Eygi: K.Irak'a Girilmemeli

Türkiye savaşa girecek, işler gitgide sarpa saracak, sıkıyönetim ilan edilecek ve seçimle işbaşına gelmiş sivil iktidar tasfiye edilecek. M.Şevket Eygi'nin yazısı...


K. Irak’a Girilmemelidir

Mehmet Şevket Eygi

23.10.2007


Öfkeyle Kalkan Zararla Oturur
SAYIN Rahşan Ecevit “Türkiye Kuzey Irak’a girsin” diyor. Deniz Baykal hazretleri de aynı görüşte. Ne kadar ilerici, çağdaş, laik varsa onlar da bir an önce Kuzey Irak’a saldırılmasını istiyor.
Onların bu isteklerinin ardında birtakım özel maksat ve gayeler olmasın sakın?..
Türkiye savaşa girecek, işler gitgide sarpa saracak, sıkıyönetim ilan edilecek ve seçimle işbaşına gelmiş sivil iktidar tasfiye edilecek. Birinci Cumhuriyet garanti altına alınacak. Müslüman çoğunluk baskı altında tutulacak, vesayet demokrasisi yürürlükte kalacak...
Askerlerimiz, şehid edilince Başbakan “Öfkemiz büyük” dedi. Öfke ile kalkan zararla otururmuş. Siyasette öfkenin yeri yoktur. Siyaset teenni ister, sabır ister, öfkesizlik ister. Aksi takdirde büyük zararlar oluşur.
Sadece siyasette değil, özel hayatta da öfke kötü bir şeydir. Öfkeli insanlar duygularına mağlup olur.
Askerlerimizin şehid edilmesi elbette çok üzücü, çok kaygı verici bir hadisedir. Üzülmek gerekir, lakin asla öfkelenmemek şartıyla...
Her gün feci trafik kazaları oluyor. Geçenlerde bir otobüs şarampole yuvarlandı, 22 kişi öldü, yanında hayli yaralı da var.
Türkiye’yi bir batağa çekmek istiyorlar.
Ardından ülkemizi ve devletimizi parçalayacaklardır.
Sayıları 1,5 milyon civarında olan Gizli Yahudi azınlığın hakimiyet ve saltanatını sürdürmek istiyorlar.
Türkiye’yi bir Amerikan ve İsrail sömürgesi statüsünde bulundurmak istiyorlar.
Türkiye Müslümanlarının hür, izzetli, haysiyetli, vasıflı olmasını istemiyorlar.
Türkiye’nin milli gelirinin yüzde 60’ını, yüzde beşlik bir azınlığın yemesini istiyorlar.
Türkiye halkına İngiltere’de, Norveç’te, Avusturya’da ve öteki demokrat ülkelerde olduğu gibi tam bir hürriyet verilmesini, insan haklarının bütünüyle sağlanmasını istemiyorlar.
Demokrasiden, serbest seçimlerden ümitlerini kesmişlerdir. Çare olarak savaşı, demokrasi dışı yolları denemek istiyorlar:
Çok büyük dolaplar dönüyor. Bunları bu sütunlarda yazmam mümkün değildir. Belki bir Ahmet Altan, bir Mehmet Altan yazabilir ama bendeniz yazamam.
Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesiyle başlayacak savaşın iktisadî ve malî tarafı çok büyüktür. Bu iş netice olarak Türkiye’ye 100 milyarlarca dolara mal olacaktır. Birileri bu savaştan milyarlarca dolar kâr ve rant elde edecektir. Savaş tamtamları boşuna çalmıyor...
Aşırı Büyük İstanbul’un Problemleri Çözülemez!
TRAFİK sıkıntısını halletmek için İstanbul Köprülerinden geçişte, bazı saatlerde yüksek ücret alınacakmış... Bu elbette bir çaredir ama kalıcı bir çözüm değildir. Trafik sıkıntısı şehrin nüfusunun çok fazla olmasından, bu nüfusun her geçen gün artmasından, şehirde anormal ve aşırı sayıda otomobil bulunmasından, bunun da durmadan artmasından ileri gelmektedir.
Şu anda İstanbul’un çepeçevre dış mahallelerinde yüksek binalar inşa ediliyor. Onlarca değil, yüzlerce değil, binlerce... Bu binalar kısa zamanda yerleşime açılacak ve şehirde daha da fazla nüfus olacak. İran’dan, Hindistan’dan, Çin’den hababam yeni otomobil geliyor. Bizim yerli oto sanayiimiz, tam gaz üretim yapıyor. Bunlar da trafiğe çıkacak.
İstanbul’un nüfusu, otomobilleri ve trafiği konusunda tam bir çıkmazdayız.
İtalya’nın başkenti Roma’nın nüfusu 5 milyon... İstanbu’unki 20 milyondan fazla...
Gerçek çözüm şehrin nüfusunu azaltmaktadır. Böyle bir şey bizim beynimizle, bizim ahlâkımızla, bizim idaremizle, bizim politikacılarımızla yapılamaz.
İstanbul’u bu hale rantçılık ve beyinsizlik getirmiştir.
1950’li yıllarda, çok iyi hatırlıyorum, “Parselledim Satıyorum” başlıklı bir kitap çıkmıştı. Şehrin nüfusu o zaman 2 milyon bile değildi. Tarihî İstanbul’un surlarından dışarı çıkınca bağlar, bahçeler, mandıralar, pınarlar, hattâ mısır ve buğday tarlaları vardı. Daha uzaklar hep kırsal kesimdi. 1930’ların başında Ramis (bugünkü Rami), yazın harman yerlerinde döğenlerin döndüğü bir köydü. Bırakın sur dışını, sur içinde bile bağlar, bahçeler, bostanlar bulunuyordu. Korkunç bir para hırsı, rant hırsı şehri batırdı, bitirdi. Merhum Adnan Menderes’in imarcılığı ilmî ve kültürel esaslara dayanmıyordu. Sur içinde açılan büyük bulvarlar, yapılan yıkımlar şehircilik ve kültür açısından bir cinayet ve facia olmuştur.
Parselleye parselleye İstanbul Tekirdağ ile birleşti. İstanbul’u mahvetmek, azman ve yaşanmaz bir şehir haline getirmek birilerine trilyonlarca dolar kazandırdı. Bu rant hırsı azalarak değil, hızla artarak devam ediyor.
Köprülerde muayyen saatlerde geçiş ücretlerinin zamlı olması fazla bir şey değiştirmez. Kafalar değişecek, ahlâk ve karakterler değişecek, zihniyet ve kültür değişecek ki, İstanbul nefes alabilsin.
Bir seneye kalmaz, şehirdeki otomobil ve motorlu vasıta sayısı bir milyon adet daha çok olacaktır.
İstanbul’un nüfusunu azaltmak mümkün müdür? Mümkündür belki ama çok zordur.
İstanbul’un nüfusunun bu kadar çok artması, ülke nüfusunun üçte birinin İstanbul civarında toplanmış olması ülkenin geleceğini de tehlikeye sokmaktadır. Anadolu’nun doğu ve güneydoğu bölgesinde bazı mıntıkalar kasıtlı olarak boşaltılmaktadır. İleride buralara başka halklar mı getirilip yerleştirilecektir?
İstanbul yaşanmaz bir şehir haline getirilmiştir. Dikkat buyurunuz gelmiştir demedim, getirilmiştir dedim. Bu cinayetin failleri rantçılardır, kötü idarecilerdir.
Şu anda İstanbul’da inşa edilmekte bulunan nice yapının sahibi bazı iri politikacılardır. Bunların isimlerini vermek doğru değildir.
Anket yapılmış ve dünyanın en oturulabilir şehri olarak Helsinki seçilmiş. Zaten Finlandiya dünyanın en temiz, en şeffaf ülkesidir. Bizse bin türlü pislik içinde yüzüyoruz.
Kokuşma korkunç boyutlarda... Rüşvet, haram yeme, alavere dalavere... İhalelere fesat karıştırmak, bütçeleri hortumlamak... Uyuşturucu kaçakçılığı büyük bir sektör... Fuhuş büyük bir sektör... Mafyalar, çeteler... Kravatlı eşkıya... Atatürk sömürüsü büyük bir sektör... Din sömürüsünün hacmi yüz milyarlarca dolar... Laiklik bir endüstri... PKK terörünün gölgesinde birileri 100 milyarlarca dolarlık işler yapıyor... Pislik pislik pislik... “Danimarka krallığından büyük bir kokuşma var!..”
Bunca pislik içinde, köprü ücretlerinin bazı saatlerinde arttırılmasıyla, bazı yerlerde altgeçitler yapılması ile İstanbul trafiği çözülmez.
Singapur’u adam eden Çinli bir başbakan vardı, adını unuttum. Bize öyle idareciler lazım.
Böyle büyük sıkıntılar radikal kökten çare ve çözümlerle ortadan kaldırılır. Palyatif çare ve tedbirler hiçbir işe yaramaz.
İstanbul’un zelzele haritası yapılacak ve yayınlanacak... Önceden rantçılar harekete geçiyor ve zelzeleden nasıl para kazanacaklarını müzakere ediyor... Yabancı sermaye. UNESCO şehrin bazı semtlerini imar edecek... Rantçcılar hemen harekete geçiyor ve restorasyon paralarını cebellezi etmek için Şeytana parmak ısırtacak yollar buluyor...
Bizdeki rantçılar o derece ahlâksız ve faziletsiz, o derece namussuz ve şerefsizdir ki, İstanbul’u kurtarmak için 1 trilyon dolar bulunsa onun 900 milyarını zimmetlerine geçirirler.
Bundan yıllarca önce Flash tv’de üstad Turgut Cansever ile bir röportaj yapmış ve ona şu soruyu yöneltmiştim: “İstanbul nasıl düzelir?..” Acı bir tebessümle şu cevabı vermişti: “Büyük, bir zelzeleden sonra...”
Ben bu çözüme bile inanmıyorum. İstanbul yıkılsa, dünyanın her yerinden yardım gelse, rantçılar, çeteler, mafyalar, dini imanı para olanlar o paraları da yerler ve şehir yine doğru bir şekilde imar edilmez.
Mesele şudur:
Biz, Finlandiya gibi temiz, şeffaf, dürüst, işbilir, becerikli bir toplum olabilir miyiz?.. Cevap: Bugünkü halimizle olamayız.
Şehre Melen çayından su getirilecekmiş. Peki, Melen çayı kuruyunca ne olacak?
İslâm filozofu Farabî’nin Medine-i Fâzıla (Erdemli Site) adlı bir kitabı var. Böyle bir siteyi erdemli kişiler kurabilir. Türkiye’nin kurtulması için erdem lazım her şeyden önce.

 

Milli gazete

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine
Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!