin her şey de imtihanındır, bunu unutma! Evet, “Gerçekten insan, pek hırslı (ve sabırsız) yaratılmıştır. Kendisine fenalık dokunduğunda, sızlanır, feryat eder, ona imkân verildiğinde ise cimrileşir, pinti kesilir.” (Mearic, 19-21) “Gerçekten insan dünya malına son derece düşkündür, onu çok sever.”(Adiyat, 8)
Gelecek hakkında, bol keseden vaadlerde bulunma, çünkü Allah’ın sizi ne şekilde imtihan edeceğini bilmiyorsun. Unutma ki Allah insanoğlunu, malları, canları, sevdikleri ile kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.
Geçmişinle övünme, sen neysen osun. Baban peygamber olsa, sen “gemiye binmemişsen” sana bir faydası yok! Atalarının dininden vazgeç ve Allah’ın dinine dön. Allah’ın dini yeri-göğü, ölümü ve hayatı açıklar. Bizim yaşadığımız din, karı-koca, gelin-kaynana kavgasını bile çözmüyor. Kardeşler bile ortaklık yapamıyor, akraba ve komşular birlikte yaşayamıyorlar. Müslümanları bir araya getirme iddiasında bulunurken, kendi ailemizi bile bir araya toplamakta zorlanıyoruz. Kendi ailemizi bile yönetmekten acze düşerken bütün dünyayı yönetme iddiası ne yaman çelişkidir.
- İnsan, çok zalim ve çok cahil! Bunların alim geçinenleri bile, çoğu zaman “kitap yüklü eşek” gibi, ya da “Ebu Cehil” karakterlidirler. (Ahzab 72) vd..
- İnsan sabır nedir bilmiyoruz. İnsanoğlu çok aceleci.. (Enbiya, 37) vd.
- İnsanoğlu menfaatine çok düşkün, çok şımarık olması… (Kasas 76) vd..
- İnsan Allah’a karşı çok nankördür, şükretmeyi bilmez. (Adiyat 67) vd.
Allah şöyle buyurdu: (Mealen) “…Sizi bir imtihan olarak şerle de hayırla da deneriz…” (Enbiya, 35) buyurmaktadır. İnsan hayır ve şerle denenmenin bir imtihan olduğunu kavrayamazsa Rabbine karşı hasım bile kesilebilir. “(Allah) insanı bir nutfeden yarattı. Bir de bakarsın ki o, Rabbine karşı açık bir hasım kesilmiştir!” (Nahl, 4)
- İnsan muhteris bir yaratık ve çok cimri: “İnsan, istediği şeyleri elde etme hususunda hırs sahibidir. Elindeki nimetleri başkalarıyla paylaşma noktasında da cimridir.“Hayır! Doğrusu siz, yetime ikram etmiyorsunuz; yoksulu yedirmeye birbiri-nizi teşvik etmiyorsunuz! Haram helal ayırmaksızın mirası hırsla yiyorsunuz. Malı aşırı derecede seviyorsunuz!” (Fecr, 17-20)
-İnsan eğer nefsine uyarsa kıskanç ve hasetçi olabilir! “…Nefisler kıskançlığa meyilli olarak yaratılmışlardır…” (Nisa, 128)
- İnsanın yaratılıştan kaynaklanan zaafları ve meziyetleri vardır: “Allah sizi önce zayıf olarak yarattı, zayıflığın ardından size kuvvet verdi, kuvvetin ardından da tekrar bir zayıflık ve ihtiyarlık verdi…” (Rum, 54). “Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma! Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin!” (İsra, 37)
- İnanan insan ümitsiz (Yeûs/Kanût) olmamalı, ama! “…Şayet kendi yaptıkları sebebiyle başlarına bir fenalık gelirse, hemen ümitsizliğe düşerler.” (Rum, 30/36)
-İnsanlar tartışmayı (Hasîm/Cedelci) olmayı ne çok seviyorlar! Oysa Allah şöyle buyurdu:“ Resulüm sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et…”(Nahl, 16/125)
- Sıkıntıda Allah’ı çok anması, sıkıntı geçince yüz çevirmesi. Bu konuda (Yunus, 22-23)da Allah bize misal verir. Ama tabii ki, akıl sahiplerine ve söz dinleyenlere.
- Sahip olduğumuz nimetleri kendinden bilmeyelim. Allah buyurdu ki; “(…) Biz ne zaman insana bir nimet bağışlasak, o yüz çevirir, yan çizer. Başına bir kötülük gelince de derinlemesine duaya dalar.” (Fussilet, 49-51). İnsanoğlu böyledir.Nimetler elde yokken çok güzel sözler verirler, o nimetleri elde edince verdikleri sözleri unuturlar ve daha önce suçladıkları, eleştirdikleri kişilerin yaptıklarını yapmaya başlarlar. Sonra o nimetler elden gidince umutsuzluğa düşer ve yalvarmaya başlarlar. Allah (cc) şöyle buyurdu:“Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırsak, sonra da bunu ondan alacak olsak, o ümitsizliğe düşer, nankörleşir. Eğer başına gelen bir sıkıntıdan sonra ona nimetler tattıracak olsak, bu defa da ‘Bütün kötülükler benden uzaklaştı’ deyiverir; şımarıp böbürlenir. Ancak sabreden ve güzel işler yapanlar bundan müstesnadır. İşte onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ödül vardır. (Hud, 9-11)
Bakın, bu konularda merak ettiğiniz her sorunun cevabı Kur’an’da var. Yaşayan bir Kur’an olarak Resulullahın ayak izinden giderseniz, hakikate ulaşacaksınız. O zaman “Mahzun da olmayacaksınız”. “De ki: “Pis olanın çokluğu seni şaşırtıp hoşuna gitse de, pis ve temiz bir olmaz. Allah’tan korkun ey akıl sahipleri ki felaha eresiniz.” (5/Mâide 100). Kitab’ı okuduğunuz hâlde insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Akletmez misiniz? (2/Bakara 44). Evet, evet; Allah katında canlıların en şerli olanı (hakka karşı) sağır ve dilsiz olan, akletmeyen kimselerdir. (8/Enfâl 22). Onlar “hayvandan da aşağıdırlar”. Sen, onların çoğunun dinleyip aklettiğini mi sanıyorsun? Onlar, yalnızca hayvanlar gibilerdir. Hayır, hayır yolca daha sapkınlardır. (25/Furkân 44). Biz eğer böyle diyenlerden olmak istemiyorsak, aklımızı başımıza alalım. Din büyüklerini İlah ve Rab edinmeyelim. Cahillerden ve zalimlerden olmayalım. Adaletten ayrılmayalım, haksızlıklar karşısında susanlardan olmayalım, El-Emin olalım. İşi ehline verelim, istişare ve şûradan ayrılmayalım. “Dediler ki: “Şayet işitiyor ya da aklediyor olsaydık, alevleri dehşet saçan ateşin ehlinden olmazdık.” (67/Mülk 10)
Selâm ve dua ile.
Not: Bu makaleyi hazırlarken önemli ölçüde Haydar Öztürk’ün, 23.4.2018’de İktibas Dergisi’nde yayınlanan “Kur’ân’da İnsanın 10 Zayıf Noktası” başlıklı makalesinden yararlandım. Öğüt verenlerden ve öğüt alıp, dinleyen, gereğini yapanlardan olalım inşallah!